Sosyal medyayı takip eden bir kardeşiniz olarak, günümüz Müslümanlarının hal ve hareketlerini Kur’ân’î süzgece vurduğumuzda, kahir ekseriyetimizin sınıfta kaldığını görmekteyiz.
Müslüman, insanlığın özlemini çektiği ideal insan olması gerekirken, bizim hakiki zenginliğimiz olan ahlâkî değerlerimizi, İslamî örf ve an’anelerimizi kaybetmekle karşı karşıyayız Ne acıdır ki, bugün öz benliğimiz olan İslam güneşi şüphe ve cehalet bulutlarıyla perdelenmiş, ideal Müslüman tipi büyük ölçüde ortalıktan çekilerek, şaşmaz İslamî hakikatler sadece sözde kalmış ve Müslüman ise şekilcilikten öteye bir adım ileri gitmemiştir. Müslümanlar için bu bir hüsrandır, dünya ve âhiret açısından da büyük bir kayıptır.
Bu vahim durumdan bir an önce kurtulmanın hal ve çarelerini bularak ve yüce dinimizin özüne dönerek, genel bir seferberlik ilân etmemiz gerekir.Tam bir fitne devrinde yaşıyoruz. Süfyanizm her tarafımızı istilâ etmiş. İman ve İslam büyük bir sis perdesine bürünmüş. Zihinler karmakarışık bir hal almış ve dindarlık iddiasındaki bir çok kimseler de, darmadağın bir vaziyette türlü türlü guruplara ayrılmış bulunuyorlar.
Uzun yıllar aynı dâvâyı savunan insanlar, dün savundukları doğrularının bugün yanlış olduğunu akıl almaz tevillerle savunmakla kalmamış, o doğruları savunan kardeşlerine de olmadık hakaret ve iftiralarla karşılık vermekte hiçbir beis görmemektedirler. Bu bir sukuttur. Hatta bir zillettir. Belki de ilahî bir ikazdır, ihtardır. Çünkü, Sevgili Peygamberimiz (asm) bizi dosdoğru ve apaydınlık bir cadde üzerinde bırakarak şu fânî dünyaya veda etmiştir. Bugün başımıza gelen belâ ve musîbetlerin asıl sebebi, ümmet olarak, hayat rehberimiz olan Kur’ân ‘a ve Kur’ân hakikatleri ile Sünnet-i Seniyye’ye ittiba etmememizden kaynaklanmaktadır. Bu hakikatleri dudaklarımızla okuyarak, dilimizle ikrar ederek ve kalbimizle de tasdik ederek hayatımıza ne kadar tatbik edebildik? Sevgi, dostluk ve kardeşlik temelli bir toplum olmak varken, neden ayrılık, düşmanlık ve fitneyle çalkalanan bir kalabalık haline gelelim? Hz. Muhammed (asm) Efendimiz, ömrü boyunca birbirini seven fertlerden meydana gelen bir cemiyet oluşturmaya çalışmıştır ve Sahabeler bunun en canlı örnekleridir.
Peygamber Efendimiz (asm) bir hadisi şeriflerinde:” Biriniz, kendisi için istediği bir iyiliği din kardeşi için de istemedikçe, iman etmiş olmaz.”( Nesai, 125) “Mü’minin, din kardeşinden bir sene ilişkisini koparması, onun kanını dökmek gibidir.”(el- Mu’cemu’l-Kebir, 308) Bu iki hadisi şerifi hayatımıza tatbik etsek, yukarıda bahsettiğim; kanımızı donduran, amelimizi yiyip bitiren, Allah’ın rızasından bizleri alıkoyan bütün maddî ve mânevî hastalıklardan korunmuş oluruz. Özellikle son hadisi şeriften hem çok korktum ve hem de çok etkilendim. Müslümanlar olarak azami derece de dikkatli olmamız ve ölçüyü kaçırmayarak kardeş kanını dökmek gibi bir suçla Rabbimizin huzuruna gitmeyelim. Büyük şairimiz Yunus’un deyimiyle:”Sevelim, sevilelim, dünya kimseye kalmaz.”