"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kırat’ın ölümü, kışta rahmettir

Ali Yücesoy
21 Ağustos 2016, Pazar
Çetin kış rüzgârlarının estiğini hissediyorum. Eserken dar akıllardan geçen rüzgârın çıkarttığı sesleri işitiyorum.

Tek ton tek düze sesler. Vvuuu..  Tabi  çok görmek istediğim, üstüne binip gitmek istediğim o beyaz kuyruklu şey de pek ortalıkta görünmüyor. Belli ki, ölmüş olacak, yoksa koştura koştura geçerdi önümden. Bende evime dönüp ne kadar kapı baca varsa seddedip kapatıyorum ve sobamı yakıp oturuyorum. Yani anlayacağınız gidip dershaneme Yeni Asya’yı ve Nurları okuyorum, çay içiyorum.

Sonra camdan dışarı bakınca bir kaç kişinin  buzlu ve çamurlu bir yolda koşup yarıştığını ve düşünce de yerdeki çamurları alıp birbirine attığını görüyorum. Az ilerde de gene o çamurlu yolun kenarında  karışık bir grup var. En çok çamuru atana tezahürat yapıyorlar. Hatta bazen onlarda çamurdan top yapıp önüne gelene atıyorlar. Milletin yüzü çamurdan tanınacak halde değil anlayacağınız. Koca koca adamlar... Ağlasam mı gülsem mi bilemiyorum. Hayret doğrusu. Yani anlayacağınız hava siyasetli, sisli ve puslu. Pencereden seyrediyorum, içlerine girmiyorum.

Şimdi düşünüyorum. Bu yolda benim Kırat’ım gidemez. O beyazdır çamura gelemez. Hızlıdır. Ama buzda gidemez. Üstüne binen ne kadar usta da olsa onu süremez. Öyleyse bu yol bu hava, bu meydan onun değil. Onun gibilerin de değil. 

İşte onları görünce değil meyus olmak bin sürur çektim gönlüme. Kıratımın ölmüşlüğüne sevindim.

İşte “Mevt dahi hayat gibi mahlûktur, hem bir nimettir.” hakikati gönlümü rahatlatıyor.  Güzel sahraların ve geniş bahçelerin aşıkları olan o beyaz kuyruklu şeylerin, kışın şiddeti içinde hayatları ne kadar zahmet ve ölümleri ne kadar rahmet olduğunu anladım. Yani anlayacağınız eğer böyle müstebitlerin kol gezdiği bir zamanda bizim kuyruklu da olsaydı aşağı yukarı ne hale gireceğini tahmin edebildiniz. Belki o da çamurdan tanınmaz hale gelecekti. Kirletilecekti. Kimliğini ve geçmişini yitirecekti. Ya da kolunu bacağını kıracaktı. Belki de bir daha hiç koşamayacaktı. Koşmayı unutacaktı. 

Ama ben artık daha da umutluyum. Çünkü o  kirlenmedi. Çünkü en azından biliyorum ki 35 sene geçse bile dirilebilen bir kuyruklu yıldızdır o Kırat. İncelse de kopmaz o hat. Eminim.

İşte ey Demokratlar ve ey Demokrat Nurcular! 

Üzülmeyiniz. Meyus olmayınız. Çiçekler baharda geldiği gibi Kırat’lar da baharda koşmaya başlarlar. Bizim işimiz onlara yer ihzar etmektir. Yani anlayacağınız; dağları ve sahraları medrese etmek ve herkese, her önümüze gelene meşrûtiyeti ders vermektir.  Millet irşat edilmeli. Yağmursuzluk duânın vaktidir.

Okunma Sayısı: 3592
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Ali Yücesoy

    22.8.2016 23:31:02

    Çok teşekkürler. Evet, mesleğimiz şükürdür. Ve her şeyde bir vech-i rahmeti, bir cihet-i nimeti görmektir. Umumunuzun elemleriyle müteellim Kardeşiniz Said-ün Nursi Latif Nükteler Dersimi buradan aldım.

  • İbrahim Ersoylu

    21.8.2016 22:56:59

    Ali Kardeşi tebrik eder, yazılarının devamını dilerim.

  • vefa umurca

    21.8.2016 14:09:16

    tebrikler, Allah razı olsun.

  • Garip Doğu

    21.8.2016 13:36:53

    Olağanüstü bir dönemden geçiyoruz. Kışın en şiddetli fırtınalarının,estiği bir zamandayız.İhlasını,metanetini,sadakatını,istikametini muhafaza edenlerin sayısı pek fazla değildir Üstadımızın Kastamonu lahikasında ifade ettiği gibi, ya aklını dağıtır,manevi bir divane,ya kalbini dağıtır manevi bir dinsiz,ya da fikrini dağıtır manevi bir ecnebi olur..Basiretler bağlanmış,hissiyat ve tarafgirlikler şiddetlenip öne çıkmış, Zihinler müşevveş,mukakemeler perişan,hak ile batıl birbirine karışmış, dünya muhabbeti ve siyasetin hakim olduğu bir zaman ve zeminde cihadı ekber olan nefis ile mücadeleden başka ne yapılabilir? Her zaman nefisle mücadele önde olmalı,ama bugün bu daha da önde olmalı...Hani nefsini ıslah etmeyen başkasını ıslah edemez hakikati önümüzde ya! Onun için siyaset aleminde doğacak olan fereclerden ziyade insanların iç alemlerinde kaydedilecek terakkiler bizi meşgul etmeli diye düşünüyorum...Yani meyvenin dördüncü meselesi zihnimizde yer etmelidir.

  • Andurrahman Koçak

    21.8.2016 10:08:25

    Teşekkürler Ali Yücesoy çoğu gitti azı kaldı demokrasiyi anlatmaya ve yaşamaya devam .

  • Haci Polat

    21.8.2016 01:38:24

    Bin barekallah Bu bataklikta açan güzel çiçekli yaziniza Tebrikler

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı