Bütün dünya-n dört duvar...
Belki “dert” duvar diyeceksin.
Çok “yavan” günler diyeceksin; deme.
Hayatı bir de böyle “ezberle.”
Ezbere “yaşadığın” günleri hatırla
Yoo; “unut” istersen.
Hayatla göz göze gel.
Nabzını tut zamanların.
Yum gözlerini; “içine” yürü biraz.
Ne zamandır unuttuğun kendine...
Kalbinin “her” atışı kaç hazine...
Tık, tık... bu kalbin senin bir yerlerden tanıdık...
Bir zamanlar ne kadar gökyüzü vardı başında!
Ne kadar yıldız öyle; hele yaz gecelerinde!
Göz kırpmış, selâm vermiş miydin?
Ay Dede’ye çocukluğundan sonra uğramış mıydın?
Şimdi özür dile kardeşlerinden;
Selâm yıldızlar, selâm ay, de.
Ayrıldık sizlerden, ayrıldık; vay!
Tefekkür borçlarım birikmiş; anladım.
Şimdi gözlerin aynalarda...
Rengini belki yeni gördün!
İnsan uzaklaşır kendinden;
Kalabalıklarda!
Bir bardak çayın kokusu, tadı arttı.
Açlığın ve yemeklerin lezzeti...
Saatlerin çıt çıt sesi varmış!
Kemirip dururmuş zamanı.
Uyurmuş içinde nice âlemler.
Bir bir dokunuyorsun şimdi onlara.
Kendini gördün işte içinde.
Baş başa kaldın işte kendinle.
Biz dışardaki hapisler...
Evden işe, işten eve...
Nice vehimlerin vahşetinde...
Sorular önümde: Nasıl ve nereye?