(Allah rızası için, ihlâs ve samimiyetle hizmet eden bütün manevî gurup ve cemaatler tenzih olunur.)
Değerli kardeşlerim hassas bir konuya değinmek istiyorum. Niyetim intikam ve öç almak değildir. İlmî deliller ışığında bazı hakikatları ortaya koymaktır. Bizlerin çok şükür Allah dostu, Resulullah Efendimizin (asm) varisleri gerçek âlimlere, hakikî mürşidlere, şeyhlere inancımız vardır. İtirazımız bu çok ulvî isimleri ve makamları deni (alçak) dünya için alet edip kullananlaradır.
Ahmed Yesevi Hazretleri (Fark-Name) isimli eserinde Müslümanları kandıran sahte şeyhler hakkında şöyle söylüyor: “Bizden sonra ahirzaman yakın olduğunda öyle şeyhler ortaya çıkacak ki; İblis onlardan ders alacak ve bütün halk onlara dost olacak ve fakat müridlerini idare edemiyeceklerdir. (...) Şeyh odur ki, yardım alsa ihtiyacı olanlara verir. Eğer alıp kendisi yerse murdar et yemiş gibi olur. Eğer elbise yapıp giymiş olsa o elbise eskiyinceye kadar Hak Teâlâ onun namazını kabul etmez.”
İmam-ı Rabbani Hazretleri, Mektubat isimli eserinde konumuzla alâkalı olarak ise şöyle buyurmaktadır: “Ermeyen bir şeyhin çevresinde bulunmak ve onunla sohbet etmek ve ona bağlanmak, zehirli bir kılıç ile yaralanmaktan daha beterdir. Zehirli kılıç insanın maddî hayatını alır. Sahte şeyhler insanın manevî hayatını alır.” (Cilt 1, s. 73)
Evet bugün dünyanın birçok Müslüman ülkesinde olduğu gibi maalesef bizim ülkemizde de sahte şeyler bulunmaktadır. Bunlar insanları manen olgunlaştırma ve İslâma hizmetten daha ziyade kendileri için ikbal devşiren insanlardır. Elbette bunların azapları ebedî âlemde çok, çok ağır olacaktır.
Ahmedi Rifai Hazretleri, “Tarikat, şeyhlik ve evliya olma derecesi, dede ve babadan kimseye miras kalmaz. Çalışmakla olur. İbadetle olur. Gözyaşları dökmekle olur. Müslümanları sevmekle olur” demiştir. (Mecalisi Ahmedi Rifai s. 47)
Burada izin verirseniz bizzat yaşadığım bir hatıraya yer vermek istiyorum: Yıllar önce idi. Bir caminin tuvaletlerinde bekçilik yapan tanıdığımız bir yaşlı amca vardı. Oğlu da inanmış, tertemiz bir insandı. Bütün ısrarlarına rağmen babasını tuvalet kulübesinden alıp eve götüremiyordu. İlerlemiş yaşına rağmen tuvalette yatıp kalkıyordu. Esasında çok takva bir insandı. Oğlu babasının tuvalette kalmasını bir türlü hazm edemiyordu. Ancak o amca bir türlü oğlunun dâvetine icabet etmiyor, eve dönmüyordu. Amcamız beş vakit namazını camide kılan iyi kalbli bir insan bir Müslümandı. Allah rahmet eylesin. Bir ara Cumalara gelmez oldu. Oğlu benden rica etti. Babam camiye, Cumaya gelmiyor sen bir rica etsen ve sebebini sorsan. Gittim, ‘Seni camide görmüyoruz neden Cumalara gelmiyorsun?’ diye sordum. Bana ‘Oğlum ben bir şeyhe bağlandım. O bana Cumaya gitme diyor. Ben de gelmiyorum’ şeklinde cevap vermişti.
Ne kadar ısrar etti isek te anlatamadık. Bu amca rahmetlik oldu. İşte (sahte) şeyh, işte mürşid. İnsanları camiye, ibadete teşvik edecekken, uzaklaştıranlar var.
Bu anlattığım hadisenin çok, çok daha fazlası var. Duyduklarımı, dinlediklerimi yazsam şok olursunuz. Cenâb-ı Hak bizleri böyle sahte şeyhlerden korusun... Mevlâya emanet olunuz.