‘’ Git vatan Kâbe de siyaha bürün
Bir kolun Ravza-i Nebiye uzat.
Birini Kerbelada meşhede at
Kâinata o heyetinle görün.
Bu temaşaya Hak ta aşık olur.’’
N. Kemal
Üç hafta süren Umre yolcululuğumuzu tamamlayarak memlekete avdet ettik elhamdülillah.
Önce Medine-i Münevvere’de Mescid-i Nebevi’de (asm) selatü selamlarla Peygamber-i Zişan a kendi selamımızla birlikte, dost ve kardeşlerin selamlarını tevdi eyledik.
Yıllar boyu kalbimizin derinliklerinde O’na (asm)karşı besleyip büyüttüğümüz sevdamızı, gönül imbiklerimizden sükut ve huzu ile sunmamızı bahşeden Rabb-i Rahimime sonsuz hamd ü senalar olsun.
İki haftayı aşkın bir süre içerisinde Kâbe-i Muazama’nın engin manevî iklimlerinde ibadetin hazzını yaşamak nasip oldu.
Yine dostların selamlarını iletmek nasip oldu.
Dünyanın dört bir tarafından binlerce, yüz binlerce insan çağlayanlar gibi akıp gelmişlerdi Beytullah’ın tavaf alanına.
Renkleri farklı, ırkları farklı, dilleri, tenleri farklı yüz binler ‘ Lebbeyk allahümme lebbeyk’’ sadalarıyla, ‘Geldik Ya Rabbi’ diyorlardı.
Asırlar öncesine nazarlarımız gidiyordu. Bin beş yüz sene öncesinde, yalnız bir insan; akrabaları, akranları, kabilesi, kavmi Onun davetine inkârla karşılık verdikleri halde; davasından taviz vermeden’ La şeri keleh’ diyordu.’ La ilahe illalah’ diyordu.
Şirke karşı duruyor. Tevhid-i İlahiyi ilan ediyordu.
Ne kutlu bir duruş, ne mukaddes bir tavır ortaya koyuyordu.
Aman Allah’ım. Çağlar ötesinden onun davetine icabet eden, Onun tebliğine amenna diyen milyonlarca insan bu gün akın akın Beytullah’a çağlayanlar misali akıyorlardı.
Üstadımız Bediüzzaman’ın buyurduğu gibi Bu bir Kongreydi.. İslam aleminin kongresiydi bu toplanış. Gerçi Hac için böyle diyordu Bediüzzaman ama olsun Umredeki milyonlarda Haccı tahattur ettiriyorlardı.
Keşke Üstadın söyledikleri tahakkuk eylese de gerçek bir kongre mahiyeti tahakkuk edebilse.
Kâbe’de toplanan yüz binlerin sosyal profillerinden anlaşılan o ki; İslamlar kahir ekseriyette maddi bir çöküntünün içerisinde bulunuyorlar.
Müslüman katmanlar, kültürel ve sosyal açıdan bir muallimden ders alacak seviyenin çok altında bir profil sergiliyorlar.
Ve bu müslüman kitlelerin ayrı ayrı her birisinin vatanı, ya Asya münafıklarını n ya da Avrupa kaselislerinin örtülü istilası altında inlemekteydi.
Namık Kemalin Vaveylası’nı Kâbe’de hatırlamamak mümkün değildi.
Bütün bir İslam coğrafyası baştan başa, ya kanın, ya gözyaşının, ya acının, ya geri kalmışlığın, ya da hepsinin birden esareti ve ızdırabı altında feryat etmekte bu gün.
Yer yüzü coğrafyasındaki Her Müslüman, vatanı nı Kâbe’ye gönderip siyahlara büründürmeli ve Cenabı Erhamürrahiminden vatanı için merhamet dilenmeliydi.
Bende tıpkı Kemalin söylediği gibi, şehit kanlarıyla sulanmış vatan toprağımı Kâbe’ye önderdim. Vatanımda yaşayan ehli İslam için, ehli iman için, ehli vatan için; sulh, sükun, barış, kardeşlik ve huzur temennisinde bulundum.
Tıpkı Üstadım Bediüzzaman gibi Kâbeyi bir mihrap, Medine yi minber eyleyen Kâninatın en sevgili mahluku olan Nebiyyi muhteremime salatü selamlar gönderdim. Selamlar ulaştırdım.
Rabbim Şefaatine nail eylesin. (asm) Dularımız ve dualarınız kabule karin olsun. Amin