Bana bir haber ver; bütün öteki haberleri unutayım.
*
Bir bakın; dünyanın huzurunu kaçıranlar kim?!... Para kimin elindeyse... onlar mı yoksa?!
*
İstibdatın öteki adını soruyorsun: Acziyet!
*
Vedâkârız... Her yanımız ayrılık, ölüm sarılı...
*
Hayat: Bir yaprak hafifliği... ağırlaştırma.
*
Kaldığın yerden başladığın şeye “hayat” diyorlar.
Edebiyatı duygu ve düşüncelerin rahatça ifadesi olarak tarif ediyorlar. Yani yerinde ve zamanında konuşma, yazma san’atı... Edebiyat hayatımızdan çıkıyor mu hızlı yavaş!
*
Ayrılma çocukluğun adresinden.
*
Bizler, birer, çok akıllı, fakat kalpsiz “medeniyet” yoğunu ve yorgunuyuz!
*
Sevgi... sonsuz yakınlığın adıdır.
*
Hissiz ve hissesiz zamanlara mı düştük?
*
Dünya, dünyaya sığmıyor!
*
“Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.” tek dişiyle insanlığa diş biliyorsa... bu medenî geçinenlerin kimliğini tanıyalım o zaman!
*
Kitaba uzak; nereye yakın olur?!...
*
Diksiyon, kelimenin dışını; hitabet, içini işlemek...
*
Öğretmeni garip ülkelerin, kendisi de gariptir.
*
Cennet gelecek yerden; dünya esirgenmez.
*
Ne yaparsan yap; güçlü değilsin. Adın insan; haddini bilmek yani... Dünyayı satın alsan; güneşi alamazsın. Alsan n’olacak; hiç... Mevsimlere sözün geçmez ki. Bir kelebek uçuramazsın, bir gülü açtıramazsın da bu neyin böbürlenişi!
*
Kural krala uymaz; kral kurala uyar. Hoş gerçi kral kurala uysa zaten kral olmaz.
*
Bu kadar akıllı adamlarız ve göz göre göre ağaçlar kesiliyor sonra oturup ağlıyoruz! Bu hangi yaşamak?!... Bunun bir adı var mı!
*
Kâinat Mektebi’nin mektuplarını açmadan, içmeden, okumadan buradan gidenler o kadar, o kadar çok ki...
*
Durduk yere tartışma başlatılan bir yerde, alınacak daha çok yol var demektir.