"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kaliforniya sendromu ve Bediüzzaman’ın yaklaşımı

Dr. Aytekin COŞKUN
12 Kasım 2018, Pazartesi
Kaliforniya Amerika Birleşik Devletleri’nin en kalabalık ve 1850’li yıllarda altın yataklarının keşfedilmesinden sonra en büyük ekonomik gücü elinde bulunduran, dünyanın 6. ekonomisine sahip popüler bir eyaletidir.

Özellikle dünya sinemasının kalbi Hollywood, bilgisayar ve internet dünyasının kalbi Silikon Vadisi, dünyanın en çok tercih edilen sayfiye merkezi Long Beach ve Amerika’nın sosyete semti Beverly Hills’i bünyesinde bulundurmasıyla da ünlenmiştir. Neden bu tarifle girdik, çünkü dünyanın birçok zengininin orada yaşamayı seçtiği bilinmektedir. Tabi bu tarz bir hayatın getirisi olarak kendi adı ile anılan, daha çok maddî dünyanın oyuncaklarının sergilendiği, adeta yalancı bir cennet olması ile de bilinir.

Dolayısıyla orada olmak isteyen, yaşayan ya da görmek için bile gelenlerin, bütün bu yalancı ihtişam ve oyuncakların onların akıl, ruh, kalp, heva, nefis ve sırlarında meydana getirdiği tahribatları sonucunda, modern zamanın hastalığı olarak isimlendirilen ‘Kaliforniya Sendromu’ burada görülmüş ve bu isimle anılarak literatüre girmiştir.

Gerçekten hedefleri olmayan, hayata bir yarış nazarıyla bakan, kendinden başka kimseyi düşünmeyen, benliğini yücelten, hayatı bedenî zevklerden ibaret gören, merhamet yoksunu insanların sayısının her geçen gün artış göstermesi sosyal hayatımızda önemli bir gelişmedir. Bunları önleyici faaliyetler ya da aydınlatıcı ilhamlar sunmak da insanlık ve bizler için bir vazifedir.

Amerikalı psikiyatri uzmanları, hızla artan bu sendromu tüketim ve eğlence kültürünün uç sınırlarda yaşandığı yer olan Kaliforniya’dan çıktığı için ‘Kaliforniya Sendromu’ olarak adlandırırlar. 

Sendromu tanımlayan ögeleri ise: 1- Sınırsız tüketim çılgınlığı, 2- Eğlence ve zevke aşırı düşkünlük, 3- Benmerkezcilik, egosantrik yaşama, nefis perest tutum, 4- Yalnızlık ve mutsuzluk olarak sıralarlar. Bu Sendroma tutulanlarda zevke düşkünlük, bencillik, yalnızlık olmak üzere 3 ana belirti vardır. Bu kişilerin ortak noktası ise her daim mutsuz olma ve intiharla biten hayat hikâyeleridir.

Bu kişilerin felsefesinde ‘başkasının açlıktan ölmesinden bana ne’ düşüncesi vardır ve kaygı hissetmezler. Narsistik (kendini beğenen) eğilimler taşırlar, zevk veren şeyler iyidir, zevk vermeyen şeyler kötüdür, şeklinde düz bir mantıkla baktıkları iyi-doğru kriterleri vardır. Bu kişiler için yaşamak, zevk ve eğlenceden ibarettir. Buna rağmen mutlu olmadıkları için, hayat tarzları bedenlerini kötü kullanmak ve tüketmektir. Sonuç her zaman mutsuzluk ve doyumsuzluktur. Bu kısır döngüden çıkamazlar.

Gelelim hepimizin imtihanı olan bu ve buna benzer yaklaşımlarda ‘Bizi aydınlatan fenerimiz ne olmalı?’ sorusuna. Rabbimize ne kadar şükretsek azdır. Bu konuda Bediüzzaman’ın İktisad Risalesi’ni iyi irdelememiz gerekiyor. Sınır konulmayan, Kuvve-yi Şeheviye, Kuvve-yi akliye ve Kuvve-yi Gadabiye’yi ayrı bir zeminde işlememiz gerekse bile aslında bu sendromla bağlantılı. Önemli olan sınırlanmamış duygularımızı kontrol halinde tutarak bazı hastalıklardan uzaklaşabilmeyi başarmak ve tedbirleri alabilmek.

Öncelikle bizi yaratanın verdiği bu kadar çok nimetlere karşılık bizden ne istiyor sorusunun cevabını verebilmek. 

Bediüzzaman der ki: “Hâlık-Rahîm, nev-i beşere verdiği nimetlerin mukabilinde şükür istiyor. İsraf ise şükre zıttır, nimete karşı hasâretli bir istihfaftır’’. Yani ilk önce bütün duygularımızla var olan nimetlere şükretmemiz gerekli.

Daha sonra ikinci şık devreye giriyor. Lezzetlerin vücuda girişinde kapıcı hükmünde olan kuvve-yi zaika’nın haddini aşmasına fırsat vermemek. Kapıcı olarak kalmaz, “Hâkim benim” derse, kim fazla bahşiş ve lezzet verirse onu içeriye sokabilir, sonra ihtilâl yapar, yangın çıkarır. İşte ‘Kaliforniya Sendromu’nun ilk ögesi, buna yakalananlarda kuvve-yi zaika tam bir anarşist olmuş durumdadır.

Tabi bununla da kalmıyor, bu tarz hastalıklara yakalanmamak için Bediüzzaman, insanın ehl-i gaflet içinde olmamasını, ruhen terakki etmesini en önemli olarak da şükür mesleğinde ileri gitmesini tavsiye ediyor.

Ancak bu tarz bir hayatın uygun olduğunu bildiriyor. Hayatımızda bazen yapacağımız değişikliklere de müsaade ediyor, ama nasıl, israf etmemek şartıyla, vazife-i şükrâniye-yi yerine getirmek, meşrû olmak, zillet ve dilenciliğe vesile olmamak, envâ-ı niam-ı İlâhiyeyi hissedip tanımak kaydıyla lezzetleri takip edebileceğimizi de ifade ediyor.

İsraftan uzak kalarak, lezzeti şükür için isteyebilmeyi keşfetmemizi bekliyor. Tabiî bu lezzeti şükür için isterken aklımızın midemize, ruhumuzun cesedimize, kalbimizin de nefsimize hâkim olmasını tavsiye ediyor. Bütün bunları kazandığımızda hayatımızın düzene gireceğini ve mana kazanacağını ifade ediyor. Yoksa hazza düşkün, sınırsız ve şuursuz tüketen, sadece kendini düşünen bir canavar olmak işten bile değil.

Evet, iktisat etmeyen, zillete ve mânen dilenciliğe ve sefalete düşmeye namzettir, bununla da kalmayıp haysiyetini, namusunu rüşvet olarak verebilir. Bediüzzaman bir padişahın ve bir zenginin israftan gelen usanç ve iştahsızlıkla yediği baklavadan aldığı lezzetin, bir fakirin, kuru bir parça siyah ekmekten açlık ve iktisat vasıtasıyla aldığı lezzetten daha az olduğunu söyler.

Kaliforniya Sendromu aslında zenginliğin ve israfın doruk noktasında olanların bir hastalığı, eksik olan ise, şükür, nimeti kıymet vermeme, kardeşinin aç olduğunu unutma, lezzetlerin çokluğunda boğulma desek yanılmış olmayız. Ama Bediüzzaman’ın reçetesi ortada. Selâm ve duâ ile.

Okunma Sayısı: 4850
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Mikail Yaprak

    12.11.2018 20:45:53

    Mühim bir hastalığı reçetesiyle beraber yazmışsın kardeşim. Tebrikler.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı