"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni eğitim döneminde eskisine bir bakış

Ali Rıza AYDIN
21 Eylül 2017, Perşembe
Peygamber Efendimizin (asm) şahsında makes bulan, fakat onunla birlikte bütün insanlığa hitabeden cihanşümul bir emir: “Oku!”

“Yaratan Rabbinin adıyla oku!” (Alak,1)

Bu manayı idrak eden her aile, her ana baba -ister geçmişte, ister günümüzde olsun- bütün zamanlarda, çoluk çocuğunun okuyup “adam” olmasını; yani dinine imanına, vatanına milletine faydalı bir şahıs olmasını can u gönülden ister. İşte, Osmanlı devrinde bu  isteme,  “Amin alayı” ile oluyor; isteyenin isteğine mahalle sakinleri de iştirak ederek “Ver Yâ Rabbi! Onun istediğini biz de istiyoruz” manasında, “âmin” diyordu.

“Âmin alayı”, o günlerde eğitime, okuma yazmaya başlayan çocuklar için hayırlı, uğurlu, mübarek olması temennisiyle yapılan merasimin adıydı.

Okuma çağına gelen bir çocuğun mahalle mektebinde veya medresesinde hocasına teslim edilişi ve eğitime başlayışı bir bayram havası içinde gerçekleşirdi.

Merasim günü sabahı, çocuğa hilâlî (ipekle pamuk karışımı kumaş) bir gömlek, üzerine yeni elbise, ayaklarına sakız gibi beyaz çorap ve kaloş potin, başına da fes giydirilirdikten sonra gidilir; ilmine irfanına itimat edilen hocasına “eti senin, kemiği benim” anlayışındaki bir güven ve huzur duygusuyla teslim edilirdi yavrular.

Şartları elveren aileler için an’ane hâline gelen bu merasim için genellikle kandil günleri tercih edilir; zaman, kandil zamanı değilse merasim, Pazartesi ya da Perşembe günleri yapılırdı.

“Amin alayı” adındaki mektebe başlama merasimi aynı zamanda mahalle sakinleri için de bir sevinç, bir seyir vesilesiydi.

Hazırlanan çocuk evin kapısında görünür görünmez, bu işle iştigal eden ilâhiciler hemen okumaya başlarlardı. 

İlâhicilerin arkasından, âmincilerin ahenkli ve koro hâlindeki gür sesleri sokağın derinliğinde yankılanırdı:

“Âmin. âmin!”                                                                            

Okunan ilâhiler, söylenen âminlerden sonra, çocuğun elinden tutularak doğruca hocanın yanına götürülürdü.

Rahle, minder ve elif cüzü önceden hazırlandığı için, çocuk hocanın yanına giderek elini öper, karşısında diz çöker, oturur; yardımcı olan yakını da elif cüzünü açardı.

Hoca, bir “Besmele-i şerif”in ardından eline aldığı kemik hilâli, yani sivri uçlu kemik çubuğu ilk harfin üzerine koyarak okurdu:

“Elif!”

Sonra, “Dersin bu kadar, sakın unutma!..” derdi.

Çocuklar eğitime böyle başlardı, o devirlerde.

Bir hocanın önünde kemal-i edeple diz çöküp, sabırla ilim tahsil etmek ilme verilen değer kadar, ilmi ele verene de değer vermenin alenî ve samimî bir ifadesiydi. 

 Tâ ki, bir millet, bir gecede cahil oluncaya kadar!..

Ecdadımızın yıllar boyu uyguladığı ve bugün tarihten bir sayfa olarak naklettiğimiz “Âmin alayı” olarak ifade edilen merasimin sıradan bir merasim olmayıp, önemli bir pedagojik değer taşıdığı ve özellikle, çocuklarda okumaya karşı sevinç ve büyük bir arzu uyandırdığı bilinen bir gerçektir.

O gün gibi olmasa da, bu hafta, eğitime başlandı.

Yeni eğitim döneminde bütün öğrencilerimize başarılar dilerim.

Okunma Sayısı: 3387
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı