"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Tarihçiler 31 Mart Hadisesi’ni iyi araştırmalılar (4)

Atilla YILMAZ
24 Nisan 2018, Salı
“Şeriat isteriz!” diye sokakları allak bullak ederek, anarşi çıkaranlar ve anarşiye zemin hazırlayanların maksatları neydi? Gerçekte ne istiyorlardı? Dillerinde ne vardı?

Ne istedikleri anlaşılmadı. Maksatları anlaşılmadı. Acabaaa. Acaba maksadın anlaşılmaması için mi birileri, sokağa dökmüştü bu insanları? Anlaşılmazlık mı isteniyordu? Bunu kimler istiyordu? 

Çünkü Bediüzzaman, planlar serilmişti, diyor. Hazırlanan planlar tıkır tıkır işliyor muydu yoksa? Ve hamiyet maskesini takınanlar piyasaya sürüldü veya çıktı veya çıkarıldı. Siyah bir nokta olarak kalmaya devam ediyor. Bunların arkasındaki güç kimdi veya kimlerdi?

Hem sokakta şeriat isteriz diye hiyerarşiyi allak bullak edenlerin; hem de padişahı kurtarmaya, meşrûtiyeti yaşatmaya geliyoruz diyen Hareket Ordusu’nun; tam tersine padişahı indirerek, şeriat isteriz diyenleri sehpalarda sallandırmasının arkasında kimler vardı?

“Elhasıl, hür zeminlerde eşit şartlarda bu 31 Mart tartışılmalıdır” diyorum.

Hakim zihniyetin, hakim gücün tesirinin dışında; ideolojik kalıpların dışında; eşit şartlarda, ön yargısız olarak, hür ortamda, 31 Mart’ın tartışılması gerekir. Sadece 31 Mart’ın değil, bütün ihtilâllerin tartışılması ve yargılanması gerekir. Ki, yenileri olmasın, yenileri yaşanmasın. 

Anlaşılan odur ki; 

31 Mart; 33 sene süren bir istibdattan sonra ilân edilen Hürriyet ve Meşrûtiyetin baş dönmesidir. Kendinden geçme halidir.

Sonra herkesin kafasında farklı bir meşrûtiyet, farklı bir hürriyet anlayışı söz konusudur.

Arab’ı, Kürd’ü, Laz’ı, Çerkez’i, Arnavud’u; hakim unsur Türk’ü ile birlikte hürriyet ve meşrûtiyet sevdalıları, İTC içerisinde toplanmıştı.

İTC farklı bir yapıya sahipti. Liberal, Osmanlıcı, İslâmcı, Saltanatçı, Cumhuriyetçi, Sosyalist, Türkçü her kesimden, her görüşten kimseler var içerisinde. Hepsi de istibdata karşı, hepsi de hürriyetçi. Ama ortak kabul gören ve olgunlaşan bir hürriyet ve meşrûtiyet tasavvuru söz konusu değildi.

Zaten Bediüzzaman gibi düşünen kalem ve kelâm sahibi zatlar bir elin parmaklarını geçmiyordu. Artı, Bediüzzaman kadar, hem dine hem sosyal sahaya hakim başka bir ulema da, fikir erbabı da söz konusu değildi zaten.

‘’31Mart olayı, sevinci kursaklarda bırakan ve verilen ilâcı kabul etmeyen bünyenin kusmasıdır.’’14 diyor tarihçi ve bir şey daha söylüyor hem de çok önemli bir şey:

‘’Cemaat-aşiret kümelerinin zihinsel arka planında demokrasi bilinci hiçbir zaman yeşermemiştir.’’15 

Bunu üzerimize alalım mı?

Bence alalım. Hem de çok çok alalım.

Hürriyet, özgürlük, hür düşünce, hürce konuşma isteyen bir toplum mu var; yoksa statükocu bir zihniyet mi hakim? 

Benim görevim sorgulamak, yargılamak, ağzımı açmak değil; benim görevim itaat etmektir.

Anlayış bu. Zihniyet bu ise şayet hiçbir ihtilâl yargılanamaz ve sonuca bağlanamaz.

Tarihçiler Bediüzzaman’ın dört özelliğini ön plana çıkarırlar:

Düşünceleri, kıyafeti, cesareti ve zekâsı. Ve ayrıca kendine has düşünce sistematiği ile, her şeyi din yani şeriat potası içerisinde eritme özelliğine vurgu yaparlar ki, son derece haklıdırlar.

Şu tarihî notları düşerek yazımızı sonlandıralım:

13 Nisan 1909’da olaylar başladı. (31 Mart 1325) Olaylar iki-üç gün sürdü. 13-14 Nisan ayaklanmanın en yoğun yaşandığı günler olarak tarihe geçti. 15-16 Nisan’da sokaklarda kimse yoktu.

16 Nisan’da Bediüzzaman Harbiye Nezareti’nde bab-ı seraskeri isyan eden sekiz taburu itaate getiren konuşmalar yaptı. (Bu nokta benim açımdan tam aydınlığa kavuşturulamamıştır. Sebebi de hadisenin birinci günü Bediüzzaman meydana vardığını, kargaşayı gördüğünü, nasihatın tesirsiz kalacağını müşahade ettiğinden dolayı, meydandan ayrılarak Bakırköy taraflarına gittiğini, yolda giderken de rastladığı herkese, ‘olaylara karışmayın’ nasihatı yaptığını kendisi söylüyor. Ama aynı Bediüzzaman; 31 Mart’ ta isyan eden sekiz taburu itaate getirdiğini de kendisi söylüyor. Sadece burada; bana göre, verilen tarihte hata olabilir. Zira 16’sında zaten olaylar sona ermişti.)

19 Nisan’da Hareket Ordusu Yeşilköy’e (Ayastefanos) konuşlandı. 20 Nisan’da, Bakırköy’e geldi. Bu arada Bediüzzaman 17-18 Nisan’da İstanbul’dan ayrıldı.

30 Nisan’da Bediüzzaman İzmit taraflarında tutuklandı.

1 Mayıs tarihli Ceride-i Sofiye Gazetesi:

‘’İttihad-ı Muhammedi azasından bulunan Kürt Hoca denmekle maruf (tanınan) Bediüzzaman Said dün İzmit’te tevkif edilerek şimendiferle Dersaadet’e gönderilmiş ve Daire-i Harbiye’ye izam kılınmıştır.’’ diye bir haber yapıyordu.

Bediüzzaman burada askerî ve siyasî tutukluların kaldığı Bekir Ağa bölüğüne konuldu. İkinci tahkik heyetine sevk edildi. İkinci Tahkik Heyeti de sorgudan sonra, 22 Mayıs’ta Divan-ı Harbe sevk etti.

Divan-ı Harp, Bediüzzaman’ı ne ile suçladı? İrtica ile. 

Elimizde şu ana kadar başka bir bilgi söz konusu değil.

22-23-24 Mayıs’ta Divan-ı Harp’te yargılandı ve beraat ederek tahliye oldu.

Ve 30 Mayıs’ta İstanbul’dan ayrıldı.

Savunmasının sonunda geçen cümleye hiçbir tarih araştırmacısı henüz yer vermiş değildir:

‘’Eğer ulvî mesuliyetler, yüce gayeler ve bir de hadiselerin yarın ne getireceği belli olmasaydı, nefsimin benden istediklerini yerine getirirdim ki, çocukluktan beri takip ettiğim gayem budur. Söyleyeceğim bazı şeyleri gizliyorum. Çünkü söylersem, sulh için bir zemin bırakmamış olurum.’’16 

Said Nursî’nin söylemediği, gizlediği şey neydi? O nasıl bir şeydi ki, söylendiği zaman sulh ortadan kalkardı? Barış zemini yok olurdu?

31 Mart’ın bir yönü de bu olsa gerek. Belki de en önemli yönü.

Anlaşılan; Bediüzzaman 31 Mart’la ilgili çok şey biliyor ve çok şey söylüyor. Ve söylediklerinin arka planını araştıracak araştırmacılara da çok iş düşüyor.

DİPNOTLAR:

14- Osman Selim Kocahanoğlu, 31 Mart Ayaklanması ve Sultan Abdülhamid, Temel yay. s.13.

15- a.g.e.

16- Bediüzzaman Said Nursî, Divan-ı Harb-i Örfi, YAN. s. 54.

Okunma Sayısı: 8310
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı