"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir ümittir yaşamak

Armağan Bahtiyar
24 Mart 2018, Cumartesi
Dilediğimce konuştuğum bir dilim vardı. Güneş batmayan bir il’im vardı. Bir mektupla kralları yola getiren fermanım vardı.

Niye mi yazdım, bunları?!... Hiiç; yazılı/sesli düşündüm; o kadar! Yoksa biliyorum; gelmez o günler. Şimdiki zamanın dili, hareketi, elbisesi, üslûbu farklı... Eskiden buraya; buradan geleceğe bir ayna hikâyesiyiz. Fakat bir özlemimi de burada/n demesem olmaz: Bizden başlayacak bir ciddî iş bu... Türkçe okulları açmak... Hakikî Türkçeyi öğrenmek... Meselâ bir Yirmi Üçüncü Söz’ü bir Alman, bir Hapın vatandaşı istiyorum ki Türkçe okusun. İnsanın kimliği neymiş; görsün, bilsin, keyfetsin. Çok şey mi istiyorum? 

*

Tek seçimli bir dünya sunuyorlar: Hepsi madde... Son raddede insanı bir cendereye sokuyorlar. Meselâ bahçesiz evler, okullar, camiler... Bakmayın siz otobanlara, apartmanlara; her yerde söylerim; iki yüz sene öncesinden gerideyiz ve mutsuzluğumuz sokakta yüzlerimizden okunu- yor. Düşünme zamanı... Hapishane evlerde oturulmaz. Bu okullardan gündeme oturan adamlar çıkmayacak, çıkmaaz! Bir örnek gösterin; o da yeter. İçinde Libya’nın da bulunduğu bir araştırmada dün- yada kitap okumada seksen altıncı sıradayız. Çiçekli bahçeleri, kitap dolu evleri cehalet ve fukaralık karşılığı değiştik!

Not: Bu ikinci paragraftaki sızlanmalarıma Emin bir dostum bakın neler dedi:

“Dünyevileşmenin, ya da vahşi kapitalizmin türevi olan ‘’tüketim tarikatının’’ müridi olmanın insana verebileceği fazla bir şey yok.. Mutluluk ise doyumsuz ihtiyaçların tatmini labirentlerinde yok olup gidiyor.. Tüket, tüket diye nakarat yapan küresel köyün kavalcıları, insanın ve onun değerlerini tüketiyorlar sadece.”

*

Yıllar geçer; rüzgârdan daha rüzgâr... Yaşar ve yaşarız azar azar... Ölüm “uğramaz” yaşayanlara! Ara; aynalarda kendini! Yokla kendini her ân; nerdesin?! Ya bir iz peşinde ya da kaybolup gitmektesin! Ayna mısın perde mi; “şimdi” de değilsen; nerdesin?

Yok, yok; dahası kalsın hikâyen; çok benziyor herkesinkine! Bir de... şey... yaşamak bir san’at; kursuna gitmeden olmaz. Bir kelime nasıl çıkar ağızdan ve nasıl sakin olunur kavganın orta yerinde?!...

*

Şehrin heveslerine doyduysan;

Bittiyse çocukluğun yani...

Yani azaldıysa nefeslerin...

Biraz da gökyüzüne bakalım.

*

Her şey iyi olacak, diyorlar. Her şey zaten iyi... Hırsımızın gökyüzünü kapattığı gökdelenleri, kirlettiğimiz denizleri, cimriliğimizden soldurduğumuz benizleri, betonlar dö- küp ormanlara; susturduğumuz kuşları... geri çağırabilecek miyiz?!...

*

Rivayet bu ya: “Cennet burası...” demiş padişah, Uludağ’dan şehri seyrederken. Sonra bu, “Cennet Bursa” oluvermiş. Hoş, Bu yeşil Cenneti de betondan nasibini çokça aldı, alıyor, her yerde olduğu gibi Bursa da ölüyor. Değil padişahın; Tanpınar’ın dünkü Bursa’sı bile yok. Yine de “Bursa” dendi mi Uludağ gibi serinler, Ulucami’nin ruhaniyetine sığınırım. 

Billur zamanların sesini duyarım. Bursa’da Zaman’ı daha fazla kurcalamayın. Orası ilk İstanbul...

*

Gözleri bahar rengindeydi. Tedirgin bir dünya taşıyor gibiydi bakışları. Mart güneşi gibi ellerimden tutuyor; gidelim, buralardan, gidelim, diyordu. 

Nereye gidecektik?!... Her tarafta ayrılık her tarafta ölüm vardı. 

*

Bir müddet sustular. Mevsimi dinlediler; birbirinden habersiz. Dünyanın bir yere, işte bu oturdukları yere sığıştığını; dünyanın küçüldüğünü; yok, yok; bu küçücük mekânın büyüdüğünü ikisi de gördü!

*

Dünyada, kim ne der, diye sağına soluna bakınmadan hakikatin konuşulduğu yerler var mıdır acep! Vardır, vardır. Olmasa bile olacaktır; ümit derler buna.

*

Ben anlamam; hem büyüyeceksin hem çocuk kalacaksın. Dilinden yalan dökülmeyecek meselâ. Meselâ küssen de barışacaksın! Oyuncaklarını paylaşacaksın. Yüzün “tebessüm bahar”ı olacak. Ara sıra ağladığın olacak. Çocuk nedir, diye sözlüğe bakacaksın! Kocaman olsan da işte; çocukluğundaki gibi annenin, ba- banın elinden tutacaksın; anlaştık mı?!

*

CANI SIKILANLARA

Canın mı sıkılıyor:

Git bir çay demle!

Yüksek sesle bir şiir oku!

Sözlük karıştır!

Fesleğen, kekik, nane kokla!

Gökyüzüne bak!

Muhayyer kürdî saz semaisi dinle!

Derin bir nefes al!

(Haa... şeyy... gündeminde biraz “ölüm” olsun.)

Yolcunun canı mı sıkılır?!...

Okunma Sayısı: 2690
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı