"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

İnsanlığın gündemi

Armağan Bahtiyar
19 Ocak 2018, Cuma
Hadiseyi çözdüm: Okuyacaksın! Arkası geliyor; açığımız, açlığımız ortaya çıkıyor.

Okudukça doldururuz kimlik bilgilerimizi.

*

Haberler kafamızı şişirdi. Meyveleri hamken dalından düşürdü. Haberler bildiğin şeyler... Bilmediklerimi benden kim kaçırdı?

*

Her insanın sonsuz gündemi var: Kimliğimi buldum/bulamadım dâvâsı...

*

“Üstünkörü” bakışlarla olmaz bu; “üstüngörü” bakışlar gerek bu ibretlik, derslik âleme.

*

Yaşamaya hazırlanmaktan; yaşamaya fırsat bulamıyoruz! Ve hayat avuçlarımızdan kayıp gidiyor! Kim kandırıyor bizi?

*

Öğretmen okumazsa... kim okur?!...

*

Adımız ölüye çıkacak; bu, berzah kimliğimiz... Ne’liğimiz ikinci dirilişte ayan beyan elimize verilecek. Şimdiden heybemize bakalım.

*

Haberleri seyretmek can sıkıntısı... Kim hazırlıyor bu haberleri; estetik yok, şiir yok! Mis gibi devam eden dünyanın/hayatın yolunu biz/kendimiz/bizzat kesiyoruz! Teknoloji dünyanın kalbini tekletiyor. Kuşların, gökyüzünün, yağmurların uzağında yaşıyor bu haberciler. Delilerin kuyulara kuytulara attıkları taşları kendimize yük ediyoruz. Birileri dünyayı felâket oyalıyor!

*

Hâkim, delillerin toplanması için mahkemeyi öteki aya ertelemiş. Sen -şu kendi mahkemeni- erteleme; bütün deliller ortada...

*

Kalem kılıçtan keskin; değil mi! Kalemle uğraşanların içler acısı/işler acısı ücretini, yetkililer dışında herkes biliyor (!) Parayı konuşmak istemezdim de... kitap alamayan öğretmen, kitabı anlatacak; öyle mi?!... Lâfla eğitim gemisi su alıyor; benden söylemesi... Bunları yaz yaz bıkkınlık geliyor; bir arpa boyu yol alınamayınca... Bir de kırk elli kişiye birden ders/dert anlatılmaz! 

*

İş... olsun, diye mi; yoksa “iş olsun,” diye mi uğraşıyoruz uğraştıklarımızla?!

*

Aşk...

Olsun diye yola çıkmamışsak;

Aşk olsun... derler.

Aşk... 

Olsun mu; 

Aşk olsun mu?!

*

Dağlarda, bağlarda, hapislerde yazılan Risale’nin dilini dünya anlamak zorunda; yoksa kendini inkâr etmiş olur. Risale’nin dili; insanlığın dili... Her nefesimizi kontrol etmenin formu/formülü...

*

Dünya (helâlinden) kazandığı parayı ortaya koysun;

Açlar var, açıklar var.

Biri yer; biri bakar;

(Böyle olmaz!)

*

Çok uzun sandığım dünyanın uzun olmadığını anladığımda... aynaların tebessüm ettiğini gördüm! Habire kamçılanıyordum; daha, daha, daha diye... Baktım; para da diplomalar da... oyuncak... Haritaya arada bakalım; pusula bozuk olmaya!

*

Eski soba başlarını özledim. Kestane patlamalarını... Çinko çaydanlıklarda çay/ıhlamur kaynamalarını, patates közlemelerini... Çok cicital/dijital olduk; kuru; kupkuru... Kim “kurdu” bu kuru, ruhsuz hayatı; saati dolmadı mı?!...

*

Karla mücadele edilmez. Kötü hava şartları denmez. Hava muhalefeti ne demek! Kar seyredilir; tefekküre vesiledir. Bir de kar, sözünde durmuş da yağmış! Kar, söz verebilir mi! Kar, yağmur, dalında salınan meyve... emrimize gönderiliyor; bunlar söz veremez. San’attan San’atkâr’a yolculuk keyifli bir iş; tavsiye ediyorum; bu yol dinlendiriyor.

*

Aynı şeyleri düşünmek zorunda olmadığımızı biliyorsun; değil mi? Sen de bir şeyler söyle; okullardaki, şurdaki, burdaki susturulmuşluğunu koy bir kenara; insansın, insaaan...

*

Gelimli gidimli dünyaya, tebessümle bakmak için o kadar çok sebep var ki...

*

Yoo! Bi’ tek insanlık istedim sizden... siz dip—lomalar, dip—lomalar tutuşturdunuz elime; hiç de yüreğimi tutuşturmayan kâğıtlar!

*

[Not, uyarı, ikaz, tembih, hatırlatma: Sadece; vicdanı olanlar okusun!] Sen, sen ol; vicdanınla başbaşa kalınca yüreğinin daralmayacağı şeyler yap!

*

Elimizdekilerin bir gün elimizden çıkacağını bilsek... bu gürültüler öyle bir susar ki...

*

Bunca çelişki içinde insanın güzellikleri görebilmesine yaşamak dense gerek...

*

Hiç zorlama; yalana teslim olmaz hakikat. Yorulma boşuna; doğruluk yolundan dönmez. Dün dönmedi, bugün de dönmez, yarın da...

*

“Kentsel dönüşüm” falan derken... temiz havamızdan da olduk. Altı şehirden maada temiz (havalı) şehir kalmamış. Beton geldi, para geldi, hastalık geldi; ağaç gitti, sağlık gitti. Toza, gürültüye, kalabalığa, hatırasızlığa yolculuk başladı.

*

Adalet hep var da sen onu can u gönülden istiyor musun; sor kendine. Bu da arz-talep meselesi...

*

Dünyayı şu arsız paranın saltanatından kim kurtaracak?!...

*

Bu yazılar, şiirler bir şey değiştirir mi ki?!... Okuyanlar kendine sorsun da... yazarken değişiyor insan. (Bu sırrımı da vermiş olayım!)

*

Ne çok şey ne çabuk değişiyor; hayret; hiçbir şey değişmiyor!

Estetik yok; gürültü çoksa... Kitap okunmuyor; biri konuşuyor; diğerleri sürekli baş sallıyorsa... Seni hemen dışlıyorlarsa; orada menfaatler çarpışıyor olmasın. Sıyrıl oradan; istersen! Git, yıldızları seyret! Bir çiçekle konuş! Kitaba koş! Eline kalem al! 

Oku yaz çiz gez.

*

Uyku/Rüya/Hayat

Belki rüyalarımı -hayatımı- yazarım bir gün... “roman” olur; (yazanlar ne yazıyor ki zaten!)

*

Allah’ım! 

Sen bize akıl, fikir, kalp ver.

Ağaçlarını kesiyoruz durmadan.

Durmadan betona boğuyoruz her yeri.

Zeytinler simsiyah gözyaşlarını döküyor.

Bu inşaatların kahkahası...

Bu asrın boyası, cilâsı...

Hasılası fasılasız aşk düşmanı...

Bir aşk gibi açan bahçeler feryat içinde...

Allah’ım! Bizi bizden koru.

Kafamda bir soru: Bu betonlar sonumuz mu?!

Okunma Sayısı: 1704
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı