Şekillere takılıp kalıyoruz. Okumadan yaşayacağımızı zannediyoruz. Kalemle gezme alışkanlığımız pek yok. Birbirimizden kalem istiyoruz. Çocuklara hediyeler vermiyoruz. Konuşurken gözlerimizin içine bakmıyoruz. Parayı, okulu, diplomayı putlaştırıyoruz. Kitaba yani kendimize uzağız. Diplomalarımızın yüzde çoğunun “iş görme engelli” olduğunu her halde bilmiyoruz.

*

Benzin sütten pahalıysa; orada bir rant dönüyordur. Köylü ölüyordur. Hayvanların da insanların da değeri yoktur. Çünkü para değer kazanmıştır. Birkaç kişi abad; çok kişi berbat oluyordur. Denge yani adalet yani sistem çökmüştür.

*

Ne kadar da çok şey biliyorsun; gazete manşetleri gibisin; çoğu saman alevi! Kalbini, zamanı alevlendiren şeyler söyle! Bir şeyler söyle! Zaman şeridi durmadan dönüyor da... Durmayasın diye!

*

Doktor, ha(s)tasını; muallim, talebesini; hoca, cemaati/ni tanımıyor; gördüğüm kadarıyla. Nasıl olacak teşhis ve tedavi?!...

*

Gelişmekte olan ülkeler arasındayız, lâfından ben bıktım; siz de bıkın! Ne demekse: gelişmek?!...

*

Bilmediğim bir şehirde kaybolmuş gibiyim.

Kendi kendimin yabancısıyım.

Sanki bitti mi arayışlarım!

Ne konuşmak çare ne susmak...

Böyle bir şaşkınlığım; ilk defa...

Kuşlar suskun; ağaçlar küskün mü!

Ne aradığımın farkındayım ne bulduğumun...

*

Nefes almaya vakit yok;

Bir de katlı evler yapıyoruz.

Durup dururken kavgalar...

Ne var, ne oluyor!

Ah, bir anlasam!

Başka sırlı işleriniz mi var!

*

Yârsız, yarasız, ağlamasız.../ Kapalı kapılar ardında.../ Diliyle dişi arasında.../ Aklı, kalbinden ayrı.../ Yaşıyorsun, ha?!...

*

Yeni bir şey söylemeyeceksen.../ Veya yeni söylemeyeceksen.../ Sus!

*

İnsanlarla hoş geçinmek de aklın şubelerinden diye okuyup öğrendimdi. Şimdi bakıyorum da...

*

Aynı haberleri her gün dinlemek...

Sürmenaj, sürmenaj...

Bıkkınlık, bıkkınlık...

Bayat bir yemek...

Kokmuş meyveler tabakta...

Hey arkadaş, heyyy!

Bal yiyen baldan usanır.

Ne içimizi dinliyoruz ne ataları...

Hayrola; yolculuk nereye?!...

Bizi bu halle kim tanır!

*

Aileler, çocuğumu okula verdim, diye rahata ermesin. Gitsinler, ders dinlesinler, okulları teftiş etsinler. Müdürle, öğretmenlerle sık sık görüşsünler. Oturup kalktıkları yeri görsünler. İlgi, bilgi, takip deyu bir şey var. Tabi çocuğunuzla bir “yakınlığınız” varsa... yoksa; bırakın; gidip gidip gelsinler! Yakında fotoğraf önünüze düşecek nasıl olsa!

*

Dünyada sermaye üç beş kişinin kontrolünde... Halka düşen çalışıp vergi ödemek... Niçin, kim için demeden... Vergilerinin nereye gittiğini dünyada pek çok ülke halkı sormaz, soramaz. Sorsa da cevap alamaz. Gele gele; buralara mı gelecektik! Düşünürler bir çıkış yolu düşünsün!

*

Dağlar ortasında, yalnayak kumlarda...

Ağustos... gölgelerin saltanatı...

Burası Anadolu... ve sükûnet adası...

Ha, fukaralık mı... bildiğiniz gibi...

*

Baş döndüren bir dünya.../ Yollar, gökdelenler, vesaire.../ Paralar, diplomalar, döner koltuklar.../ Hatta çok satan kitaplar.../ Kelimesiz, lâl ü ebkem.../ Sofraların tadı kaçık.../ Naylon adamlar çağında mıyız?!.../ Hep bir şeyler eksik.../ Adını buldum gibi;/ Yine de bende kalsın!