"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Müselman olma sevinci

Dr. Aytekin COŞKUN
09 Şubat 2019, Cumartesi 00:50
Hepimiz heyecan içindeyiz, yurt dışında gönüllü sağlık hizmetleri ile ilk kez tanışmak ve mesleğimizin sadâkasını vermek için bir fırsat önümüze çıktı.

Önceliğimiz Rıza-yı İlâhiyi ve ihlâsla bir şeyler yapabilmekti. Teklif, Gürcistan-Tiflis’e gidilecek ve orada yaşayan Azeri-Türk çocukları sünnet edilecekti. Düşünmeden evet dediğimi hatırlıyorum. İlk heyecanımı bu teklif sonrası hissetmiştim. Benim için çok muhteşem bir duyguydu, bir anda kendimizi havalimanında bulduk. Yeşil pasaportlarımız olduğu için vize problemimiz yoktu, durum böyle olunca sadece bilet işleri çözülünce yola koyulduk. Bizi oraya dâvet eden ve karşılayan, gönüllü yardım kuruluşu temsilcisi İstanbul’da hava limanında buluştuk. Gerekli bilgileri aldık, ekibimiz 3 doktor, bir sağlık memuru bir erkek hemşireden oluşuyordu.

Gürcistan’a ilk defa gidiyoruz ekip olarak, daha önce buraya hiç gitmemiştik. Gönüllü sağlık hizmetlerinin en önemli katkısı birçok değişik yerleri görme fırsatını bizlere vermesi.

Uçağımızın rötar yapması ve saatin gece yarısını geçmesi ile yorgunluklarımız başladı. Saat 03.00’a gelmek üzereyken, biniş anonsunu duyduk ve hepimizde bir hareketlenme başladı. İki buçuk saatlik uçuş sonrası Tiflis Havalimanı’na saat 05.30’da vardık. Bizi gönüllü teşekküllerin elemanı Ahmet Bey karşıladı. Kısa bir ayaküstü tanışma sonrası yola çıkarak, kalacağımız yer olan, Azeri-Türklerin yaşadığı köye doğru yola çıktık. Vardığımızda, sabah namazı vakti girmişti. Sabah namazı sonrası biraz uyumamız ve dinlenmemiz gerektiğini Ahmet Bey söyleyince bize de uymak düştü.

Kalktığımızda ise bize rehberlik eden Ahmet Beyin eşinin hazırladığı kahvaltı ile güne başlamış olduk. Kahvaltıda sohbetimiz o bölgeyi tanımayla geçti. Azerbaycan’dan göç etmiş, Gürcistan’da bulunan birçok Azeri köylerin olduğunu öğrendik. Sünnet yapılması, bu bölgede hâlâ gelenek ve göreneğin dışında Müselman olmak, yani onların tabiri ile Müslim olmak için olmazsa olmaz şartlardan biri olduğunu öğrendik. Görevimiz bölgede yaşayan Azeri Türklerin çocuklarını sünnet etmek idi. TİKA ile birlikte elçilik görevlisi arkadaşlar, Türkiye’den gelen ekibimizle kısa zamanda çok sayıda sünnet edilebilmesi için bütün köyleri önceden gezerek onlara gün vermişler. Elçilik mensubu arkadaşlar sünnet merasiminin yapılacağı köye önceden haber salarak, çocukların sünnet olmasını organize ediyorlar.

Biz de seri bir şekilde yapılan bu plan dahilinde bazen bir köye bazen de iki köye aynı gün gitme şansımız oluyordu. Bu arkadaşların görevi orada yaşayan, kültürünü kaybetmemiş ve aynı zamanda yaşatmaya çalışan insanlarımıza faydalı olabilmekti. Yine ülkemizin büyüklüğünü bir kez daha orada yaşamıştık.

Her gün farklı köylere gidiyoruz. Gittiğimiz köylerde, köy meydanına kurulmuş düğün çadırı, davul-zurna, düğün havasına bürünmüş, sağda solda beyaz entarili, sünnet şapkalı, salya-sümük koşuşan çocuklar, anne-babalar ve halkı görünce içimiz bir hoş oluyordu. Samimî bu insanların yüzlerinde temiz-pak-içten-sıcak gülümsemeler, bizi derinden etkiliyordu. 

Cami, ezan, namaz, ibadet gibi dinî kavramlara uzak kalan bu insanlar, ömürleri boyunca, sünneti, İslâm’ın şeairi olarak görmeyi ise unutmamışlar ve hâlâ yaşatmaya çalışıyorlardı. Çocuklarının sünnet olması onlar için hâlâ çok önemli bir görev.

İlk gün Tiflis’e altmış km uzaklıkta bir köye gitmiştik. Herkes, düğün dernek havasında okulun bahçesinde toplanmışlardı. O gün için sünnet sayısınca tıbbî malzemeyi yanımızda taşıyorduk. Üç hekim arkadaşımla beraber iş bölümü yapıp, seri bir tarzda çalışıyorduk.

Bugün onlar için düğün günü, bize ayrılan soframızı size anlatayım: İçtenlik ve samimiyet dolu soframız. Kocaman bir tabak, içinde pişmiş etler, yanında yine büyükçe bir tabak içinde pilav, ekmek ve içecekler. Diğer dâvetliler ise üzerlerine gazete yayılmış boylu boyunca uzanmış yemek masaları. O gün 150 çocuğu sünnet ettik. Ama en ilgi çekici taraf ise o insanların içtenlikleri. Bazen görev yerlerimizi değiştiriyorduk ki hem yorgunluğumuz hem de aktivitemiz nefes alsın diye. Tam o sırada sünnet olmuş bir çocuğun annesi şöyle bağırıyordu, çok duygulandım o an, oğlum Müselman oldu, diye birkaç kez bağırarak ve gözlerindeki yaşla beraber ışıltıyı görmeniz gerekirdi.

Yıllarca Sovyet etkisinde kalmış, kadın erkek aynı anda tuvaleti paylaşan bir zorunluluk içinde büyümüşler. 

Manevî değerlerin yeterince bilinmemesi ve uygulamada yer tutmaması yetmezmiş gibi fakirlik de eklenmiş bu kadar yoğun sorunların üstüne. Buna rağmen içlerinde yaşayan ve çocuklarında yaşatmak istedikleri ise MÜSELMAN OLMAK. Annelerin ‘benim oğlum Müselman oldu’ demeleri ve sevinçleri çok heyecan verici.

Bir hafta boyunca toplamda 550 sünneti gönül rahatlığı ile yaptık. Artık dönüş zamanı ve arkamızda birçok hikâye ve hatıra bırakarak oradan ayrılıyoruz.

Bizler ne kadar şanslıyız, ama bunun farkında mıyız? Bu soruyu her zaman kendimize sormamız gerekli. Müselman olmak kolay değil, bütün duygu ve davranışlarımızda bunu gösterebilmek, inşallah bizde gerçekten onların samimiyetinde Müselmanızdır ve yaşantımız ona uygundur. Selâm ve duâ ile...

Okunma Sayısı: 1566
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Zübeyir

    9.2.2019 13:03:05

    Tebrik ediyorum, istifadeye medar. Gezi yazılarını farklı kültürlere ait yazılar gazetemizi çok renklendiriyor .

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı