"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya: Kültür ve Hürriyet Mektebi

Armağan Bahtiyar
21 Temmuz 2018, Cumartesi
Buhranlı günler... Bu hep mi böyleydi? Yaşadığım kadarıyla en zorlayan zamanlardayız.

Doğduğumda Said Nursî dünyada imiş... Onunla beraber iki sene kadar solumuşum aynı havayı. Bir ömür rahat yüzü görmemiş. Osmanlı vedaya hazırlanırken dünyayı teşrif eylemiş.

*

Çalkantılar, savaşlar, bir rejimden ötekine geçişler... Çocuk yaşta evini terk edişler...

Medreseden cepheye... Savaşa.. Sürgünlere... Zindanlara... uğrayan çileli bir yolculuk...

O, hayatından memnun... İşi gücü okumak, yazmak... Savaşta bile kitap yazmak... Gittiği her yeri mektep-medrese eylemek... Yapraklara, kuşlara, karıncalara, papatyalara göz kırpmak... Dolu dolu bir hayat...

*

Bir kiracımız tanıttı bize onu... İlkokula gidiyordum. 

O zamanlar İttihat çıkıyordu ve haftalıktı.

Kelimeden ürken, düşünceden korkan, mürekkep kokusundan başı dönen, kalemin elif elif doğruluğuna tahammül edemeyen zihniyet İttihat’a hat çeker. O da kendine yeni bir hat belirler...

Yeni Asya [isminde, hep hakikat konuşsun diye/n bir mevkute] doğar.

İttihat’ın son sayısı imiş kapı kapı gezip sattığım. On beş lira gibi de kâr etmişim ki ağabeyler onu elime tutuşturdu. Çocuk hassasiyetimin böyle bir para alınır mı diye direttiğini; almam için bu çocuğu ikna ettiklerini de hayal meyal hatırlıyorum.

*

Hatıralara dalmak; böyle bir şey ve de yaşlanmak... Heey, hey; gidinin gidisi günler... Hayal gibi, olmaz gibi, nasıl oldu gibi, acılı, sancılı yine de lezzetli günler... Fakat niye bitmiyor o, düşüncelerden çekinti, ürküntü, korku?! Kim, niye, nasıl korkar bu kelimeler ikliminden?! Ki kelimelerde bütün mevsimleri yaşamak var. Acılar, aşklar, sevinçler, ayrılıklar... Hayat ve ölüm adına ne varsa... hepsi...

*

Derken Yeni Asya’nın mürekkep kokusunu babamın kocaman bisikletiyle taşımaya başladım. Esnafla tanıştım. Tüccarı, araba tamircisi ve sairesi... Yanlış hatırlamıyorsam yüzün üzerinde abonem vardı. O zamanın Kayseri’si için iyi bir nisbet... Şimdi ne kadar bilmiyorum. Ve burada şunu da demeden geçmeyeyim. Gazete, dergi ve hattâ kitaplar abone sistemiyle okuyucuya daha rahat ulaşıyor. Onun ayrı bir güzelliği var. Bayiler ve kitapçılar (bile) her köşede olsun. Fakat abone sistemi, bu adrese teslim tekrar nasıl gelir; bilmem. Gelmeli bana göre. Japon talebesi gibi gazeteyi dağıtıp öyle gitmeli okula. Üşengeç mizaçlar için abonelik iyidir, diyorum. Her gün, her gün bayiye, bakkala gitme zahmetine katlanamayanlar için hazır katlanmış gazete kapıya gelmiş; ooh! Hem çocuklarımıza da “iş” emri çıkmış olur. Harçlık beşlik olur. 

Benim o İttihat dağıtımından aldığım paranın nasıl keyifli bir kazanç olduğunu bugünkü çocuklarımızın da bilmesini isterim. İyi mi işte; toplumla kaynaştım o İttihat ve Yeni Asya’yı dağıtırken. Ha, para almakta zorlandıklarım, zaman zaman da alamadıkları olmadı mı; oldu. Onlara da hakkımı helâl ediyorum. 

*

Ah, be, bak; nerelere geldim. İyi ki geldim; yoo! Benim yaşımdakiler de hatıralanmış olmadı mı! Nostaljisi bol günlermiş, vesselâm...

*

Lâfı nereye getireyim? Şuraya ki okuma oranı; artan nüfusumuza göre çok düştü. Bu dramatik bir şey... Bu âletler çok zaman “kem alât” olmaya başladı. Zamanlarımızı haşladı. 

Bizi bizden boşladı. Kalbimizi dışladı yani hattâ aklımızı da... Bu gidiş; gidiş değil... Babam, yapılan bir şeyi beğenmediğinde, dudaklarını üst üste kor ve hafif öne iterek, iş değil, der. İşte yaptığımız nice şeyler maalesef, iş değil...

*

Ha bak bir hatıramı daha anlatayım. Bu fakir hem çalıştı hem okudu. İşportacılıktan geliyorum. Çorap, çamaşır satardık. Babam, kardeşim, ben. Bir yanımıza da Yeni Asya Yayınları’ndan koyardık. Onu da tıpkı çoraplar gibi bağıra çağıra satardık. Meselâ 12 Mart’ın İç Yüzü diye bir kitap... Ali Elverdi Paşa’nın... O zamandan kalma bir siyah- beyaz fotoğrafta yanda hafiften kitaplar da kadraja takılmış. Yeni Asya ibaresinin bir kısmı okunuyor.

*

Elbette eski, geri gelmez. Gelmez de biz gidebiliriz bazen kimi çalışmalarımızla. Kırkpınarlı Hasan’ın güreş tefrikalarıyla okumayı sevdiğimi hatırlıyorum. 

*

Düne göre paralarımız daha çok. Biraz bu yayın işine “sermaye” aktaralım. 

Nöbeti gençlere devrediyorum. Gençler, haberiniz olsun; el veriyorum, verdim bile. Kendinizi, babalarınızı zorlayın, korlayın; Yeni Asya Neşriyatla haşir neşir olmanın ayrı bir saadet olduğunu bu fakir tattı; siz de tadın, derim. İyi de ederim bunu demekle.

*

Hasta ziyaretine mi, bayramlaşmaya mı gidiyorsunuz; çantanızda, bagajınızda kitap olsun. Tanıdıklarınıza, tanımadıklarınıza hediye edin. Böylece ayrı bir dostluk başlıyor. Kaç sefer ettiğim tecrübenin tercümesi bu yazdığım. Geçenlerde telefonda biri birden tanımayınca hani dedim gazete, kitap veren biri gibi şeyler söyleyince; hemen tanıdı. Birileriyle tanışmanın binbir yolu vardır. 

Fakat neşriyat ile tanışmanın tadı, hatırası bir başka... Yanınızda birine verecek “yedek” kelimelerinizin olması bir zenginlik alâmetidir, diyeyim de ötesini anlayın. 

*

Yeni Asya büroları gençliğimin bir yerinde ayrıca durur. Orada içtiğimiz çaylar, kültür sohbetleri benim için üniversite idi...

*

Bu içinde bulunduğumuz sıkıntılar cehaletin acı meyveleri... Bunu yenmenin yolu da okumaktan, okutmaktan geçiyor. Evimizden başlayalım. Önce kendimizden... Apartman, sokak, mahalle derken ülkemde tebessümün açtığını görür gibiyim. Bu ülkeye daha dün okuma sevgisi aşıladığımızı unutmayalım.

*

Bir şey diyeyim mi bu ömrümüzden eksik olmayan darbelere yayınlarımızla karşı koyduk. Belki mübalâğa diyeceksiniz, ama ne zaman ki biz elimizi gevşettik; acılarımız katmerlendi. Kollarımızı sıvayalım; yaralarımızı sıvamak için... İçin için dökülüyoruz. Bunun farkında değilsek; bu fena... “Avrupa kâfir zalimlerinden, Asya münafıklarından” çektiğimiz yeter diyorsak; yarım asrı aşkın yaptığımız bu neşriyat çalışmalarımızdan insanlığı haberdar edelim. Cihadın şeklinin “kitap” olduğunu herkesin bilmesi gerekiyor artık.

*

Yeni Asya, hürriyet dediği için kapandı. Bütün darbelere, istibdadın her türlüsüne, kanunsuzluğa, hukuksuzluğa karşı kelimelerle direndi. Haksızlık kime yapılırsa, kim yaparsa karşı durdu. Yolu cezalardan, hapislerden geçti. Geçti de doğru bildiklerini kavl-i leyyin ile demeye devam etti. Yeni Asya kültürün, adaletin, hürriyetin mektebiydi. Bakın etrafınıza; buradan mezun epey bir talebe var.

Okunma Sayısı: 3811
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı