"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yeni Asya ile tanışmamın 41 yıllık hikâyesi

Atilla YILMAZ
08 Kasım 2016, Salı
Şehirden şehire uçtuğum, diyardan diyara savrulduğum seneler çocukluğumla birlikte gençliğimi de alıp götürüyordu habersizce.

Gurbeti iliklerime kadar yaşadığım senelerden biri var ki, sanki benim için yeniden doğuş, hayata yeniden gelişti adeta.

Trabzon ili, Cumhuriyet Mahallesi, Zümrüt Apartmanı 1 no’lu dairede hayata yeniden doğuşun hazzını ve zevkini ruhumda doyasıya yaşarken rastladım ben ona. Girişteki ayakkabılığın arkasında.

Kaderin cilvesine bakın ki, ben o ayakkabılığın arkasında dört büklüm saklanan gazeteye, (Yeni Asya) onunla nasıl tanıştığımın hikâyesini yazıyorum.

Risale-i Nurlarla hemhal olalı üç beş ay olmuştu. Sekiz-dokuz arkadaş kalıyorduk bu dairede. Haftada bir gün dersane nöbetimiz olurdu. Nöbetçi kardeşin görevi o gün dairedeki bütün temizlik işlerini yapmak; banyo, mutfak, tuvalet, salon, ara holler dahil temizlik o kardeşin uhdesinde olurdu. Aynı zamanda o gün, sabah kahvaltısından itibaren öğle ve akşam yemeklerini yapar bulaşıklarını da yıkayarak ertesi günkü nöbetçiye tertemiz bir daire bırakırdı, nöbetçi olan kardeşimiz.

Haftalık nöbetimin olduğu bir gün, ortalığı silip süpürürken, ayakkabılığı düzeltmek ve tozunu almak için yöneldim kapıya doğru. Tozunu alıp silerken, sallanan ayakkabılığın arkasında gazeteler ve kitaplar gördüm.

Bunların ne işi vardı burada?

Değişik tarihlere ait aynı gazete, dürülüp bükülüp sıkıştırılmış arkaya. Biraz daha beri çektim ayakkabılığı, bazı kitaplar da aynı kaderi paylaşmış burada.

İlk aklıma gelen şey; vatandaş ne eline geçtiyse ayakkabılığın arkasına zula etmiş diye düşündüm. Ve bu düşüncemi uzun bir süre muhafaza ettim.

Bu gazetenin üzerinde Yeni Asya yazıyordu… Kitapların üzerinde Yeni Asya Yayınları mührü vardı. ’’Gayemiz vatan sathını bir mektep yapmaktır.’’ ifadesi de ayrıca yer alıyordu.

Bu kitaplar Hekimoğlu İsmail, Ahmet Şahin gibi yazarlara aitti.

Anlaşılan Yeni Asya Yayınları, vatan sathını mektep yapmaya, ayakkabılığın arkasından başlamıştı.

Bu arada, kaldığım dersanede o saatte yalnız olduğumu belirteyim. Öğrenci arkadaşlar okullarında idi.

Gazeteyi açtım sahifeleri az olan (sanırım 6 sayfa)  bir gazeteydi bu. Yazılar dinî muhtevalı ve Nurculukla ilgili yazılar vardı. Onun dışında bildiğiniz günlük haberler.

Kitapların sahifelerine şöyle bir göz gezdirdim, onlarda dinî muhtevalı yazılar ve makaleler söz konusuydu.

Oradan birkaç kitabı alıp odama götürdüm, yastığımın altına bıraktım.

Gazeteleri tekrar eski halinde katlayıp ayakkabılığın arkasındaki yerlerine bıraktım. Akşamdan sonra da yatmadan kitapları okudum ve ertesi gün onları da aldığım yere bıraktım.

Orada kaldığım süre içerisinde, salonda ve odalarda, ne gazete, ne de kitap hiç görmedim.

Anlaşılan günlük gelen gazete ve arada bir gelen Yeni Asya Yayınları hep bu ayakkabılığın arkasına zula ediliyordu.

Dersanenin salonunda Risale-i Nurların dışında kitap bulundurulmazdı.

Zümrüt Apartmanındaki bu dersanede kendimi, Risale-i Nurları anlama cihetinde birazcık olsun yetiştirdiğimi zannediyorum. Zira orada Celal Tiftik Ağabey gibi gerçekten ehl-i hizmet bir genç vardı. Ve her açıdan gerek davranış gerek lisan, gerekse Risale okumada kendime rol model aldığım bir şahsiyetti Celal Tiftik. Allah ondan ebediyen razı olsun.

Aynı senenin sonuna doğru veya ikinci yarı yılında, Taşocak Apartmanı’ndaki dersaneye gönderildim. Orası Trabzon lisesine daha yakın bir yerdi.

Taşocak Dersanesi’nde müdebbir olarak Ömer Şevket Sipahi (Jeodezi de okuyordu) bulunmaktaydı. Şevket Sipahi kardeşle aynı odayı paylaşmakta idim.

Bu dersanede, uzun süre ayakta kalamadı. Zannedersem üç beş ay sonra kapandı.

Aynen Zümrüt Apartmanı’ndaki dersane de olduğu gibi burada da müdebbirin hal ve hareketlerini dikkatle takip ediyor ve onu kendime örnek alıyordum.

Her akşam yatmadan önce Şevket kardeşimle günlük Risale dersimizi okur ve şahsî okumamızı yapardık.

Günler böyle akıp giderken bir akşam ben, erkenden uyumuştum. Bir ara uyandım odanın şahsî ışığı yanıyordu. Oda arkadaşım ve aynı zamanda müdebbirim Şevket Sipahi, somyasının üzerine bağdaş kurmuş, eline de bir gazete almış okuyordu.

Kafamı hiç dışarı çıkarmadan yorganın altından izlemeye başladım. Bu adam ne okuyordu böyle gecenin bir yarısı?

Epey bir vakit geçti. Gazeteyi okudu bitirdi ve somyasının altındaki döşeğin altına sakladı ve yattı.

Bu ne haldi böyle? Okuduğu gazete neydi? Ve niye sehpanın üzerine bırakmıyordu da yatağın altına saklıyordu?

Sabahleyin o kalktı üniversiteye gitti. Ben de okula gitmeye hazırlanıyordum. Şeytan; ‘şu yatağın altındaki gazeteye bir bak’ dedi. Ama Risale-i Nurlardan ve aileden aldığım terbiye buna mani oldu.

Ertesi akşam, aynı hal olacak mı diye beklemeye başladım. Risalemi okudum ve yattım, ama uyumuyorum. Yorganı kafama çektim beklemedeyim. Aradan epey zaman geçtikten sonra, sanırım benim uyuduğumdan emin olunca, arkadaş tekrar yatağın altından gazete çıkardı ve başladı okumaya. Gazeteyi okuyup bitirdikten sonra tekrar aynı yere itina ile yerleştirdi.

Bu hal üç dört gün devam etti.

Artık dayanamaz olmuştum. İçimden bir ses bu hale müdahale etmem gerektiğini söylüyordu.

Yine aynı hal devam ederken, Şevket Sipahi tam gazetesini aldı, okumaya başladı ben yorganı kafamdan attım yatağımın üzerine oturdum.

‘’Sen ne okuyorsun Ağabey. Ve okuduğunu niye yatağın altına saklıyorsun? İyi bir şeyse ben de okuyayım, yok kötü bir şeyse sen niye okuyorsun?’’

“Gazete okuyorum buyur bak’’ dedi.

Bu bir Yeni Asya Gazetesiydi ve daha önce kaldığım dersanede bundan bol miktarda ayakkabılığın arkasında görmüştüm.

O günden sonra gazeteyi okuyan iki kişiye çıkmıştı, ama salonda kimseye göstermemek şartıyla.

-Bu gazeteyi çıkaran kim?

-Nur Talebeleri yani mensup olduğumuz cemaat.

-Bu kitapları basan neşreden yayınevi kimin?

-Nur Talebelerinin yani mensup olduğumuz cemaatin.

-Öyleyse ne diye serbest okunmuyordu ki?

-Ne kadar girift ve anlaşılmaz bir şey değil mi?

Bu günlere gelişimizin ve Yeni Asya Gazetesi ile 1975 senesinde tanışmamızın kırk bir yıllık hikâyesi böyle başladı. 

Nice kırk bir yıllar seninle olsun Yeni Asya.

Okunma Sayısı: 3709
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı