Tutma dünyayı; kirlenirsin!
“Para, el kiri...” sözünü bilmiyorsan hele... bulaşma dünyaya!
Buluşup buluşup apansız ayrıldığın sevgilerden/sevgililerden bıkmadın mı?
***
Ellerim!
Ne kaldı ellerinde! Bir bak hele!
Bu küçücük ellerine acı, acı da... acıtma ağır ve sana sağır yüklerle!
Sana “yük” olacak ne varsa... uzaklaş oradan!
***
Ellerim!
Sen bilirsin; ama -bildiğim kadarıyla- çok naziksin. Biraz çalışsan yorulur, nasırlaşırsın.
“Eline bakılmaz olur.” demeyeceğim.
Şunu demek beni rahatlatır belki:
“Elin nasırlaştığına değiyorsa; değsin değeceklerine.”
Bil ki ellerin ayna; bu aynaya iyi bak!
***
Ellerim!
Dünya sana yâr olmaz. Bil/sen ki ah, bu eller kocaman; dünya ufacık; daha bir ufacık kalır, ellerinde.
{Şunu da demesem olmaz; ellerim, bunu da yaz ki: Ya dünya seni ufalayacak ya sen dünyayı...}
***
Ellerim!
Sonsuz duâlar sığar bu küçük (zannettiğin, ah n’ettiğin) ellerine.
Ellerini “el” yerine koma,
Sen ellerini tanımıyor musun yoksa! Yazık etme ellerine; iyi bak!
Ellerini ellerine bıraksan dünyaya değil; duâya açılır. Eller ki en çok duâlarda kendini bulur. Elinin altındayken ellerin bunu dene; kârlı çıkacaksın.
***
Ellerim!
El açmak sadece O’na olursa ellerin dolar. El açanlara el açmak züldür, zulümdür. El açtığın da el açıyorsa... değer mi!
Adını sanını bilmediğim biri şöyle demiş:
“Benim eksikliğim çoktur tapunda;
Niyaza el açıp durdum kapunda.”
Anladın mı ellerim; biz buraya O’na el açmaya geldik. Yoksa aç/açık kalırız.
Aç/açık kalmamanın, âşık kalmanın sırrı; O’na el açmak...
***
Ellerim!
Biliyorsun bir gün dünyadan elin ayağın kesilecek.
Ama baştan sona “dünya” kesilmişsen; dünyadan kesilmen çocuğun sütten kesilmesine benzeyebilir.
Her an “dün” oluverecek dün/ya için el etek öpmek hangi kitapta yazıyor!
***
Ellerim!
Eline yüzüne bakılacak işler yap. İşlerini eline yüzüne bulaştırma.
Ellerinin senin “elçi/lerin” olduğunu unutma! Duâ el’çilerin...
***
Ellerim!
Şu gel geç aşkları tutma bu ellerle. Yarın sana “el/yabancı” olacaklara el atma. Sen de yabancı ol/sana sonsuz el atamayanlara.
***
Ellerim!
Ellerini bağla. O namaz duruşu/duruluşu var ya... Ellerini bağladığında...
Kendini zapt u rapt altına aldığında...
Faniliklerden uzaklaştığında...
İşte, namazdaki fotoğrafında ellerinin... İşte, “on parmağında on marifet” bu.
Bu beden yükünü (b/ağlayıp) ellerinle sonsuza postalıyorsun.