Dilin[den haberin] yok; konuşmayalım.
Edebiyat... kelimelerin hakkını vermek...
*
Edebiyat...
Adını yeniden koymak... her şeyin...
*
Buraya ne bırakıyorsun; ne götürüyorsun gittiğin yere?
*
İstibdata âşık olanlar bilsinler ki insanlık müstebitlere değil; hürriyete âşık...
*
Adaletin gözetilmediği her yerden uzaklaş!
*
Sevgiyi bir kenara bırakınca... patır patır dökülüyor insanlık.
*
Kalem de silah gibi ruhsatlı olsaydı; epeyce bi’ kaçak kalem kullanan olacaktı! Biri de bu olacaktı her/halde!
*
Ölmeden önce yapacağınız tek şey: insanlık.
*
Sana bir sen lazım; sen, sensiz geziyorsun.
*
Bu kadar... bu; kader...
*
Dalından düşmeden bir şeyler söyle!
*
Hürriyetin olmadığı yerde; sorular da cevaplar da göstermeliktir.
*
Gidilir mi öyle... dur! Bir kapı aralamadan, bir ayna olmadan, bir iz, söz, yüz, öz bırakmadan... nereye?!
*
Bütün okulları bitir; binlerce cilt kitap oku; kendini okuyamadıktan sonra; cehalet sende saltanat kurmuş demektir...
*
İşin özü: Kelime hazinemiz iflasta... Derdimizi anlatamıyoruz ki derman bulalım. Kem küm ederken nasıl anlaşacağız? Kelimesizlik cehenneminden çıkmanın okumaktan başka da yolu yok...
*
Adalet terazisi kaymışsa; orada her şey kaymış demektir...
*
Daha mı yakın yollarda gökyüzü?!...
*
Hürriyet bütün güzelliklerin toprağıdır.
*
Adalet diye bir şey var ve herkes alacağını alacak; vereceğini verecek!
*
...ki insanız diye yola düşseydik...hangi insan bizi yoldan çevirirdi! İnsan[ın] dili her yerde aynı: İnsanlık!
*
Selâmı yaymak varken; savaşı yayma gayretinde olmak neyin nesi?
*
Savaş istememek suç olmasa gerek!
*
Savaşşş... diyene; yavaşşş... diyorum! Çünkü hızlı gidenin eli ayağına dolanır; yavaş giden menzil-i maksuda ulaşır; kısmetse.
*
Kendini bilmek istiyorsan oku; görmek istiyorsan yaz; duymak istiyorsan sus!
*
Topa, tüfeğe yakınlık; kaleme, kâğıda uzaklık... irtica değilse ne?!...
*
Selâm verecek kimseniz yoksa;
Şehirler çok tenha...
*
Damla da olsan;
Çevir yüzünü güneşe;
Yedi rengin görünsün.
*
Medenî dünyadan; mâdenî dünyaya geçmek için bunca diplomaya, gayrete ne gerek vardı.
*
Gece; ooh!
Sükûnet sığmıyor dünyaya!
*
Silahsız insanlara silah çeken bir dünya; bu okulların diplomalarından çıkan netice...
*
Hep aynı yerdesin; seninle yürüyemem ki!
*
Okul yapmakla eğitim; hastane yapmakla hastalık şifa bulmaz. Şu beton donuğu kafalarımızın da o okullardan diploma aldığını unutmayalım. Cehaletin ve hastalıkların da arttığını hatırlatarak...
*
Bir cenaze evinden geliyorum da... bir nefeslik dünyada bu kadar hırpala(n)mak niye?!
*
Hem cimriysen... hem beni davet ediyorsan... gelemem! Gelsem de... sofrada kendime gelemem. Ya cimriliğinden vazgeç ya davetinden...
*
Ne sandın ya! Ta içindeki seni tanımadan; ta dışındaki beni mi tanıyacaktın?!...
*
Ah, eneler değil de fikirler çarpışsa...
*
Seçtikleriniz size benzer.
*
Ormanları yaktınız; ev yaptınız. Ağaçların, kuşların, karıncaların, daha nelerin feryadı üzerine oturamayacaksınız. Vicdanınızdan kırıntı kalmışsa...
*
Bir yıldız yağmurundan geçtik. Şehir çok uzaklardaydı. Cırcır böcekleri ve çekirgelerin senfonisi vardı. Tenha yollar, meyve bahçeleri, köylülerin mesut yüzleri... Niye şehirlerde tıkış tıkış, itiş kakış yaşamalara mecbur olduk ki?!...
*
Her şey biter; Bitmeyen’e ayna olmak için...
*
Yalanın sökülüp atıldığı bir dünya arıyorum.
*
Herkes kendisi kuracak; “Yalansızlık Cumhuriyeti”ni.
*
Dünyanın bir yerinde bir çocuk bir deri bir kemikse... silaha onca para ayıran bir dünyanın hiçbir yerinde demokrasi yoktur. Dünyanın tadı tuzu kaçık...
*
Masal mı?!...
Bu dünya:
Bir varmış... bir bakmışsın...
*
Ah, ne çok unutuyorum;
Bir ândan ötekine yolcu olduğumu!
*
Kalemin cızırtısı; silahın patırtısından güçlüdür.
*
Söylemiş miydim:”Yıldız satın alamayan herkes fakirdir.”
*
Gece bir bilmeceyse çözelim
*
Her seçim(in)de... kendini yeniden seçmiyor/ayırmıyor/tanımıyorsan; seçmek maddesine bak sözlükte!
*
Dualarımdandır:”Kalabalıklarda kaybolmak istemiyorum.”
*
Dost kara günde belli olur, ne güzel ayna öyle! Bakın etrafınıza; dostlarınız kim? (Ve birinci dostunuzu bulun bu arada!)
*
Kişi, kimle arkadaşsa; odur. Devletler de...
*
Bekâ ve likâ...
İllâ...
*
Üslubumuz “üslup” olana kadar konuşmasak; kim küser!
*
Devler aç kalınca saldıracak yer ararmış!
*
Bir ülkede yazarlar ne zaman hatır için değil; hakikat için yazmaya başlarsa; o andan itibaren insanlık nefes almaya başlar. Bunun için biz biraz daha bekleyeceğe benziyoruz.
*
Gökdelenler mi?
Pramitler gibi Firavun kompleksi...
*
Artık hayata geçir; şu okuduklarını.
*
Bir tohum her ân;
Sonsuzluğu saklayan...
*
Ya yeni şeyler söyle ya da eskiyi yeni söyle; yoksa sus seni de beni de
*
Unutuyorum... çok şeyi;
Çok zaman... kendimi!
*
Para ve Nara isimli bir roman çağımızı ne vahşi anlatır/dı!
*
Güzeli arayanlar çirkinliklere takılıp kalmazlar geçer giderler çünkü işleri var.
*
Adamın şimdiki zamanla alakası yok... boyuna gelecek zamanları konuşuyor... geçelim!
*
Âlemin her ân yenilendiğinin farkında olmayanlar bıktırıcı konuşurlar.
*
Kalemin konuş/ul/madığı yerde; cehalet, kavga, kabalık konuşurmuş!
*
İnsan olmanın, gelişmenin abc’sini söyleyeyim: Her şartta hürriyet...
*
Zamanlar gibi hafif...
Sular gibi serin...
Aşk gibi derin olmak...
*
Kendinin bir kitap olduğunu kabul et ve bir isim koy bu kitaba!
*
Adı gemi.. Adı tren... Binene göre değişen...
*
Zulüm... kim yaparsa; kime yapılırsa... kötü; çok kötü bir şey...
*
Zalim mi? Hakikati örten herkes...
*
Zalim bağırır; tuhaftır; her seferinde; mazlumu duyar hakikat.
*
Cömert parasını harcar; cimri kendini...
*
Ah! Kendimi, kendime tercüme edemiyorum ki...
*
Yeter ki hürriyet olsun; bahar gelir oraya.
*
Dünyanın tapusunu dünyada kalacaklara verelimde bu hırs,telaş, kavga bitsin.
*
Yerinde konuşmazsan duymazlar seni; yerinde sus; duyarlar.
*
Herhalde, bilmem de, birkaç dâire ve veya otomobil olacakken/alacakken kitaplar oldu/alındı. N’oldu; bilmem!
*
Ne olursan ol; insan olmadıktan sonra.