Avustralya Ulusal Üniversitesinin (ANU) yaptığı araştırmada, Sahra çölü altında eski çağlardan kalma kayalardan alınan örnekler, pigmentlerini çıkarabilmek amacıyla toz haline getirildi.
Dünyanın “en eski renkli molekülleri” açık pembeymiş
Dünyanın en eski biyolojik renklerinin keşfedildiği bildirildi. Avustralya Ulusal Üniversitesinin (ANU) yaptığı araştırmada, Sahra çölü altında eski çağlardan kalma kayalardan alınan örnekler, pigmentlerini çıkarabilmek amacıyla toz haline getirildi. Deniz organizmalarının ürettiği klorofilin fosilleşmiş molekülleri olduğu ifade edilen, 1,1 milyar yıllık pigmentlerin açık pembe renge sahip olduğu gözlendi. Sonuçları “Proceedings of the National Academy of Science” isimli dergide yayımlanan araştırmada, pigmentlerin renginin konsantre haldeyken kırmızıdan koyu mora değişiklik gösterdiği de ifade edildi. Japon ve ABD’li bilim adamlarının da yer aldığı araştırma ekibinden Doçent Jochen Brocks, “Yeşil ya da mavi, orijinal rengini koruyan fosilleşmiş dinozor derisi bulduğunuzu hayal edin. Bizimki tam da bu tür bir keşif.” ifadesini kullandı. Kaya tozunun, organik bir çözücüyle pigmentlerine ayrıldığının ANU’da doktora yapan Türk bilim insanı Nur Gueneli tarafından keşfedildiği belirtildi.
***
Okumak İçin Tıklayınız:
Hâlık-ı Kâinat’ı hatırlatan sistem: Altın Oran
Tabiat Risalesi okumaları: Evrim mi ibda ve inşa mı?
Tabiat Risalesi okumaları: Evrim bize ne söyle(ye)mez?
Yaratılış kavramı nasıl anlaşılmalıdır? İki yaratılış kavramı: İbda ve inşâ
Medresetüzzehra bir Esma okuludur
Tefekkür penceresi: Ağaçlardaki sistem hayret uyandırdı...
''Bütün insanlarımızı buraya davet ediyorum''
Bahar dahi bir çiçektir: Bahardaki haşir nümunelerine dikkat lâzımdır...
Risale-i Nur’u okuyan kâinat kitabını okuyabilir
Coğrafyacı gözüyle: Bol tefekkürlü geceler dilerim
Coğrafyacı gözüyle - 1
O dolunay
Tefekkürlük Ağrı Dağı
***
Tefekkür Penceresi...
Allah'ın Müzeyyin ((herşeyi eşsiz sanatıyla süsleyen, güzelleştiren Allah)) ve Cemil ((Sonsuz güzellik sahibi Allah)) isminin tarif edildiği Risale-i Nur'dan bir bölüm;
''...Eğer o yüksek hakikatleri yakından temâşâ etmek istersen, git, fırtınalı bir denizden, zelzeleli bir zeminden sor. “Ne diyorsunuz?” de. Elbette “Yâ Celîl, yâ Celîl, yâ Azîz, yâ Cebbâr“ dediklerini işiteceksin.
Sonra, deniz içinde ve zemin yüzünde merhamet ve şefkatle terbiye edilen küçük hayvanattan ve yavrulardan sor. “Ne diyorsunuz?” de. Elbette “Yâ Cemîl, yâ Cemîl, yâ Rahîm, yâ Rahîm“ diyecekler.
Semâyı dinle. Nasıl "Yâ Celîl-i Zülcemâl" diyor. Ve arza kulak ver. Nasıl "Yâ Cemîl-i Zülcelâl"diyor. Ve hayvanlara dikkat et. Nasıl "Yâ Rahmân, yâ Rezzâk" diyorlar. Bahardan sor. Bak, nasıl "Yâ Hannân, yâ Rahmân, yâ Rahîm, yâ Kerîm, yâ Lâtif, yâ Atûf, ya Musavvir, yâ Münevvir, yâ Muhsin, yâ Müzeyyin" gibi çok esmâyı işiteceksin. Ve insan olan bir insandan sor. Bak, nasıl bütün Esmâ-i Hüsnâyı okuyor ve cephesinde yazılı; sen de dikkat etsen okuyabilirsin. Güya kâinat azîm bir musika-i zikriyedir. En küçük nağme, en gür nağamâta karışmakla, haşmetli bir letâfet veriyor. Ve hâkezâ, kıyas et.''
Sözler, 24. Söz, Birinci Dal - Devamını Okumak için tıklayınız:
http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#534
***
"Ne kadar güzeldir" deme!
''Dünyayı ve ondaki mahlûkatı mânâ-yı harfiyle ((bir şeyin kendisini değil de, san'atkarını, ustasını, sahibini bilip tanıtan mana)) sev; mânâ-yı ismiyle ((birşeyin bizzat kendisine bakan ve kendisini tanıtan manası)) sevme. "Ne kadar güzel yapılmış" de. "Ne kadar güzeldir" deme. Ve kalbin bâtınına, başka muhabbetlerin girmesine meydan verme. Çünkü, bâtın-ı kalb âyine-i Sameddir ve Ona mahsustur.''
Risale- Nur, Sözler, Otuz İkinci Söz, Üçüncü Mevkıf
Risale-i Nur'dan Sözler isimli eserden 32. Söz'ü okumak için tıklayınız;
http://www.yeniasya.com.tr/risaleinur/sozler/#962
AA