Yaşamayı unuttuk (yaşarken!)
Hangi yüzden yanıyor dünya?!...
Şimdi yalvarma vakti:
“Rabbim!
Biz ettik;
Sen etme!
Farkına varmadık sarmaşıkların!
Kelebeklerin şarkısını dinlemedik!
Duymadık inlemelerini geceleri âşıkların.
Acı bize!
Bu beter zalimlere;
Sen’in gücün yeter.
Ölmeden o fırsatı hep tanı bize de...
Sen’in isimlerini okuyaduralım:
Ya Selâm...
Ya Lâtif...
Ya Şâfi...
Ya Rezzak...
Ellerimin nasibi
Bir hüzün çöker; durup dururken...
Ellerim; bekler nasibini.
Gözlerime bin yılın hasreti dolar.
Kulaklarımda isimsiz besteler...
Kendini unutan biri
İstemeyi unutmuş!
Nasıl desem; bilmem ki...
Yani kendini...
Duâ etmeyi yani...
Bitmeyen borç
Rabbim!
Çok borcum var Sana;
Ezelden ebede hattâ...
Ödeyemem ki...
Halimi arz etmeyi bile beceremiyorum.
Borçlarımı çiz lütfen; beni çizme!
Senin sonsuz cömert olduğunu;
Kesinkes biliyorum.
Her şeyi Sen’den istiyorum.
Halimi, dilimi bilensin.
Duâ fotoğrafından bir kare
Çok sevdiğimizi gördüğümüzde...
Utandığımızda...
Ellerimizi yüzümüze kapatırız.
Duâlarda olduğu gibi...
Şimdi... anladım!
Soru
Ellerim ne zaman terk eder beni;
Duâları terk edince mi!
Kapı
Allah’ım!
Zihinlerimiz hiç böyle savrulmamıştı!
Hiç böyle lâl olmamıştı bakışlarımız.
Hiç böyle vurdumduymaz değildik!
Yanlışa yanlış...
Doğruya doğru demeyi şaşırdık.
Bize hakikat kapılarını aç!
Sonsuz teselli
Zalimler mazlûmların tepesinde...
Ya Cebbar...
Ya Kahhar...
Hadsizlere haddini bildir.
Dertlerim ağladıkça ağlar.
Ey sonsuz tesellim...
İyi ki varsın.