"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Bu endişe, bu tedirginlik niye?

Atilla YILMAZ
08 Mart 2017, Çarşamba
Bu millet nice zamandır tedirgin, nice zamandır endişeli. Tedirginlik ve endişe hayatlarının bir parçası olmuş adeta.

Bir anne çocuğunu, sınavın yapılacağı okulun kapısına kadar getirdi. Saatler öncesinden geldiler binaya. Endişeli bir bekleyiş vardı. Tedirginlik her hallerinden belliydi.

Öğrenciler tek tek polis aramasından geçerek içeri alınırken; bir anne yavrusunu kucakladı, göz pınarlarından sicim gibi yaşlar dökülüyordu. ‘’Allah’a emanet ol yavrum‘’ diyordu.

Bir baba da aynısını yapıyordu. Sınava girerken kucaklaşıp birbirine sarılmayan anne-baba ve çocuklar yoktu. Herkes sanki birbirinden helâllik diler gibiydi. Duâlar ediliyordu çocuklar için. Tefriciye okuyanlar... Yasin okuyanlar... Cevşen duâsı okuyanlar...

Ha okumasınlar mı? Duâ etmesinler mi? Hayır hayır elbette edecekler, elbette okuyacaklar. Ama mesele o değil mesele tedirginlik ve endişe.

Tedirgin ve endişeliydi aileler ve çocukları. Hatta bir anneye müdahale ettim.

‘’Böyle olmaz ki ama‘’ dedim. “Böyle moral verilmez ki, zaten yavrucak karma karışık duygular içerisinde sınava giriyor. Bir de sen ona sarılıp gözyaşı döküyorsun.’’

Anne bir anlam veremedi söylediklerime.

Sanki savaşa, sanki cihada gönderiyoruz çocuklarımızı. Sanki çook uzaklara gönderiyoruz yavrumuzu.

Bir anne çantasını açmış, pet şişedeki ‘’okunmuş suyu‘’ veriyordu oğluna. Başka bir anne çantasını telâşla açarak, gözlerden kaçırırcasına ‘’okunmuş kuru üzüm‘’ tanelerini sıkıştırıyordu kızının avuçlarına.

Aman Ya Rabbi! Bu tedirginlik, bu telâş, bu endişe niye?

Bu ailelere bu endişeyi, bu hali yaşatmak reva mıdır?

Ey sorumlu vicdan! 

Ne hakkın var bu ailelere bu tedirginliği yaşatmaya?

Yılların emeğini, yılların eğitimini, yılların göz nurunu, yılların çabasını senede birkaç gün ve o günün birkaç saatine sıkıştırmaya ne hakkınız var? Hangi vicdan bu sorumluluğu üstlenebilir?

İki yüz seneden fazladır, Avrupalılaşma sevdasındasınız; alaydınız ya Avrupa’nın ilmini, fennini, eğitimini.

Peki sadece sınavlarda mı yaşıyoruz bu tedirginliği?

Elbette hayır. Hayatımızın her alanında farklı farklı tedirginlikler yaşatmıyorlar mı bize?

Postanelerde, hastanelerde, vergi dairelerinde; her nerenin kapısını çalsan, acabalarla dolu bir kafayla girmiyor muyuz içeriye?

Bu ülkenin insanları sağlığından, güvenliğinden, eğitiminden ve ekmeğinden endişe etmemeli. Tedirgin olmamalı.

Bu millet artık çocuklarını endişe etmeden sınavlara gönderebilmeli. Okullara gönderebilmeli.  

Canı kadar sevdiği askere gönderebilmeli, tedirgin olmadan. Endişe duymadan yapabilmeli bunları.

Mahalle baskısı veya başka tür baskılar olmadan, tedirginlik yaşamadan seçme ve seçilme hakkını kullanabilmeli. Siyasî düşüncesini paylaşabilmeli.

Sözün özü: İnsana değer vermeli, insanımıza değer verilmeli.

Bu ülkenin hükümetleri artık yapmalı, yapabilmeli bunları.

Bu aziz milletin evlâtları hiçbir endişeyi, hiçbir tedirginliği, hiçbir güvensizliği hak etmiyor bu aziz vatanda.

Okunma Sayısı: 2630
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hakan

    8.3.2017 14:56:16

    Atilla hocam yüreğinize sağlık.Allah razı olsun.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı