"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Millet neyi arzu ediyor?

Bilal Said PARLAKOĞLU
29 Temmuz 2016, Cuma
Hepimizin bildiği üzere Millî Mücadele sonrasında 1. Millet Meclisi'nin açılışında Bediüzzaman Hazretleri, Hutuvat-ı Sitte adlı eserini neşrederek ve Millî Mücadeleyi cihad olarak tanımlayan fetvalar vererek Millî Mücadeleye verdiği emekler karşılığında, bu kahraman hoca bize lâzımdır denerek telgrafla şifre ile Ankara'ya dâvet edilir.

Başlarda bir kaç kere "Ben tehlikeli yerde mücahede etmek istiyorum. Siper arkasında mücahede etmek hoşuma gitmiyor. Anadolu'dan ziyade, burayı daha tehlikeli görüyorum" diyerek İstanbul'da kalmak istese de Eski Van Valisi Tahir Paşa'nın aracılığıyla dâvet edilmesi üzerine Ankara'ya gelmeye karar verir.

"Ankara'da alkışlarla karşılanır. Fakat ümid ettiği muhiti bulamaz. Kendisi Hacı Bayram civarında ikamet eder. Meclis-i Meb'usan'da dine karşı gördüğü lâkaydlık ve garblılaşmak bahanesi altında, Türk Milleti'nin kudsî mefahir-i tarihiyesi olan şeair-i İslâmiyeden bir soğukluk gördüğü için, meb'usların ibadete, bilhâssa namaza müdavim olmalarının lüzum ve ehemmiyetine dair bir beyanname neşreder ve meb'uslara dağıtır. Kâzım Karabekir Paşa da M. Kemal'e okur."

Bir çok hakikati ihtiva eden bu ulvî beyanname özetlenebilirse "Milletin, Millî Mücadele'ye İslâmiyet namına destek verdiğini ve karşılığında İslâmiyet'e muvafık davranılmasını ve İslâmiyet'in ihya edilmesi gerektiğini istediklerini ifade eder." Yani Millet bütün himmetini toplayıp Millî Mücadeleye ve Millî Mücadelede başı çekenlere destek vermiştir, fakat bu desteğin sebebi İslâmiyet'i muhafaza endişesidir. Millet İslâmiyet ekseninde birleşip Millî Mücadeleye'de İslâmiyet namına destek vermiştir. Bunun karşılığı olarak da Millet İslâmiyet'in ihya ve muhafazasını beklemektedir. Bunun dışında bir şey Milleti aldatmak olacaktır. Milletin himmetini inhisar altına alıp başka istikametlerde ve garblılaşmak gibi bazı hevesler uğrunda harcamak Milletin Devlete ve idarecilere olan güvenini zedeleyecek ve Milleti onlardan küstürecektir.

Bediüzzaman'ın 10 maddelik beyannamesinde ifade ettiği hususlar dikkate alınmamış ve tamamen farklı bir istikamete yönelinmiştir. Bunun neticesi olarak Rahmetli Demirel'in tabiri ile "Millet, Devletine küsmüştür" ve Ezan-ı Muhammedi'nin serbestiyetine kadar da Millet ile Devlet arasındaki buzlar erimemiştir. Millet ile bir yakınlaşma sağlanamamıştır. Millet, Devletine ve idarecilerine onlardan küserek ceza vermiştir.

Bu tarihi hadiseden alınan temel ders şudur ki; "Belli bir arzu ve gaye uğruna toplanan Milletin himmeti ve gayreti milletin arzusu ve gayesi doğrultusunda harcanmalıdır. Öteki türlüsü Millete hakaret etmek, Milleti aldatmak, Milletin aklı ile dalga geçmek ve Milletin hukukuna tecavüz etmek -yani Millete zulmetmek- olacaktır. Bunun neticesinde toplumda yaralanma ve Devlet-Millet arası ilişkide bir kopukluk bir güvensizlik olacaktır."

Yalancı Çoban hikâyesini biraz hatırlayalım. Çoban kendini eğlendirmek uğruna milleti çağırmaktadır, köylüler ise her seferinde kendi hukukunu ve koyunlarını muhafaza etmek namına koşup gelmektedir. Toplanma amaçları budur. Fakat karşılığında gördükleri ise çobanın kahkahaları ve dalga geçmesidir. Himmetinin boşa sarfedildiğini gören köylü tekrar yalancı çobana itibar etmemiştir ve neticede çoban kurtlara yem olmuştur, çünkü köylülerin güvenini ve desteğini kaybetmiştir. Millet ne uğruna toplanmışsa onun karşılığını almalıdır. 

Bu kadar kâl-u kiylden sonra gelelim esas anlatmak istediğimize. TSK içerisinde baği bir grup millete ihanet ederek kendi menfaatleri ve çıkarları uğruna demokrasi ve hürriyetimize, Meclisimize ve meşrûiyetimize, canlarımıza ve mallarımıza kast etti. Bu durum karşısında milletimiz en başta kalpleriyle, sonra dilleriyle ve fiilen bu kalkışmacılara karşı çıktı. Din, dil, ırk, ideoloji, parti ayrımı yapılmadan her kesimden Millet himmetini toplayıp çelik gibi iradeleriyle darbenin ve darbecilerin karşısında merdane durdu. Bu kadar farklılıklara rağmen bu insanları bir araya getiren ve tanka, topa, tüfeğe  karşı durmalarını sağlayan şey kendi hak ve hürriyetlerinin, demokrasinin, adaletin ve hakkaniyetin muhafazası endişesi idi. Yani milletin bir araya toplanmasındaki temel gaye şahıslara veya kurumlara değil, en başta demokrasi ve adalete sahip çıkılması idi. Şimdi yukarıdaki tarihi olaydan ve Bediüzzaman’ın mebuslara verdiği nasihatlerden hareketle denebilir ki; “Millet, kendini idare edenlerden, demokrasinin işletilmesini, adaletin tesis edilmesini, yargının elinin güçlendirilmesini, adalet ve hakkaniyetle hareket edilmesini ve hukuksuzluğa yol verilmemesini talep eder. Millet size bunun için canını ortaya koymak sureti ile destek vermiştir. Gereği yapılmalı, demokrasi ve adalet hakkıyla işletilmelidir. Aksi bir hareket millete hakaret ve milletin aklı ile dalga geçmek olacaktır. Milletin emeğine, himmetine ve teveccühüne lâyık olunmalıdır. Milletin arzusu ve gayesi yolunda çalışılmalı, “vela teziru...” düstur-u Kur’ânî doğrultusunda Adaletten ve Demokrasiden zerre kadar taviz verilmemelidir. Milletin güveni zedelenmemelidir.”

Yazımızın sonunu Bediüzzaman’ın beyannamesinin sonundaki paragraf ile noktalayalım:

“Zaman cemaat zamanıdır. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî daha metindir ve tenfiz-i ahkâm-ı şer'iyeye daha ziyade muktedirdir. Halife-i şahsî, ancak ona istinad ile vezaifi deruhde edebilir. Cemaatın ruhu olan şahs-ı manevî eğer müstakim olsa, ziyade parlak ve kâmil olur. Eğer fena olsa, pek çok fena olur. Ferdin, iyiliği de fenalığı da mahduddur. Cemaatin ise gayr-ı mahduddur. Harice karşı kazandığınız iyiliği, dâhildeki fenalıkla bozmayınız. Bilirsiniz ki ebedî düşmanlarınız ve zıdlarınız ve hasımlarınız, İslâmın şeairini tahrib ediyorlar. Öyle ise zarurî vazifeniz, şeairi ihya ve muhafaza etmektir. Yoksa şuursuz olarak şuurlu düşmana yardımdır. Şeairde tehavün, za'f-ı milliyeti gösterir. Za'f ise düşmanı tevkif etmez, teşci' eder...”

Okunma Sayısı: 1625
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı