İnsaf sahibi insanın özü “yapma” niyeti içerisinde olduğu gibi, sözü de yapıcı, birleştirici, tamir edici; kaynaştırıcı mahiyette olduğu için “bozma” fikri taşımaz ve zaten gönlü de, asla buna razı olmaz.
“Yapmak” için emek, gayret, samimiyet gerekirken; “bozmak” için sıradan bir bahane, basit bir sebep kâfi gelebiliyor. Bu, eşya için, maddî şeyler için böyle. Manevî değerlere dil uzatmak, onları yıpratmaya çalışmak için ise “kaşının altında gözün var” demek yetiyor. Gaye yıkmak olunca, tenkit bombardımanları başlıyor: Şöyle baktın, böyle kaş çattın; filân kimseye şöyle dedin, ötekine böyle söyledin...
İlginçtir; bir kısım mahfillerde iki kişi bir araya gelmeye görsün, “sineklerin ısırması gibi cüz’î kusurâtı bahane ederek”, hemen tenkit başlıyor. Hâlbuki “Tavşan dağa küsmüş, dağın, haberi olmamış” deyiminde olduğu gibi, dar dairede yapılan tenkitleri, dilekleri, temennileri kimse duymuyor, olduğu yerde kalıyor. Çünkü zemininde izhar edilmeyen fikrin, arka plânda söylenen sözlerin hiçbir kıymet-i harbiyesi olmaz, hizmet hiçbir fayda sağlamaz.
Evet, tenkit yapıcı manada gözden geçirme, inceleme, eleştirme ve kritik yapma maksadıyla ise iyidir, güzeldir; hatta faydalıdır. Zira bunun arkasında doğruya teşvik, yanlışı ortadan kaldırma maksadı söz konusudur. Ama bu, bir kimsenin veya bir kurumun -faraza- yanlış tarafını ortaya çıkarma; olumsuz yargı, kötüleme, aşağılama tarzında olursa bundan iyi niyet aramak, buna, müsamaha nazarıyla bakmak her hâlde mümkün olmaz.
Eğer bir insanın niyeti halis, maksat da yapmaksa, uluorta lâf etmek yerine, muhatabına ulaşır; gönlündeki güzel düşüncelerini ya da güzel bulmadığı hususları onlarla paylaşır ve bu surette kendisinin de mensubu bulunduğu, birlikte inşa ettiği eserlerine sahip çıkar.
Tut ki, niyet “yapmak” değil; tamir, tashih değil.
O takdirde bile, söz yerini bulmalı, muhatabına ulaşmalı. Aksi hâlde, dedikodu, sahibinin ayarını düşürür; kendisinden soğutur.
Kulaktan dolma sözlerle, elden düşme bilgilerle, devşirme malûmatlarla; tahkik edilmeden varılan kanaatlerle tenkit kozuna sarılanların ne kendilerine, ne de başkalarına bir faydası dokunur.
Günümüzde haberleşme teknolojisi son derece gelişti. Telefonlar var, faks var, internet var; var, var… Fikri olan insanların, söylenecek bir şeyleri bulunanların fikirlerini iletmeleri; söyleyecekleri ne ise dobra dobra, mertçe muhatabına söylemeleri artık çok kolay!
Yeter ki, niyet halis; maksat “yapmak” olsun.