"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eyfel Kulesi’nde Risale-i Nur dersi

Dr. Aytekin COŞKUN
28 Ocak 2015, Çarşamba 11:13
Risale-i Nur Enstitüsü ve Fransa Nur Vakfı yurtdışı okuma programı

MEŞVERET KARARI

Paris’te, şükürler olsun pırıl pırıl kardeşlerle Risale-i Nur’un keşiflerine yolculuk yapıyoruz. Okuma iştiyaklarımızı arttırmaya yönelik gayretlerimizi Allah boşa çıkarmaz inşallah. Güzel bir kahvaltı sonrası herkes eline Risale almış okuyor. Fransa’dan katılanlarla 25 kişi olmuşuz. Bir saat sonunda bir cümle ile aklımızda kalanı ya da çok beğendiğimiz bir cümleyi müzakere ortamında paylaşıyoruz. Esması ve âlemi neyi ön plana çıkarıyorsa onu paylaşıyor ve tüm gençlerden konu hakkında isteğe bağlı yorumlar yapılıyordu. Bu durum öğle namazına kadar devam ediyordu. Daha sonra namaz, namaz dersi ve yarım saat aradan sonra içtimaî ders, yarım saat ara, ikinci okuma, namaz, talebe dersi, yeniden okuma, akşam namazı, akşam okuması ve yemek. Sonrası yatsı namazı ve namaz dersi derken inanın günler nasıl geçti anlamadık. Gençlerde ciddî bir iştiyak ve okuduğunu anlama yönünde çabalar olduğunu görüyorduk. 

Gençlerin önem verdikleri şeylerden birisi de Cumhurbaşkanlığı seçimiydi. Meşveret kararımızı anlattık. Akıllarına yatması açısından her şeyi net konuştuk. Sonuçta, eğer biz Yeni Asya cemaati ve onun bir ferdi isek cemaatimize bağlı olmamız açısından meşveret kararına uymamız gerekli ve elzem. Sonuçta meşveret bir karar vermiş ve biz de uymak zorundayız. Meşverete uyduğumuz için Allah (cc) katında mesuliyetimiz kalkıyor. Bu noktada gençlerle uzun uzun konuştuk. Adalet-i izafiye ile adalet-i mahza arasındaki farkları da anlattık. 

Tesbihat, namaz sûreleri, ezber ve ilmihal sohbetleri yaptık. Tesbihat yapmayı ve tesbihatın önemini anlattık. Kur’ân sûrelerini yeniden ezber olanları tekrarladık. Yeni ezberlenecek sûreleri belirledik. En azından kendi iç dünyalarında Kur’ân ve Sünnet noktasında ciddî pencereler açıldığını düşünüyorum. Allah (cc) daim eylesin inşallah. Yirmi genç, hepsinin âlemi ve karakteri farklı. Ama hepsi aynı havuzda şahs-ı manevî oldular. 

Okuma programımızı sosyal faaliyetlerle de süsledik. Yeşil sahalar bizimdi. Takımlar hazırdı. Dönüşte ise onlara güzel süprizler yapıyorduk. Harika günler geçiriyorduk. 

İŞTE EKİBİMİZ

On üç ila yirmi altı yaş arası gençler vardı. Urfa, Diyarbakır, Mersin, Maraş, Tekirdağ, Kırklareli ve İstanbul gibi farklı yerlerden toplanan genç kardeşlerimizle beraberdik. Kendimizi, Üstadımızı yeniden keşfe çıktık. Risale-i Nur’u yine-yeniden keşfin sınırlarına daldık. 

Yardımlaşma üst seviyede, kardeşlik had safhada, tesanüd mutfağımızda herkes bir şeylerin ucundan tutuyordu. Dile kolay 20 gençle 18 gün beraber olmak. Her biri ayrı dünyalar olan bu âlemleri tek bir âlem içinde tutabilmek, kolay olmadı. Avrupa’da ilk defa yapılan okuma programının Fransa-Paris’te olması ise konuya çok daha fazla anlam yükledi. 

BATININ AKLI İLE DOĞUNUN KALBİ 

20 Ağustos 2014, sabah 04:30’da başlayan eve dönüş telâşı ve bir o kadar da ayrılık elemi. Zeval-i lezzet elem düsturu burada bizimle. Bu da buruk bir elem veriyor. Sabah kahvaltıları, gün içi okumalar,  akşam yemeği telâşı, “hadi kardeşler NAMAZA!’’ ya da hadi kardeşler ‘OKUMA!’’ başlıyor. Ben bunları kime söyleyeceğim şimdi. Müthiş bir kaynaşma ve kardeşlik. Urfa grubu ile İstanbul grubunun kardeşliği. Ani kızgınlıklar program sonunda tatlı bir gülümseme ile sonlanır oldu. Biz de tebessüm ettik. Demek oluyor ki Batının aklı ile Doğunun kalbi birbirinin ayrılmaz ikilisi. Bunları ayırmak Anadolu’ya yazık etmek anlamı taşır. Biz şunu yaşayarak öğrendik ki; DOĞU ve BATI birbirinin kardeşi. İkisi birbirinden ayrı olamaz. Birbirlerini tamamlıyorlar. 

TEK BİLETLE PARİS’TE GEZMEK

Gençleri okumanın bir zeyli olarak Paris’i gezmeye götürdük. Ulaşım için aldığınız bir biletin metro, tren, otobüs, hatta Sacre Coeure Kilisesi’ndeki funiküler de bile geçtiğini gördük. İlk durağımız VERSAİLLES Sarayı idi. Versailles Sarayı, (Fransızca: Le château de Versailles) tarihî bir Fransız şatosudur. Sarayın ilk binasının yapımına 1661’de başlanmıştır. Daha sonra değişik zamanlarda genişletilmiştir. Saray, günümüzde müze olarak kullanılıyor. Saray çok geniş planlanmış olması yönüyle tipik Fransız yapısıdır. Roma İmparatorluğu’ndan sonra ilk defa bu sarayda büyük ölçüler kullanılmıştır. 

Gittiğimizde inanılmaz bir kalabalık vardı. İçine girmek çok zamanımızı alacağından sarayın herkese açık olan bahçelerini gezdik. Mimarî çizimler içinde bahçeler, çiçek türleri ve yapay göller ve göletler. Gözünüzün alabildiğince uzanan, cennet bahçesini andıran şükür bahçeleri ile peyzaj mimarisinin en üst seviyelerini burada görmek mümkün. Şükür, fikir ve zikir yapmamak, San’atkâr’ı görmemek ise mümkün değil. Cenâb-ı Hakk’ın eserlerini temaşa ettik. Zikir kapılarının ardına kadar açılmasını talep ettik. Ve gençler buraları temaşa ettikten sonra yolumuz Paris Tour Eiffel’e doğru. 

GÜZEL BAKTIK, GÜZEL GÖRDÜK

“Sacre Coeure-Beyaz Kilise”sine geçtik. Tam acıkmıştık ki, imdadımıza Rabbimizin rızıkları yetişti; domates, peynir, muz, su, meyve suyu. Bunları alıp kilisenin bahçesinde, şiddetli yağmur altında yemeye çalışmak ayrı bir renk kattı gezimize. Fakat siyahî ve işsiz Fransız gençlerinin, uyuşturucunun da etkisi ile sözlü saldırıları ve uygunsuz tavırları sonrası, o yağmurda yirmi iki genç müsbet hareket ederek hiçbir tepki vermeden oradan ayrılmak zorunda kaldık. Amaç sataşma ile bizle kavga etmek. İnanılır gibi değil ama yaşadık. 

Genç kardeşlerimi bu konuda tebrik ettim. Ayrıca orada tek bir Fransız Polisinin olmaması ve diğer turistlere de aynı sataşmaların olması düşündürücüydü. 

Güzel bakıyor ve güzel görüyorduk. Kilisenin bahçesinden Paris muhteşem bir manzara ile bize bakıyor. Bizdeki Selatin Camileri gibi büyük bir mabet. Sessiz ve sakin bir şekilde ayin yapanları da seyrederek bir müddet orada kaldık. Yolunuz düşerse mutlaka uğrayın görsellik açısından çok zengin bir kilise. 

...VE CAMİYE GİDİYORUZ

Fatih Camii’ne doğru yürüyoruz, öğle namazı için. Avrupa’da birçok yerde yeteri kadar ne cami ne de mescit var. Var olanlar ise metruk, izbe ve arka planda kalan yerlerde. Gündüz içeri girmeye korkarsınız. Derin ve kesif bir koku ile karşılaşıyorsunuz. Sanki Müslümanların kaderi hep bu. Temizlik yeterli değil. İnsanın sanki Müslüman olmasından dolayı adeta ceza yazıyorlar, bu imaj birçok yerde böyle. Fatih Camii de buna benzer görüntülerden nasibini almış durumda. Ayrıca Avrupa’da imamlık yapanlar da vizyon, misyon ve İslâmî görüşlerinin geniş ve o bölgenin gençlerine hitap edebilen bir yapıda olması ise çok önemli. Namaz kıldırma ciddî bir iştir ve yüktür, sorumluluktur. Bu bilinçle buna talip olan nurlu insanlar gerekli. Türklerin yoğun olduğu bu bölgede, maalesef temizlik yeterli değil ve çöpler yol ortasında. Üzüldük. Müslüman’a yakışmayan tüm hareketler sanki buralara konuşlanmış, inanılacak gibi değil. Her şeye rağmen namazımızı eda ettik. Oradan bu duygularla ayrıldık. Eiffele yürüyoruz.

EYFEL KULESİ’NDE DERS

Oradan Eyfel’e geçtik. Gençler bu demir yığınında ne vardır bilinmez, çok etkilendiler. Tepesine kadar çıktılar. Paris’i yüksekten seyreylediler. Onların ayrı dünyaları ve hissettikleri var. Gece ışıklandırıldığında ise çok harika bir görünüm kazanıyor. Yılda 70 milyon turist sadece Eyfel’i görmeye geliyormuş. Çok kalabalık ve izdiham var. Seyir terasına çıkmak için bile çok sıra beklemek zorundasınız. Biz Abdullah kardeşle aşağıda beklerken tüm gençler Eyfel’deydi. 

Tour Eiffel, Paris’teki demir kule. Kule, aynı zamanda tüm dünyada Fransa’nın sembolü. İsmini, inşa ettiren firma olan Gustave Eiffel’den alır. Yapım başlangıç tarihi: 28 Ocak 1887, Açılış tarihi: 31 Mart 1889, Kat sayısı: 3, Yükseklik: 301 m., Mimar: Stephen Sauvestre, Mühendisler: Maurice Koechlin, Gustave Eiffel, Émile Nouguier’dir.

Gençler Eyfel’de bir de ders yapmışlar. Tabiî bu arada “Paris Okuma” yazısını Eyfel’in önünde açtık. En büyük hayalimdi gitmeden önce. Onu gerçekleştirdik. Harika bir görüntü oldu.

GRANDE MOSQUÉE DE PARİS

Paris’in en büyük camisi olarak biliniyor. Arap coğrafyasının izlerini taşıyor. Cami içinde ve şadırvanda oyma ve kakma eserlerden örnekler var. Özellikle Cum’a namazlarında yollara kadar doluyor, içi ve avlusu çok geniş. Öğle ve ikindi namazını burada eda ettik. Paris’in en büyük camisi daha çok turistlere yönelik bir cami tarzında. Quartier Latin mahallesinde bulunuyor. Fransa’da inşa edilmiş ilk cami unvanını taşıyor. 

LOUVRE MÜZESİ - BAŞKALARININ TARİHİ

Paris, gerçekten tarih ile içi içe mimarisi ile inanılmaz bir turist akınına sahip bir şehir. Yılda 70 milyon turist ziyaret ediyor. Gelin görün ki, size tarih diye sundukları başka milletlerin tarihleri. Özellikle Louvre Müzesin’de Fransız tarihinden çok Grek, Yunan, Mısır, İslâm, Anadolu, Mezopotamya gibi birçok kültür ve tarihe ait kalıntıları karşınızda buluyorsunuz. Birçok devlet ya da medeniyetin kalıntılarını, tarihe ışık tutan materyallerini, camlı saklama alanlarında teşhir ediyorlar. Ama işin en ilginç yönü o kadar büyük ve taşınması zor da olsa bu kadar eser nasıl ve ne şekilde buralara getirilmiş, merak ediyorsunuz. 

Bu medeniyetlerin sahipleri neden onları burada sergilenmesine izin vermişler ya da veriyorlar. Anadolu’nun bir köşesinden getirilmiş, İznik çinilerinin burada işi ne? Nereden sökülmüş? Louvre Müzesi (Fransızca: le Muséedu Louvre). Fransız ihtilâlinden sonra 1793 senesinde, Fransa’da açılan ilk devlet müzesi. Paris’te bulunan bu müze emsalleri arasında en ünlülerinden. 2012’de 9.7 milyon kişinin ziyaret ettiği Louvre dünyada en çok ziyaret edilen san’at müzesidir.

Tarihini buraya gelip gören bir Mısırlı acaba içinden ne diyordur? Neden bizim olanlar burada sergileniyor? İngiltere’deki British Museum’da da aynı duygulara kapılmıştım. Firavun aynen duruyor, ama Mısır’da değil Londra’da.

Bir günümüzü alacak şekilde Louvre gezdik. Artık yorulmuştuk. Hep beraber tekrar eve dönüyoruz. Metrolar saniyelerle durup kalkıyor. Bindin bindin binemedin kaldın.

- Devam edecek -

Okunma Sayısı: 2784
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • abdullah akıncı

    28.1.2015 14:08:04

    Ahmet akgunduz ile yaptiginiz gorusmeyi de yazacakmisiniz???

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı