"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şiir bahçesinin ulu çınarı: Bahaettin Karakoç

Arzu KONAN
26 Temmuz 2015, Pazar
“Bana Üstad demeyin...”

Bilmeyiz büyüklerimizin hele de kaleme, kâğıda sarılmış, senelerini yüreğindekileri okurlara aktarmakla geçirmiş, yeri dolmayacak muhteremlerin kıymetini. 

Nasiplenme peşinde değiliz deryadan. Şu denizden birazda biz ferahlık alalım demeyiz. Oysa o denizler ne çok isteklidir bizleri ferahlatmaya, aydınlatmaya, bizlere güzellikler sunmaya. Denizler kuruduğunda ise ah, vah, eyvah çeker, boşuna üzülürüz. Öğrendiğim bir şey var hayattan; her gün yeni şeyler öğreniyoruz ve her büyüğümüz bize ilmiyle büyük sofralar sunuyor, farklı kapılar açıyor. Hayatı anlatıp üzülmememiz için çabalarlar. Bunu ben de geç öğrendim ta ki babaannem rahmetli olunca. Her şeyin kıymetini o şeyi kaybettiğimizde anlıyoruz maalesef. Ve şimdi ben gördüğüm her büyüğüme sorular soruyorum, anlattıklarını can kulağı ile dinliyorum. Zira onlar geçmişi yaşadılar biz ise geleceği. 

Asırlık bir Çınar olan, nice gence tabir caizse taş çıkartacak, şiirin beyaz kartalı olan,  yüce gönüllü üstad Bahaettin Karakoç Hocamı ziyaret ettim geçenlerde. Öyle güzel karşılandık ve öyle güzel sohbeti vardı ki saatlerin nasıl geçtiğini anlamadık, doyamadan sohbete bir sonraki ziyaret için sözleşip ayrıldık. Nelerden konuşmadık ki; gençlikten, eğitimden, aileden, siyasetten, kalp ve sevgiden ve tabi ki san’attan. Üstad da üzüntü duyuyor bazı konularda haklı olarak. Gençlerin kitap okumayışından, san’ata olan ilginin azlığından, insanı insan olduğu için sevmeyişimizden vb. O, yüreği öyle güzel ve geniş bir şair ki, 85 yaşında olmasına rağmen halen yazıyor olması kalbinin sevgiyle, inançla dolu oluşundandır. Kaleme, kâğıda sevdalı. Yazdıkça dinç kalıyor, yazdıkça mutlu oluyor. Şimdiki projesi ise eserlerini beş ciltte toplamak. Seyran ve Kar Sesi ciltleri çıktı bile.

Seviyor börtü böceği, kuşu, çiçekleri ve insanları, hayatı ve bizi yaşatanı. Rıza dahilinde yaşamaya çalışıyor. Tevazu ve hoşgörü gözlükleriyle bakıyor etrafına. “Sevin” diyor “insanı, tabiatı. İnsan olduğu için sevin. Kusur aramayın, görmeyin. Zaman tanıyın.” Dinledim çokça ve ara sıra yüzünde beliren hoş tebessümü izledim. Kahkaha değil sadece tebessüm. Tıpkı Ashab gibi. O bir gönül ehli. Allah’ın ipine sarılmış, ülkesini, insanları seven ilim yüklü bir güzel üstad. Bizler büyüklerimizden ve böyle zarif, muhterem insanlardan nasiplenmeyi bilmiyoruz. Büyükleri ziyaretmiş, onlarla ilgilenmekmiş hiç bize uğrayan bir düşünce değil. Ama bazen de kendimiz için özel günlerde, programlarda arayıp dâvet ediyoruz. O güne kadar akla gelmiyor aramak. Bu kişiler kolay yetişmiyor heyhat! Zaman hızla akıyor. Ve bizler de bir gün büyük olacağız. Biz de yalnız kalabiliriz. Bugünün yarını da var denmiş. 

Ben, siz okurlarımız için bir iki soru yönelttim ve sizlerin de okumasını arzu ettim. Hocama önce “Sevgi” dedim. Sevgi konusundaki düşüncelerini not ettim.

-Sevgi olmadığı yerde insanlık, insanlık olmadığı yürekte çiçeklenme olmaz. Çiçek olmayan yerde meyve, meyve olmayan yerde neyin peşinde koşacaksın. Sevgi; yaşamanın, var olmanın atası, kaynağı. O kaynak gürül gürül kaynamadıktan sonra ne senin yemeğin pişer, ne senin sevgin taşar. Ben yüreğimin kaç derecede ısındığını, kaç derece dışarı taştığını ölçmenin yollarını çok aradım. Ve şunu anladım; yandıkça insan daha çok yanmak istiyor. Buldukça daha çok derinden aramak ihtiyacı duyuyor. Malik olduğun sürece keşke daha çok zahmet çekseydim diyorsun. 

Nerede kalmıştık, sevgi’de dediğimde;

 -Sevgide bir yerde kalamadık, başlayamadıkki. Sürekli ben kazmamı en sert kayalıklara vurdum. Taşlardan çıkaracaktım suyu. Ne kadar sevginin zor olduğunu, ama ne kadar gerekli olduğunu anlattım. Ne anlatırsam anlatayım yine de bana yetmiyor. Yine kendimi garip, fakir, aç ve susuz hissediyorum. 

Gençlerin neler okumasını önerirsiniz diye sorduğumda:

- Her şeyi okusunlar. Zamanı iyi kullansınlar. Sürekli kendilerini geliştirsinler.

Edebiyata gönül veren, şiir yazmaya başlayan kişilere neler söylersiniz? 

- Kalemi eline aldın Allah rızası için yola çıktıysan Allah senden razı olsun.  Ama yok kahramanlık peşinde, şöhret peşinde gidiyorsa onların işi zor. 

Benim 1936 yılından beri şiirlerim yayınlanır. Ama şiirin ne olduğunu bilmezdim. Sadece heceyi parmak hesabıyla bilirdim. Altı yaşındaydım. Babam şair olduğu için şiiri kulaklarım iyi yakalıyordu, fikir olarak bir şey bilmiyordum. Bir gün rahmetli Nihat Sami Banarlı bana mektup iletti. Ben o mektup üzerine öfkelendim. Sen benim gibi bir şairi nasıl beğenmezsin deyip koştum dağlara. İkindiye kadar orada bağırdım çağırdım. Kimse duymadı beni. Yoruldum. Ben o beyaz bulutları zannederdim ki benim öfkemle ben çıkan dumanlar. Meğer öyle bir şey yokmuş. O ara elimi açtım. Allah’ım dedim, benim gibi bir şairin şairliğini kabul etmiyor musun? Ben senden iyi bir şair olmamı diliyorum. Namusum üzerine söz veriyorum (namusun ne olduğunu da bilmezdim) beni iyi bir şair yaparsan söz veriyorum senin rızan dışında bir şey yazmayacağım. Türk şiiri, Türk Edebiyatı ve Türk Medeniyetini yüksek tutmaya çalışacağım, diye duâ ettim. Sonra süngüsü düşük asker gibi sallana sallana eve geldim. O andan beri ben Cenâb-ı Allah’a verdiğim bu sözü unutmadım. Her yazımda hatırlarım. 

Türk şiirinde neden istenilen kalite yoktur hocam?

- Çünkü birikim yok. Birikim olmadımı neyi tüketeceksin? Şiirin yolu kesilmekte. Şov yapılmakta. Şov varsa şiir olmaz. Türkiye dikdörtgeni çok geniştir. Çok önemli şairler vardı. Şiiri artık şairlere bırakmıyorlar. Şair olmayan şiir yazıyor. Gerçek şairler utanıyor ortaya çıkmaya. 

Peki geçmişteki şairler, yazarlar gibi neden bizler yazamıyoruz sizce? 

- Günümüzde ekmek kapısı etmişler şiiri. Aşk yok, ruh yok. İnsanlar özenti hayat yaşıyor özel hayat değil. Her şeyi televizyondan örnekliyor. Anasının, babasının geçmişiyle, hayatıyla ayakta kalmamış. En ciddî geçineni okuyorum vallahi şiir buysa diyorum... olmaz. 

Yeni bir kuşak gerçek şiirin kokusunu alır ve onun kültürünü kazmayla kazarak mı kolay yoldan mı çıkarır, ne yaparsa yapsın tekniğini muhakkak kazansın. O teknikle ne yapmak istiyorsa kendi belirleyecek. Ne yazarsa yazsın gerçek şiiri yazsın.  Edebiyatçı hepsini bilmeli. Hatta bu yetmeyecek yeni sesler deneyecek. Yeni imajlar bulacak. Duymadığı ses olmalı. Dili yeni olmalı. Yazının ayrı bir saltanatı vardır. Yatalak hastayla yola gidemezsin. Şiirimiz bugün yatalaktır.

Şair hiç kimsenin tarafını tutmaz. Ancak Allah’ın tarafını, ancak milletinin, insanlığın tarafını tutar. Hiçbir zaman maişet kapısı olarak bakmaz. Aç kalırım diye korkmaz.  

Bahaettin Karakoç Hocamız kendisine “üstad” denilmesini istemiyor. Bunu da şöyle ifade ediyor: 

-Bana üstad demeyin. Ben amatörüm. Benim öğrenecek çok şeyim ve yolum var. Üstad demek emekli olmaktır, belli mevkide kalmaktır. Oysa ben hâlâ bir şeylerin peşindeyim. Öğrenmenin, güzellikleri yaşamanın gibi. 

Koca Çınar’a, şiirin hakkını ödeyen değerli şairimize teşekkür ediyor nice seneler bize seslenmesini diliyorum.

Zamana dair

Doğarken ve ölürken, zaman hep yanımızda,

Derin izler bırakır, aşk ve irfanımızda,

Evrensel bir vatan mı, vatanda bayrak mıdır?

     An olur savaşırken daha çok dinleniriz,

     An olur ki bir şeye çok kızar cinleniriz,

     Zaman gergin telleri koşturan parmak mıdır?

Bahçe içinde bahçe, kuyu içinde kuyu,

Damara nasıl verir geceleri uykuyu,

Öfkemizi doğuran, besleyen toprak mıdır?

     Bir yüzü ince yağmur, bir yüzü keskin bıçak,

     Ayakları çok yüğrük, saçları salkım saçak, 

     Çiçeğe duran zaman gül müdür, zambak mıdır?

Zamana kahredenler, zamana ilenenler,

Belenerek yatanlar, arsızca dilenenler,

Ne bilsinler ki zaman, filiz mi, zambak mdır?

     Zamanı yorumlarken ışık boyunca hürüm, 

     Geçmişi, geleceği, bugünü düşünürüm,

     Zaman bir fırsat mıdır, yoksa bir tuzak mıdır?

Yolcu ata binerken bir binek taşı zaman,

Her nefsin sınavında bir denek taşı zaman,

Bize o kadar yakın, o kadaf uzak mıdır?

Okunma Sayısı: 3277
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı