"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bir başka açıdan II. Dünya Savaşı (1)

Atilla YILMAZ
10 Mayıs 2019, Cuma
Kalbe ihtar edilen bir meselenin tahlili (7)

Konuyu bir başka açıdan yine Bediüzzaman’ın aynı yıllarda talebelerine yazdığı bir mektuptan yola çıkarak, değerlendirmeye çalışalım:

“Bu gün sabah namazda ve tesbihatında iken, manevî tarzda denildi ki:

Küre-i arzda çarpışan, mücadele eden cereyanlardan her halde birisi (Almanya) İslâmiyete ve Kur’ân’a ve Risale-i Nur’a ve mesleğimize taraftar olacak; bu noktadan ona karşı bakmak gerektir. Bakmamak için bir iki mektupta yazdığım sebepler çendan kalbe, akla kâfidir; fakat meraklı ve hevesli olan nefse kâfi gelmiyor diye kalbime geldi.’’ 1

Bediüzzaman burada İkinci Dünya Savaşı’nı konu ediniyor. Bu savaşta bir taraf dinsizliği tervic edip yayarken, bir tarafta da din adına, İsevilik adına dinsizliği bertaraf etmek için harp ettiğini beyan eden Almanya ve İtalya vardır.

Dolayısıyla din adına savaştığını söyleyen taraf aynı zamanda Kur’ân’a ve İslâmiyet’e taraftardır. Ki, ‘İslâmları koruyacağım onları himaye edeceğim’ diye beyanda bulunmuştur.

Sonuçta Bediüzzaman da bu asırda dine fenden ve felsefeden gelen hücumlara karşı iman akaidini kuvvetlendirmek ve dinsizliği bertaraf etmek için Kur’ân’a dayalı Risale-i Nur ismini verdiği eserler telif eylemektedir. Bu noktadan bakıldığında; dinsizliğe, bolşevizme savaş açan kuvvetler, Kur’ân’a ve İslâmiyete yardımcı olmaktadırlar.

Bediüzzaman çarpışan bu kuvvetlerin harbini merakla takip etmemeleri konusunda talebelerini uyarmaktadır. 

Bu uyarının gerekçesini şöyle izah etmektedir: “Bakmakta bir tarafa tarafgirlik hissi uyanır; tarafgir nazarı, taraftar olduğu taraf cereyanının kusurunu görmez, zulmüne rıza gösterir, belki alkışlar. Halbuki küfre rıza, küfür olduğu gibi, zulme rıza da zulümdür.’’ 2

“Zemin yüzünde bu dehşetli düelloda semavatı ağlatacak zulümler ve tahribat oluyor. Çok masum ve mazlûmların hukukları kayboluyor, mahvoluyor. Mimsiz gaddar medeniyetin zalimane düsturu olan, ’Cemaat için fert feda edilir; milletin selâmeti için cüz’î hukuklara bakılmaz’ diye, öyle dehşetli bir zulüm meydanı açılmış ki, kurun-u ula (orta çağ) vahşetlerinde de emsali vuku bulmamış. Kur’ân-ı Mucîzü’l-Beyanın adalet-i hakikiyesi, bir ferdin hakkını cemaate feda etmez, ‘Hak haktır; küçüğe, büyüğe, aza, çoğa bakılmaz’ diye kanun-u semavî ve hakikî adalet noktasında Risale-i Nur şakirtleri gibi hakikat-i Kur’âniyeyle meşgul adamlar, zaruret olmadan,lüzumsuz, yalnız hevesli merak için, netice itibarıyla faydası bulunan ve netice daha gelmeden evvel lüzumsuz bakmak ve zalimane tahribatlarını alkışlamak suretiyle İslâmiyet ve Kur’ân lehine hizmet edeceği o cereyanın harekâtını fikren takip etmekle meşgul olmak münasip olmadığı için, nefis de, akıl ve kalbe tabi olup merakını bırakmış diye anladım.’’ 3 

Bu harp boğuşmalarını merakla takip eden birisi, ister istemez bir tarafın lehinde harbe bakmak zorunda kalacaktır. Bu da taraf olunan, harp edeninde yaptığı zulümleri de hoş görecektir. Bu hoş görme durumundan dolayı kişiye bir manevî mesuliyet yüklenecektir. Ve kişiyi yapılan zulme ortak yapacaktır. Bu yüzden; Bediüzzaman, talebelerini, savaşı merakla takip etmemeleri ve taraf olmamaları noktasında ikaz etmektedir.

Dipnotlar:

1- Bediüzzaman Said Nursî, Kastamonu Lâhikası, YAN, s. 111. 2- a.g.e., s. 112. 3- a.g.e., s. 112.

Okunma Sayısı: 1549
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı