Büyük konuşma, dediler; dinlemedi.
Bir daha gülmem, dedi; güldü.
Bir daha sevmem, dedi; sevdi.
Bir daha gelmem, dedi; geldi.
Bu liste uzar gider; fasl-ı kelam yeter olsun.
Hasılı kelam:
Bir daha ölmem, dedi; öldü.
*
Konuş Biraz Kendinle
Gökyüzü başımızın üstünde...
Sarmaşıklar her sabah bizim için...
Bizim için kuşlar...
Elmalar dallarda bizim için...
Ah, neler var; görmeden geçtiğimiz.
Bir yudum suyun uzun hikâyesi var.
Kazanamayız rüzgâr serinliğini.
Tefekkür yağmuru olmalı gözlerimiz.
İşimiz “farkına varmak” yani...
Deli gibi koşmalarımız hayra alâmet değil...
Sık sık unutarak kendimizi; nereye?
Bugün yarın gidiyoruz.
Ölümün susmayan sesinde sen de varsın.
Bir su damlasını, gökyüzünü yaratamazsın; sakin ol!
Kalbinde bir şarkı var daima; yavaşla, dur, dinle.
Deli demezler; korkma; konuş biraz kendinle!
*
Çamaşır İpinde Yağmur Kurutmak
Hava/da sis, hava/da bulutlu, hava/da koyu gri...
Balkonda biri çamaşır ipinde yağmur kurutuyor.
Kurumuyor bir türlü yağmur.
Pırıl bir güneş çıkıyor;
İpten, mandaldan kurtuluyor yağmur.
*
Kelime Harçlığı
Sonra topladı kelimelerini.
Sonra ayırdı renk renk...
Olmadı; kokuları da vardı.
Olmadı; tekrar topladı.
Acılarına serpeledi biraz.
Birazını taktı yakasına.
Eline yüzüne sürdü.
Kelimeye benzedi biraz.
Baktı ki her şey/de kelime...
Kelime; kalbindeki sızı!
Ne şey düşünürsen düşün;
Acıyı, hazzı, kışı, yazı...
Bana bir kelime getir!
Beni kelimelere götür!
Harçlık niyetine bana kelimelerimi ver!
*
Hüsn-i Ân
Seneler çizikler atıyor alnına.
Hatıralar öylesine tozlanmış ki...
Sen... dündü/yarındı derken...
Benden tavsiye “şimdi” en erken...
İçimiz kâh durgun;
Kâh dalgalı deniz...
Hayat denilen saat:”Şimdi...”
“Şimdi...” ne haldeyiz?!...
*
Kasım
Bir ürperti gibi yürüyor kasım.
Bir sonbahar ki sorma;ölüm dağılmış her yere.
Yaprakları toplama, diyorum süpürgeciye.
Dursun, diyorum gözümüzün önünde ölümler.
Zalimler görsün ki ölüm var.
Kısacık dünya.
Kaldır başını gökyüzüne bak.
Yıldızları parlatan, kuşları kanatlandıran var.
Her damlayı gözeten var.
Yüzüne bir tebessüm kondur.
*
Ağaç
Kestiğin ağaç değil;
Söktüğün kendi ciğerlerin.
Ellerin kan içinde;
Ağaçların bedduası derin...
Kestiğin ağaç değil;
Git gide azalan gölgelerin...
Kuşların çığlığı boğacak seni;
Alma ahını göğün ve yerin.
*
Şiirin Adresi
Şiirin adresi çok yakın: Yanı başımızda... içimizde...
Unutulmuş bir rayihada...
Tozlanmış bir hatıranın hıçkırığında...
Kırık bir canda...
Bir yan bakışta...
Bir can bakışta...
Bir göz kırpışta...
*
Gece
Kulaklarımda sessizliğin uğultusu... ve ağır uykusu gecenin...
Satlerin sesi bir de bir de kalbimin...
Bir de sokak lambalarının geceye bitmeyen busesi...
Uyan, diye...
*
Hüsn-i Ta’lil
Uyu... Uyu da... yıldızlar da uyusun; sabaha hazırlansın şehir.
Ellerin çok mahir; yıkasın geceyi.
Sözün geçmez yıldızlara; olsun.
İstemen var ya...
Gözlerine yıldızlar, gözlerine sabah doluyor ya...