"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ali Danışmaz Ağabeyin ardından

AYHAN ALŞAN
17 Haziran 2011, Cuma
Büyük oğlum Said’in telefonu ile Ali Danışmaz Ağabeyin vefat haberini aldım. 40 seneyi aşkın bir hukukumuz içerisinde yaşadıklarımız bir film şeridi gibi gözümün önünden geçti.
Marangoz atölyesinde geçen nurlu günler… Orada sadece ağaca şekil verilmezdi. Risâlelerden yapılan derslerle atölyeye giren, çıkan, uğrayan herkes nasibini alırdı. Küçücük yazıhanesinde büyük dersler yapılırdı. Yıllarca risâlelerin ve diğer yayınlarımızın dağıtımı oradan gerçekleşirdi. Onca iş güç arasında en önem verdiği iş, gazetemizin elden dağıtılması idi. Gazeteleri kolunun altına alıp yazın sıcağı, kışın soğuğu demeden tek tek adreslerine teslim etmesiydi. O yıllarda zaten her akşam dershanedeydik. Yani medresede…
Umumî dersler umuma aitti. Daha çok genel imanî meseleler okunurdu. Diğer akşamlar gece geç saatlere kadar Risâle-i Nur’un birçok meselesi mütalâa edilirdi. Bazen medresede kalınırdı. Gece beraber, gündüz beraberdik. Ailelerimizden çok birbirimizi görürdük.
Paramız yoktu, arabamız yoktu, telefon yoktu… Birçok şeyimiz yoktu. Ama birkaç akşam derse gelmeyen merak edilip aranırdı. Haberleşmek mümkün olmadığından dağ bayır denmez, kara çamura bakılmaz ziyaret edilirdi. Çünkü bir arkadaşımızın birkaç akşam dershaneye uğramaması mümkün değildi. İfrat derecesinde irtibatımız vardı. İşten çıkanlar koşar adımlarla kendilerini dershaneye atarlardı. Yokluklar içerisinde en önemlisi muhabbetimiz vardı. Samimî ihlâsımız, uhuvvetimiz, sadakatımız vardı. Edirne’den Kars’a hepimiz aynıydık.
Gel zaman git zaman, özellikle 12 Eylül’le birlikte farklılaşmalar başladı. Bir yandan da dünyevîleşme rüzgârları esti. Eğilmeler, bükülmeler, kırılmalar yaşandı. Sert rüzgârlar karşısında yer değiştirenler oldu.
Ali Danışmaz istikametini hiç bozmadı. Risâle-i Nur’un güneş gibi aydınlığı karşısında ‘cep feneri’ni hiç yakmadı. Sadakati zirvede idi.
“Ben bilmem. Risâle-i Nur bilir” der, taş gibi olurdu. Yüzde birlik meseleye bile hiç tevile sapmadan aynen uyardı.
Risâle-i Nur’un Kur’ân’ın bu zamandaki muciznüma bir tefsiri olduğunu bilirdi. Ona sadakatini hiç bozmadı. Ahrarlık misyonundan ayrılmadı. Ali Ağabeyin en büyük özelliklerinden biri bu idi.
Çeşitli hastalıklara maruz kaldı. Hiç şikâyetini duymadım... Sabır içinde şükrederdi.
Hizmetini hiç aksatmadı. Sabır kahramanı olarak güler yüzünü hiç eksik etmedi. Ölüme de gülerek merdane gitti. Zira Rabbine, Peygamberine, Üstadına, dostlarına kavuştu.
Ali Ağabey finali çok iyi kapattı inşaallah. Zahmetleri bitti, rahmete kavuştu.
Allah bizleri de ahirette kendisine komşu yapar inşâallah… Âmin.
Okunma Sayısı: 2123
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • mustafa danışmaz

    30.6.2011 00:00:00

    ALLAH razı olsun abi eline agzına sağlık öyle güzel anlatmısın ki gözlerimden yaş geldi busatırları okur ken

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı