Kudüs... temiz demektir.
Kuddüs... sonsuz temiz olanın isimlerinden bir isimdir.
Meselâ O’nun bu ismi olmasa; çiçekler bu kadar temiz olmaz, sulardan temizlik akmaz, baharlar mis gibi kokmazdı.
Bu isim olmasa; pisliğimizde boğulurduk.
Buradan şuraya geliyorum.
Kudüs’ün “Kudüs” kalmasını istiyorsak; önce biz “Kudüs/temiz/pîr ü pâk” olacağız
*
Yalan bir pislik mi; pislik...
İnsanla yalan yan yana gezer mi; gezmez.
Bunu dilimize değdirmeyeceğiz.
İnsan insanı ezer mi; ezmez.
O zaman müşfik olacağız. Ya da adımızı değişeceğiz.
İnsan, alın teri dökmediğine el atar mı; atmaz.
Elimizde haram şeyler varsa; onları yerine teslim edeceğiz.
İçimiz başka dışımız başka ise; atıp tutmalar bir işe yaramaz. İçimiz neyse dışımız da odur.
*
İstanbul’a geldiğim yıllarda İstanbul daha çok İstanbul’du.
Eşyalarıma da vefalı olduğumdan mıdır, nedir; onlardan ayrılmak da bir vefasızlık gibi gelir bana.
İstanbul’daki bu kimlik değişikliği ya da kayması beni derinden yaralıyor.
Ben de seviyorum yeni eşyalar kullanmayı.
Eşyanın yenisi; dostun eskisi... tamam...
Ancak İstanbul, eşya değil; dost, arkadaş, yâren yani her dem muhabbetlik bir şehirdevlet/devletşehir...
*
Dosta bu yapılanlar -hele de “dostları” tarafından- kesinlikle reva değil...
*
İstanbul beyfendi bir şehirdir. Sulhun ve sükûnetin mekân tuttuğu birkaç şehirden biridir. Sembol şehirlerin içindedir. ..ve gazabından çekinin derim.
*
Vinç girmemesi gereken şehirleri sayayım mı:
Mekke-i Mükerreme...
Medine-i Münevvere...
Kudüs-i Şerif...
Aziz İstanbul...
Barla-ı Nuriye...
Buraya Yeşili çokça soldurulan Yeşil Bursa’yı da katmam gerekiyor. (Cennet burası... Cennet Bursa’ya dönmüş diye rivayet edilir ya...)
*
Kudüs’ün başına gelenler bir kıyamet senaryosu gibi... de... el bebek gül bebek gözümüz gibi bakmamız gereken şehirler de orta yerde...
Kâbe-i Muazzama’nın hemen yanı dibindeki şeddâdî betonazmanlar ne olacak?! Bu da bir saldırı... Koca çölde yer mi kalmadı! Medine-i Münevvere’nin hurmalıkları da betona bürünüyormuş. Para her şeyin önüne geçiyorsa; zaten batmışız yani zarardayız demektir
*
Kudüs... üzme bizi.
Ne desem; bilmem ki!
Şaşkın ve perişanız...
Anla bizi; Kudüs!
Belki adam oluruz!
Yaşamayı hatırlarız belki!
Taşları yerine koruz.
Şimdilik derin bir uykuyuz...
Dilimizde dilimiz yok...
Sofralarımız cimri...
Dünyanın cazibesi, ah!
Kudüs; sen orda mıydın!
Miraç... yol denince...
Yolculuk denince işte bu!
Miraç... başımızda sonsuz taç...
Kudüs... biz kalbimizden uzaklara düştük!
Ümitsiz değilim Kudüs; kardeşlerimi bekliyorum.
Üslubumuz insan olunca çalarız kapını.
Boşuna değil bu hâl biliyorum; diyemediklerim var.
Bekle; Şefkat Saltanatı’nı kuralım da gör bizi!