"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Ahiret dostlarım

Ayşenur AKAY
04 Temmuz 2015, Cumartesi
Duygularımı nasıl ifade edeceğimi dahi bilemezken; başladı kalemim konuşmaya.

Her ne kadar lisanım fikrime tercüman olamasa da alıkoyamadım kendimi yazmaktan. Her dersane talebesinin yaşadığı şeylerdir belki, ama bazen duygularımı dillendiremediğim anlar olur. İşte bu da öyle anlardan bir tanesi.

Kardeşlerim, can dostlarım, yoldaşlarım, dâvâ arkadaşlarım ayrılıyorlar, mezun oluyorlar Kayseri misafirhanesinden. Hüznümü belli edemezken, göz yaşlarımı içime akıtırken, dışa taştığında dahi sırf onlar üzülmesinler diye gizlice ağlarken yazıyorum bu satırları. Kayseri’ye geldiğim andan şimdiye kadar ki emeklerini unutmam mümkün değil.

Şimdiye kadar ne mi yaptılar? Fedakârlık. Hiçbir beklenti olmaksızın sırf rıza-i İlâhî için hem maddî hem mânevî olarak her şeylerini feda ettiler; aslında hiç tanımadıkları biri için. Hastayken doktorum belki de annem, ablam; sıkıntılıyken dertdaşım, sırdaşım, dostum; Risale-i Nur’u anlamada ve yaşamada öğretmenim; yanlış bir şey yapmaya kalktığında önüne set çekenim oldular. Dedikodu, gıybet yapıp malâyani, şeylerden bahsetmek yerine, iman hizmetinden konuştular, dâvâlarını anlattılar, hem lisan-ı halleriyle hem de lisan-ı kalleriyle. Bu dâvânın nasıl sahiplenilmesi gerektiğini öğrettiler. Risale-i Nur derslerinde, okumalarında ve hizmet etmedeki ciddiyeti gösterdiler. Gazete ve dergilerimize sahip çıkmayı anlattılar. Çoğu zaman bir sıcak çay veya kahve ikram ederek müfritane irtibatı tesis edip muhabbetleriyle gönüllerimizi fethettiler. Okullarımızda gördüğümüz fenlerle Risale-i Nur’da öğrendiğimiz hakikatleri mezc etmeyi öğrettiler. Bize şevk ve aşk verdiler. Risale-i Nur’da keşfettiğim ilginç yerleri paylaştığım bir ders arkadaşı oldular. Bir şeye üzülüp de kimseye söylemediğim zamanlarda bunu hissedip teselli verdiler. Hem dünyevî hem de uhrevî dostluğun bir arada olabileceğini ispat ettiler. “Dünyalık dost çoktur, ama ahiretlik yoktur” derler, ama benim ahirette sırtını dayanacağım hakikî dostlarım oldular. Şefkat, muhabbet, sadâkat ve ihlâslarını bana  yaşatıp hissettirdiler.

Onların ayrılmasıyla ruhum, kalbim ve aklım Niyazî-i Mısrî gibi:

“Dil bekasın dost fenâsın istedi mülk-i tenim,
Bir devasız derde düştüm ah ki Lokman bîhaber” 

diye feryad ederken İman nuru imdadıma yetişti ve her tarafımı aydınlattı. Bana şahs-ı manevî ve ahireti hatırlattı.

Şahs-ı manevinin varlığıyla biz  manen hep birbirimizle olacağız; birimiz şarkta birimiz garpta, birimiz dünyada birimiz ahirette de olsak... Bu hakikatler şahs-ı mânevî ve ahiret iyi ki var dedirtiyor. Evet bu Nurlar teselli veriyor kalbime. Hüznümü azaltıyor,  bir ilâç gibi şifa veriyor ruhuma âdeta.

Başta Sema Nur, Merve, Zeyneb ablalarım ve mezun olan diğer kardeşlerim... Ben sizden razı oldum. Eminim ki Cenâb-ı Hakk’ta, Peygamberimiz (asm) de, Üstadımız da, şahs-ı manevî de razı olmuştur. Yeni kardeşlerimız elbet gelecek, ama sizin yeriniz hep farklı olacak. Sizi çok özleyeceğim ve ahirette size müştakım. Rabbim bundan sonra ki hayat yolumuzu açık etsin, selâmetli kılsın ve  iki cihanda da bahtiyar etsin. Sizi emanetlerin yanında zâyi olmadığı bir Zat’a, Allah’a emanet ediyorum... 

Okunma Sayısı: 1925
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı