"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Hayatın unutulan yanları

Armağan Bahtiyar
22 Haziran 2018, Cuma 00:05
Mavi; tohumların çatladığı hürriyet gibidir.

Zaman gözlerimin d/izi dibidir.

Mekân bir gölge oyunu mudur?!...

Kalbim fırtınaların şahididir.

*

“Ne kadar silâh; o kadar huzur...” olsaydı şu ân silâh deposu dünyanın huzur dolması lâzımdı. “Oku!” işini niye unutuyoruz da hemen silâha sarılıyoruz?

*

Duy; ellerinden düşen zamanların sesini!

*

İşimiz neydi; gece gündüz?

Aramak...

Bulsak da...

Bulmasak da..

*

Üstünde dur bu işin; yeni kapılar, yeni ufuklar, yeni çok şeyle selâmlaşacaksın. İşin ne bilmiyorum, ama meselâ yazarsan kalemini yamultma, fırıncıysan ekmeği iyi pişir, çaycıysan çayını içenler bir daha gelmek için sana gelsin. Dersini iyi çalış. Bütün işlerin için hep bu birinci yoldan git: İşini, içini tanımak için önce kitaplarla tanış. Onları da sağlam seç, çünkü ömür kısa mı kısa... Bir şeyler yapman için fırsat var yalnız. 

*

Adamın adama yük; mahkemenin kadıya mülk olmadığını atalar söyler; Sen de duy!

*

Bankalar devletten ve milletten zenginse bu imkânı onlara kimler, niye veriyor? 

*

Bir daha anlat, şu rüyaların rüyasını!

Rüya dünyalarımızın dünyasını!

*

Mezarları kovduk şehirlerden;

Şehirler öldü!

*

Ân...

Bir ân zaten...

Göz açıp kapamaktan kısa...

Ve gidiyor çoğu zaman;

Tutamadan...

*

Hüzünlü türküler gibi yüzümüz.

Uzayıp giden tenha yollar.

Annemin sesi çok uzaklarda kaldı.

Sermayemiz ağlamak mı şimdi?!...

Ayrılık ekmeğimize katık;

Ölüm; sonsuz kavuşmalara ilk hazırlık...

*

Çok aceleciyiz; bize biraz sabır gerek...

Çok akıllıyız; bize biraz kalp gerek...

*

Dünyayı idare edemeyenler; “idare edip” gidiyor!

*

Ne kadar konuşursan konuş;

Beni yenemezsin!

Ben zaten sonsuz bilgiye yenik biriyim;

Ne söyleyeceksin!

*

Karacaahmet diye çok sakin bir sessiz dünya var koşuşturan İstanbul’un ortasında. Arada bir giderim. İstanbul’un keşmekeşini unuturum bir ân. Bazen böyle terk edin şehri ve hırslarınızı da buralara gelin. Size iyi gelecek.

*

Bunca işimin arasında...

Beni “yaşamaya” çağırıyor:

“Mevsimleri seyredelim,

Çiçekleri sevelim.” diyor.

Yok... kuşların bestesine uzakmışım;

Kendi kendime tuzakmışım...

Nefes almayı da bilmiyormuşum meğer;

Beni hayata çağırıyor!

Benimse bir sürü işim var;

Herbiri oyalar da oyalar.

Ben yemek yemeye vakit bulamıyorum:

Yok... “Gökyüzüne, yıldızlara göz kırpsana!” diyor!

Yok... ”Aya baksana!” diyor.

Ne diyor bu adam?

Okunma Sayısı: 2924
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı