"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Siyasal İslâm’ın engeli Nurculuk

Atilla YILMAZ
07 Mayıs 2015, Perşembe
Ortadoğu ülkelerinin aksine, Türkiye’de siyasal İslâm’ın stratejisi ve yapılanması farklı olduğu gibi, mücadelesi de farklı olmuştur.

Diğer İslâm ülkelerinde bu yapıya ulaşmak için kan ve gözyaşıyla bulanmış silâhlı mücadele verilirken, bunun Türkiye’deki en büyük engeli, “müsbet hareket” metodunu esas alan Bediüzzaman Said Nursî ve Nurculuk hareketi olmuştur.

Saltanatla birlikte başlayan ilk sakat durumun ırkçılık olduğunu görüyoruz. “Irkçılık fikri, Emeviler zamanında büyük bir tehlike vermiştir’’ diyen Said Nursî, ilerleyen yıllarda da verdiği eserleriyle ülkemizde bu tehlikeyi bertaraf etmek için olanca gücüyle mücadele verecektir.

“Emevi devleti bir Arap devletidir. Muaviye b. Ebi Süfyan’ın devleti tesis etmesiyle birlikte bu özellik kendini toplumda hissettirmiş, ilerleyen yıllarda çok daha belirgin bir şekilde, katı milliyetçilik olarak uygulanmıştır. Arap olmayan tebeaya, hatta Müslüman olsalar dahi farklı muamelede bulunulmuştur. Bu durum gayr-ı Arap unsurların devlete ve Araplara bakış tarzını etkilemiş, onlardan nefret etmelerine yol açmıştır.’’ 7 

Aynı konuda bir başka araştırmacı şunları söyleyecektir:

“Kabile asabiyetine yönelişle, İslâmî yapıya yöneliş arasında ortaya çıkan mücadelede birincisi galip geldi. İslâm, Arapların Cahiliye Devri’ndeki asabiyetinin olumsuz yönlerini tanımadı. Ama Nübüvvet nurundan uzaklaştıkça bu eski bağ, her yönüyle yeniden gün ışığına çıktı. Emevi devleti işte bu bağ ile kuruldu.’’

Asr-ı Saadetle altın çağını yaşayan ümmet, E-mevilerden itibaren, hilâfet yerine asırlar boyu saltanatla yönetile gelmişlerdir.

Emeviler, Abbasiler, Selçuklular, Osmanlılar bu süreci devam ettirmişlerdir. Daha önce de zikrettiğimiz gibi cemiyetin İslâmî yapısı sağlam olduğundan dolayı bu siyasal idare ve gelenek, genellikle fazla arıza vermeden yoluna devam etmiştir.

Osmanlı devletinin çöküşü dönemine rastlayan Fransız ihtilâli ile ortaya çıkan Batı hegemonyası İslâm topraklarında hâkimiyet alanı bulduktan sonra; Asr-ı Saadet modeli yerine siyasal iktidar mücadeleleri İslâm toplumlarında tercih edilmiştir. Bundan dolayı da İslâm coğrafyasında bir asırdan fazladır kan akmaktadır.

Siyasal İslâm konusunda, son yüzyılımızı değerlendiren bir çalışmada şu bilgiler yer almaktadır:

“İslâmcılığın üç coğrafî ve kültürel kutbu, daha ilk anda karşımıza çıkar. Sünnî Arap Ortadoğu, Sünnî Hint Altkıtası ve İran-Arap Şiî alanı; Arap dünyasından kopuk Türkiye kendi özel örgütlenmesine sahiptir.’’

Yazarın Türkiye’yi Arap Ortadoğu’sundan farklı bir kategoride değerlendirmesi gerçekten de doğru bir tesbit olarak karşımıza çıkmaktadır.

 İlerleyen bölümde, Said Nursî’nin yaşadığı ve eserlerini verdiği Türkiye’den özellikle bahsedeğiz.

“En önemli örgütler, Arap dünyasının Müslüman Kardeşlerdir. Genellikle Müslüman Kardeşler’den etkilenen Seyyid Kutub’un (1906-66) daha radikal fikirlerinden etkilenen ayrılıkçı ve azınlık gruplar doğmuştur. (1952’de Hüzb-üt Tahrir, yetmişli yıllarda İslâmî Cihad, v.b.) Daha sonra Hint Altkıtasının örgütleri (Pakistan’ın, Hindistan’ın ve Bangladeş’in farklı cemaat-i İslâmîleri) Afgan Mücahitleri (Hizb-i İslâmî, Cemiyet-i İslâmî) ve son zamanlarda Mağripli İslâmcılar (Cezayirli FIS, Tunuslu En Nahda) öne çıkanlarıdır.’’10  

Ortadoğu ve Arap coğrafyasında ortaya çıkan siyasal İslâmla, Türkiye’de Bediüzzaman Said Nursî ile ortaya çıkan Nurculuk adlı İslâmî hareket aynı yıllara denk gelmektedir. Ve Bediüzzaman’ın başlattığı İslâmî hareket, Ortadoğu’da ortaya çıkan İslâmî hareketlerden çok daha belirgin farklılıklar göstermektedir.

Siyasal İslâm’ın Ortadoğu Arap coğrafyasındaki ilk ve en belirgin İsmi Hasan El Benna:

“Mart 1928 tarihinde altı arkadaşıyla birlikte İhvan’ül-Müslimin (Müslüman Kardeşler) adlı derneği kurdu. Bunlar Hasan el-Benna’nın konuşmalarından etkilenen ve ona gönülden bağlanan insanlardı. İslâm için kardeşler olarak çalışmak ve İslâm yolunda cihad etmek üzere yeminleştiler, biat ettiler ve cemiyetin adının Müslüman Kardeşler (İhvan’ül Müslimin) cemiyeti olmasına karar verdiler.’’11 

Hasan el Benna’nın başlattığı bu hareket Mısır’da ortaya çıkmış ve örgütlenmiştir.

“Hasan el Benna, İslâm toplumunun kendisinin hasmı olan bir idare altında gelişmeyeceğini anladığı için, mevcut yönetime cephe aldı ve açıkça şunu ilân etti: ‘Bilmiş olunuz ki İslâm dışı bütün parti ve cemiyetlere harp ilân ediyoruz. İslâm’ı desteklemeyen her şeye düşmanız.’12

“12 Şubat 1949 günü Kahire’nin bir meydanında Hasan el Benna, büyük bir kalabalığa ateşli bir konuşma yaparken iki el ateş sonucu öldürüldü.’’13 

Ve o gün bu gündür ne Mısır’da, ne Filistin’de, ne de Ortadoğu’nun İslâm topraklarında kan hiç durmaksızın aktı, aktı…

Ortadoğu ülkelerinin aksine, Türkiye’de siyasal İslâmın stratejisi ve yapılanması farklı olduğu gibi, mücadelesi de farklı olmuştur.

“Türkiye’nin siyasal İslâm ile olan imtihanı, diğer İslâm ülke ve topluluklarına göre çok çok farklıdır. Türkiye haricindeki İslâm topluluklarının bir çoğu otokratik ya da oligarşik bir iktidar erki tarafından yönetilirken; Türkiye’de bu durumun tam tersi olduğu söylenebilir. Çünkü Türkiye’nin, nüfusunun % 99’u Müslüman olan bir ülke olarak sosyal ve kitlesel anlamda demokrasi yanlısı bir tutum sergilemesi, Türk iç siyasetini yabancı otorite ve düşünce odakları açısından oldukça dikkat çekici kılmaktadır.”14 

Diğer İslâm ülkelerinde bu yapıya ulaşmak için kan ve gözyaşıyla bulanmış silâhlı mücadele verilirken, bunun Türkiye’de kısmî emareleri görünse de, genellikle siyaset dairesi içinde mücadele verilmektedir. Şiddet yoluyla İslâmî mücadele verilmesinin Türkiye’deki en büyük engeli, “müsbet hareket” metodunu esas alan Bediüzzaman Said Nursî ve Nurculuk hareketi olmuştur.

Araştırmacılar Türkiye’de Siyasal İslâm’ın teşkilâtlanmasını değerlendirirken şu ifadeleri kullanmaktadırlar:

“Türkiye de ise Siyasal İslâm Necmettin Erbakan’ın 26 Ocak 1970’de kurduğu Millî Nizam Partisi (MNP) ile başlar. 1971’de bu parti kapanınca 11 Ekim 1972’de kurulan Millî Selamet Partisi (MSP) ile yoluna devam eder. MSP’de 12 Eylül 1980 darbesiyle tüm partilerle birlikte kapatılır. 1983 yılında Refah Partisi (RP) kurulsa da Millî Güvenlik Konseyi’nde seçimlere girme izni alamayınca kadük kalır. 1994 yerel seçimlerinin RP’nin zaferiyle sonuçlanması, Erbakan’a 1995’de başbakanlık yolunu açtı. Ancak bu da uzun sürmedi ve meşhur 28 Şubat 1997 MGK kararlarıyla ciddî sarsıntı geçirdi ve iktidardan uzaklaştırıldığı yetmediği gibi, RP kapatıldı. Daha sonra bunu Fazilet Partisi ve son olarak Saadet Partisi izledi, ama bir daha iktidara gelemediler. Erbakan ve ekibi başarısız olsa da 28 Şubatçılardan öç almak isteyen, ülkede ciddî bir muhafazakâr taban vardı. Bunu fark eden parti içinden bir grup Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde SP’den ayrıldı ve Adalet ve Kalkınma Partisi’ni (AKP) kurdular. 3 Kasım 2002 seçimlerinde % 36 oranında oy alarak tek başına iktidara geldiler.’’15 

Olivier Roy’un da belirttiği gibi, Türkiye’deki siyasal İslâm Ortadoğu-Arap coğrafyasından farklı bir şekilde gelişmiştir. Aslında bu farklılığın ana sebebi üzerinde durmak gerekir.

Şüphesiz bunun en büyük sebebi Anadolu’da en yaygın ve en etkin şekilde gelişen ve büyüyen Said Nursî’nin Nurculuk hareketidir.

“Şerif Mardin, İslâmcı grupları ve cemaatleri, Cumhuriyet’in başaramadığı birey devlet bütünleşmesini sağlayan bir mekanizma olarak tanımlamaktadır. Halk kitlelerinin, özellikle de Türkiye’deki grupların aidiyet gereksinimlerini iyi bir şekilde değerlendiren cemaat ve tarikat gibi oluşumların, bu sayede hatırı sayılır bir genişliğe sahip olduğu söylenebilir.’’16 

Tam da bu noktada Said Nursî’nin 1926 yıllarında ortaya  koyduğu Kur’ân endeksli Nurculuk Hareketi devreye girmektedir.

Dipnotlar:

7- Emeviler. Dr. İrfan Aycan. Dr. İbrahim Sarıçam. Türkiye Diyanet Vakfı Yay. Ankara- 1993. s. 94-95
8- Hilâfetin Saltanata Dönüşmesi. Vecdi Akyüz. Dergâh yay. 1. Baskı. Kasım. 1991.
9- Olıvıer Roy. Siyasal İslâmın İflâsı. Metis Yay. İst- Ocak-1995. S. 16.
10- Age. S.16.
11- Tarihte ve günümüzde İhvanül Müslimin Örgütü. Yrd. Doç. A. Vehbi Ecer. Erciyes Ünv. Matbaası. Kayseri-1993.
12- Age. s. 25.
13- Age. s. 25.
14- Türkiye’de Siyasal İslâm’ın Temelleri. Talha Oğuz Anacak. Kamu yönetimi ve siyaset. Sahipkıran Akademi Yazıları. 27 Mayıs 2014.
15- Siyasal İslâm Sosyal İslâm-1. Hüsrev Demirulus. Diyarbakır Gündem. Com. 10 Kasım 2014 Pazartesi.
16- Türkiye’de Siyasal İslâm’ın Temelleri. Talha Oğuz Anacak. Kamu yönetimi ve siyaset. Sahipkıran Akademi Yazıları. 27 Mayıs 2014.

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 4150
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • dilhun

    18.5.2015 22:16:20

    Bir musluman olarak yazinizi okuyunca eyvah bize eyvah demeden edemedim.I SLAM ve MUSLUMAN kelimeri heralde tarih olacak suculuktan buculuktan.

  • Rüstem Garzanlı

    7.5.2015 17:37:55

    Atila bey; yazınızı te'yit etmek için bir şeyler yazmak istedim,yazdım, yazdım, yazdım..... Ne yazdım? Duygularımı yazdım!.... Yazdıklarımı okudum, okudukça tekrar silmeye başladım.... Neden? Adamın biri iğnesini ağırda kayıp etmiş; elindeki feneri ile başka yerlerde iğneyi aramaya başlamış... Ben de bir türlü iğnenin kayıp mahâlline yaklaşamadım...., Kurbağaya demişler, "yok mu söyleyecek sözlerin? Olmaz olur mu. Ağzımı açarsam suda boğulurum" demiş....bilmem bu sözlerimle bir şeyleri ifade ettim mi? Belki de hayır!... Çünkü meşrutiyet, hürriyet ve demokrasi zemini bulamadım ki, duygularımı açıkça ifade edeyim.... Ne yapayim tokmağı tutacak elim, yok. Zürnayı üfleyecek dudağım yok..... Anlayana "sivrisinek saz"....

  • Emine

    7.5.2015 17:09:32

    Allah razı olsun böyle çalışmaların devamını bekliyoruz.

  • Mehmet YÜZER

    7.5.2015 15:29:07

    Muhterem Hocam! Çalışmalarınız için çok teşekkür ederim. Kalemini ve yüreğine sağlık.Yeni ve özgün çalışmalarınızı bekllerim .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı