Hayat, inişler ve çıkışlarla devam eder. Atalarımızın “Ne oldum deme ne olacağım de” diye çok manidar bir sözüyle serüvenime başlamak istiyorum.
31 Ekim 2016 tarihinde Van’dan İstanbul’a uçakla hafta sonu bir toplantıya iştirak etmek amacıyla gittim. İstanbul’a gitmişken Şişli ilçesinde Türkiye Diyabet Vakfı tarafından yeni açılan Diyabet Tıp Merkezinde şeker ile ilgili tahlillerimi yapmak için uğradım. Doktorum muayene yaptıktan sonra gerekli olan tahlilleri yaptırarak ertesi gün saat 13’te almamı ve ona göre tedavi uygulayacağını belirttiler. 2 Kasım 2016 tarihinde sonuçları almak için Ümraniye’den Şişli’ye hareket ettim. Önümde biraz uzunca bir yokuş vardı ve o yokuşu çıkışta göğsümde bir sıkışma ve iki ellerimin üzerinde sızlanma müşahade ettim.
Yol güzergâhında bu acılarım artarak devam edince ilk işim Şişli’ye varır varmaz hemen Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi acil servisine baş vurdum. EKG ve kan tahlillerim yapılarak kalp krizi geçirdiğimi söyleyerek hemen sedye ile beni kırmızı alana aldılar. Yanımda kimse olmadığı için telefonla bana en yakın olan bir esnaf arkadaşımı çağırdım ve beş dakika sonra yanıma geldi. Okmeydanı SGK Hastanesi’nde Anestezi Dr. Betül yeğenimi aradım, ameliyatta olduğu için telefonu kapalı olduğundan babası Ömer Abimi arayarak şu an kalp krizi geçirdiğimi, hastanede olduğumu ve doktorun acilen yanıma gelmesini söyledim. Erciş’te kardeşim İrfan’a haber verdim. Sultangazi Toplu Sağlık Merkezi’nde çalışan damadımı arayarak acilen yanıma gelmesini söyledim. Damat bir taksiye atlayıp yanıma geldi ve o esnaf arkadaşı işyerine gönderdim. Saat 4 civarlarında doktor yeğenim hızır gibi imdadıma yetişti. Beni yoğun bakımda yer olmadığı için 112’ye havale edeceklerini ve nerede boşluk varsa oraya götüreceklerini söylediler.
Doktor yeğen gelince “Hasta benim amcam. Niye başka yere gönderiyorsunuz?” deyince yelkenleri indirip beni yoğun bakım servisine aldılar. Yeğen iki ay rotasyondan dolayı Şişli Etfal’de çalışınca doktorların çoğuyla aşinalığı vardı. O gece yoğun bakımda yattık ve 3 Kasım 2016 günü anjiyo yapıldı. Kalp krizi geçirdiğim damarım balonla açıldı ve anjiyo esnasında doktorların LAD damarının % 100 kapalı olduğunu, birinin % 90 daraldığını ve diğer damarımında % 80 daraldığını söylediler. Yaşımın genç oluşu ve diyabet hastası olduğum için mutlaka ByPass olmam gerektiğini ve bununda kararını konseyin vereceğini söylediler. 5 gün sonra konsey toplanarak ByPass olmama karar verdi ve ben “Şişli Etfal Hastanesi’nde ameliyat olmak istemiyorum” deyince, “İstediğin yerde ameliyat olabilirsin. Senden ricamız bir an önce ameliyat olmak istediğin hastane ismini bize bildir, ambulansla seni oraya transfer edeceğiz” dediler.
Bizimkiler doktor ve hastane arayışına başlarken, oda arkadaşım taburcu olunca yeni bir arkadaş odamıza geldi. Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nde posta olarak çalışan oda arkadaşım doktor arayışımıza kulak misafiri olunca, hemen babasını da ameliyat eden doktorun telefonunu bize verdi. Kalbi durdurmadan ameliyat eden doktorla telefonla görüşmemizde “Yarın saat 12’de Göztepe MedicalPark Hastanesi’ndeki odama CD ile birlikte raporları getirin bakalım” dedi ve ertesi gün görüşme gerçekleşerek 10 Kasım 2016 tarihinde özel bir ambulansla MedicalPark Hastanesine transfer olduk. O gece yoğun bakımda kaldım ve 11 Kasım 2016 Cuma günü öğleden sonra ameliyata alınacağımız doktorumuz tarafından söylendi. Ameliyattan önce eşim, kardeşlerim, yeğenlerim ve İstanbul’daki ablam, eniştem, kızları, damatları, candan dostlarım hazır bulundular ve ameliyat çıkışına kadar ailemi yalnız bırakmadılar, Rabbime binlerce şükürler olsun. Ameliyata girmeden önce herkesin tam aksine tansiyonum normale indi ve en ufak bir stres emaresi görülmüyordu. Ülkemin her tarafından bu günahkâr kardeşinize sağnak sağnak duâlar ediliyordu ve duâlar havuzda öylesine birikti ki sanki ameliyata değil düğüne gider gibi bir sevinç sarmıştı içimi. Bunu cidden yaşadım ve olumlu faydasını bizzat canlı yaşadım. Hiçbir şey benim irademle cereyan etmiyordu ve sevk-i İlâhî ile bütün kapanan kapılar kendiliğinden açılıyordu. Prof. Dr. Hakan Gerçekoğlu Hocamla tanışmamızdan tutun ameliyat süreci başından sonuna kadar bütün işlerimizin yolunda gitmesine kadar her şey bu sevk-i İlâhî ile gerçekleşiyordu.
Hocam Prof. Dr. Hakan Gerçekoğlu, mükemmel bir doktor. Beni bu doktorla tanışmama vesile olan oda arkadaşım Hüseyin Bey ile eşine teşekkürlerimle birlikte beni böyle bir doktorun eliyle sağlığıma kavuşturan Rabbime binlerce hamdü senalar ediyorum. Babacan doktorum, benden çok ailemle ilgileniyor ve onlara müthiş moral aşılıyordu. Doktoruma “Hocam bu canı önce Allah’a sonra da size borçluyum” dediğimde, “Öyle söyleme. Bu canı sadece Allah’a borçlusun ve Allah beni sadece vesile kıldı” dediğinde ona olan muhabbetin bin kat daha artmıştı. Bana “Beş vakit namazlarında sadece duâ et bu bana yeter” diyerek inançta da zirvede olduğunu gösteriyordu. Ben de “İnsanların en hayırlısı insanlara faydası dokunandır” buyuran Efendimiz (asm) hadisini kendisine hatırlatarak, canların kurtarılmasına vesile olan bu ellerin dert görmemesi duâsıyla mukabele de bulundum, “Allah’ın ömrünüzü bereketlendirmesi için sürekli duâ edeceğim” sözünü verdim.
Nihayet ByPass ameliyatı için ameliyathaneye heyecansız ve emin ellerde olmanın rahatlığıyla revan olduk. Yaklaşık üç saat devam eden ameliyatımızın akabinde salimen yoğun bakım servisine alındım. Narkozun etkisiyle sekeratta olduğumu ve can çekiştiğimi hissediyordum. Ağzımdaki hortumun etkisiyle zor nefes alabiliyordum ve yavaş yavaş nefes almaya başlayınca ölmediğimi anladım ve ilk kendime geldiğimde hergün işyerime gelerek sadâka verdiğim Suriye’li dilencilerin tesbih taneleri gibi işyerimin kapısında dizildiklerini gördüm. Ve sadâka belâyı def eder, ömrü uzatır hakikatını bizzat yaşadım ve karşılığını gördüm. Gözlerimi ilk açtığımda ayak ucumda eşimin mahur gözyaşları ile beni süzdüğünü ve nasıl olduğumu sordu, konuşamadığım için hal diliyle iyi olacağımı söyledim. O an ölmediğime tekrar şükrettim ve beni eşime, çocuklarıma, kardeşlerime ve bütün sevdiğim dostlarıma bağışlayan Rabbime şükranlarımı arz ettim.
Bediüzzaman Hazretleri’nin ‘Hastalar Risalesi’ndeki Onbeşinci Deva gözlerimde canlandı. “Ey ah-ü enin eden hasta! Hastalığın suretine bakıp ah eyleme; manasına bak, oh de. Eğer manası güzel bir şey olmasaydı, Hâlık-ı Rahim en sevdiği ibadına hastalıkları vermezdi. Halbuki, hadisi sahihte vardır ki, “En ziyade musîbet ve meşakkate giriftar olanlar, insanların en iyisi, en kâmilleridir.” Başta Hazreti Eyyüb Aleyhisselâm, enbiyalar, sonra evliyalar ve sonra ehl-i salâhat, çektikleri hastalıklara birer ibadeti halisa, birer hediye-i Rahmaniye nazarıyla bakmışlar ve sabır içinde şükretmişler. Hâlık-ı Rahimin rahmetinden gelen bir ameliyatı cerrahiye nev’inden görmüşler. Bu nuranî kafileye iltihak etmek istersen, sabır içinde şükret.”
Allah bütün hastalarımızı şükredenlerden eylesin ki, bu mübarek kafileye dahil olalım. Anjiyo esnasında ekranda kalbin nasıl çalıştığını görünce onu çalıştıran Rabbime imanım bin derece daha arttı ve hele eko çektiğimde kalp atışının bomba gibi ses çıkardığını görünce hayretimi gizleyemedim. Şayet o sesi biz aşikâre duyabilseydik hayat çekilmez olur ve kulaklarımızın zarı patlardı. Ey kalbin sahibi Yüce Rabbim Senin dışında bu kalbi çalıştıracak hiçbir güç yoktur, Sana ne kadar şükretsek şükrünü eda edemeyiz.
Şu an ameliyatta değişen üç damarımın günden güne iyileşme emaresini ve hayata yeniden merhaba demenin zevkini yaşıyorum. İki haftamız geride kaldı ve dört hafta sonra Rabbimin izniyle normal hayatımıza döneceğiz ve hizmetlerimize kaldığımız yerden büyük bir azimle İnşaallah devam edeceğiz. Ameliyatım esnasında, ülkemizin birçok il ve ilçesinde ismen duâ eden ve telefonla geçmiş olsun dileklerini ileten bütün dâvâ arkadaşlarıma, Erciş’teki bütün akraba ve hemşehrilerime, Van’daki akraba ve kardeşlerime, İstanbul’daki beni yalnız bırakmayan kadirşinas candan dost ve akrabalarıma, hastanede ziyaretime gelen ve aileme maddî ve manevî desteklerini esirgemeyen başta eşim Gülsün Sinoğlu olmak üzere ilk hastanede imdadıma koşan kızım İlknur Sinoğlu ile damatlarım Muhammed Zorlu ve Ömer Gün, Dr. Aytekin Coşkun, Eski milletvekili Mehmet Özkan, Dr. Betül Sinoğlu yeğenim, Kardiyolog Dr. Sabahattin Elçi, Dr. Kasım Nazlı, Ömer Hamdi Şahin ile Osman Körükçü Ağabey, öğretmen İlhan-Betül Taş, Aytekin-Fethiye Aydoğan, Faruk-Fatma Nur Üstün ve Fatih Ünver kardeşlerime, beni ve ailemi yalnız bırakmayan Irgat Pasta Salonu’nun sahibi hemşehrim Nejat Koşar ve ekibine, ablam, eniştem, kardeşleri, kızları ve damatlarına, abimin kızı, damadı ve kardeşlerine, İstanbul’daki iş adamı hemşehrilerimden Feyyaz-İbrahim Bilici, Rubens Gömlekleri sahibi Hasan Bey ile Rammen Giyim sahibi Samed Keleş kardeşlerime, iş adamı yeğenim Sertaç Sinoğlu’na, ameliyatımda Erciş’ten gelerek beni yalnız bırakmayan, Ömer Faruk Sinoğlu Abime, İrfan Sinoğlu kardeşime, yeğenlerim M. Fatih Sinoğlu, Ahmet Edip Sinoğlu ile Ensari-Zehra Sinoğlu’na ve ismini hatırlamadığım bütün vefakâr kardeşlerime binlerce gönül dostlarıma sonsuz teşekkürler. Ayrıca Yeni Asya Gazetesi’nde Geçmiş Olsun ilânıyla şifa dileklerini ileten Yeni Asya, Van, Erciş, Ankara, Bozyazı-Tekeli Okuyucularına, köşe yazarı olduğum Yerel Erciş Birnisan Gazetesine sonsuz teşekkürler.
Hayat dostlarla güzel ve bu dostlarla beni buluşturan Rabbime milyonlarca hamd ediyorum. Daha sağlıklı günlerde hep birlikte olmamız duâlarımızla iyi ki varsınız ve var olun. Allah hepinizden razı olsun.