"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Nobel ödülü alan Sancar, 40 yıldır DNA'nın hikmetli yaratılışı üzerine çalışıyor

15 Aralık 2015, Salı 23:30
İsveç Kraliyet Bilimler Akademisi, İsveç Akademisi, Karolinska Enstitüsü ve Norveç Nobel Komitesi tarafından kimya dalındaki Nobel ödülüne layık görülen Prof. Dr. Aziz Sancar, 40 yıldır DNA onarımı üzerinde büyük titizlikle çalıştığını söyledi.

Prof. Dr. Sancar, Nobel’e giden yolu anlattı. Konuyla ilgili 400’den fazla bilimsel makale yazdığını belirten Sancar, "Bu çalışmalar, Süleymaniye Camisi'ni inşa eder gibi taş üstüne taş koyarak oluşturuldu" diye konuştu.

33 yıldır North Carolina Üniversitesi Tıp Fakültesi Biyokimya ve Biyofizik Bölümü'nde ders veren Prof. Dr. Sancar, Nobel ödülü sonrası çalışmalarına bütün hızıyla devam edeceğini ifade ederek,

“Bilimin sonu yoktur. Araştırmalarımza devam edeceğiz” dedi. İlk başta tıp alanında Nobel beklediğini, ancak iki gün önce açıklanan ödüller arasında ismini görmediğini ifade eden Sancar, “Tıp alanında Nobel alacağımı bekliyordum. Tıp iki gün önce açıklanmıştı. Benim araştırmalarım tıp ile kimya arasında olduğu için kimyada verilmesi normaldir. Tıpta beklediğim için bu yıl verilmesini beklemiyordum” şeklinde konuştu. 

"LİSE DÖNEMİMDEKİ ÖĞRENCİLERİN ÇOĞU PROFESÖR OLDU"

En son geçtiğimiz Mayıs ayında DNA onarım haritasını çizdiklerini belirten Türk bilim insanı,

“DNA onarımı nasıl olur, onu keşfettik. DNA onarımında nerede dağ, nerede ova var. En son bunu keşfettik” şeklinde bilgi verdi. İlk ve ortaokulu Mardin’in Savur ilçesinde okuyan Nobel ödüllü hoca, yaşadığı bölgede lise olmayınca zorunlu olarak Mardin merkeze taşınmış. Sancar, lise döneminde sınıflarında çok başarılı öğrenciler bulunduğunu ve çoğunun profesör olduğunu anlattı. 

İlk olarak İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi 2. sınıfta okurken DNA’nın ne olduğunu öğrendiğini kaydeden Prof. Dr. Sancar, yapının çok ilgisini çektiğini, bu nedenle çalışmalarını bunun üzerine yoğunlaştırdığını ifade etti. 

1969 yılında Mardin’de doktorluk da yapan Sancar, kısa süre sonra tıp ve bilime katkıda bulunmak amacıyla ABD’ye geldiğini belirterek,

“ABD’de bilimsel yönden zorluk yaşamadım. Daha çok sosyal konulara uyum sağlamada zorlandım” diye konuştu. Türk bilim adamı, bilimsel yönden çok eksiği olmadığı halde çok çalışarak büyük fedakarlıklar yaptığını ifade etti. 

BİNLERCE BİLİM İNSANI ARASINDA İLK ÜÇE GİRDİ 

Prof. Dr. Aziz Sancar, DNA onarımı konusunda dünyada binlerce bilim insanının çalıştığını, bunların arasından en önemli katkı sağlayan 3 kişinin arasına girmenin tatmin edici bir duygu olduğunu belirtti.

"Nobel almakla memleketim için görevimi yaptığımı düşünüyorum" diyen Sancar'ın Türkiye’deki gençlere de tavsiyeleri var. Gençlerin çok karışık politik işlerle vakit geçirmeden bilim ve teknolojide eğitim görmesi gerektiğine dikkat çeken Sancar,

“Hem memlekete hem de dünya ve insanlığa katkı sağlasınlar. O zaman Türkiye, Avrupa ve ABD ile dengeli olur” dedi. 

Güneydoğu’da özellikle kız çocukların okula gönderilmesi gerektiğinin altını çizen bilim insanı, ailelere kız çocuklarını okutmaları tavsiyesinde bulundu.

Prof. Dr. Aziz Sancar'ın öğrencilerinden Dr. Fazile Cantürk de hocalarının çok çalıştığını ve bu ödülü hak ettiğini söyledi.

DNA ve genetik şifrelerimiz

Hiç dikkatinizi çekti mi, bilmiyoruz. Risale-i Nur’da kâinat ve dünya ve hayattan bahsedilirken bir çok yerde “kitap, defter, mecmua, fihriste, çekirdekteki program” gibi ilginç ve sırlı kelime ve tabirler kullanılır.

Mezkûr kelimelerin ve tabirlerin geçtiği ifadeler dikkatlice okunduğu zaman Üstad Bediüzzaman’ın çok mühim bir ilmî gerçekten haber verdiği kolayca anlaşılabilir: Bu ilmî gerçek ise, DNA ve Genetik Şifreler’dir.

İşte o misallerden birisi:

“Hem herşeyin evveline ve âhirine bakıyoruz; hususan zîhayat nevinde görüyoruz ki: Başlangıçları, asılları, kökleri, hem meyveleri ve neticeleri öyle bir tarzdadır ki, güya tohumları, asılları birer tarife, birer program şeklinde, bütün o mevcudun cihazatını tazammun ediyor. Ve neticesinde ve meyvesinde, yine bütün o zîhayatın mânâsı süzülüp onda tecemmu eder, tarihçe-i hayatını ona bırakır. Güya onun aslı olan çekirdeği, desâtir-i icadiyesinin bir mecmuasıdır. Ve meyvesi ve semeresi ise, evâmir-i icadiyesinin bir fihristesi hükmünde görüyoruz. (Mektubat, s. 225)” 

İşte bu ve buna benzer bir çok ifade doğrudan DNA ve genetik bilimine işaret etmekte. Bir bitkinin bütün programının çekirdeğinde yazılı olduğunu bildirmekte. İfadede geçen, “tarife, birer program, tarihçe-i hayatı, desâtir-i icadiyesi, mecmuası, evâmir-i icadiyesi, fihristesi” tabirleri ne kadar da güzel ve sırlı bir şekilde DNA molekülünü tanımlıyor. DNA tanımına ve işlevine nasıl da tam olarak uyuyor.

 İsterseniz DNA nedir kısaca ondan bahsedelim:

DNA bir moleküldür. Hayatın temelidir. Hücrenin en önemli programıdır. Hücre çekirdeğinde bulunur. Bütün canlı organizmanın kendisi ve çevresi ile ilgili bilgileri ihtiva eder.

Canlı için gerekli olan büyüme ve gelişme ile ilgili bütün kodları bünyesinde bulundurur. İki sarmal arasına bazların dizilişlerine genetik kod ve şifre adı verilir. DNA sarmalındaki bağlantı bazları, Adenin (A), Sitozin (C), Guanin (G), Timin (T) diye adlandırılır ve bu dizilişler her canlı için ayrı bir dizilişi ifade eder.

Yani her canlının farklı bir özelliğe sahip olması genetik şifrelerin farklı olması ile tanımlanır. Veya başka bir ifade ile her canlının DNA ve Genetik yapısı farklıdır.

Adeta harika bir bilgisayar programını andıran bu genetik şifreler binlerce bilgiyi de bünyesinde barındırır. Bir gram DNA içinde 1 trilyon CD’lik bilgi olduğu bilim adamları tarafından ifade edilmektedir.

Günümüz bilim dünyasında üzerinde en çok araştırma yapılan husus Genetik bilimidir. Canlı kopyalamadan tutun da, bitki üretimi, biyoteknoloji, tıp ve diğer ıslâh çalışmaları ile bilim dünyası bu sahada çok büyük ilerlemeler kaydetmiştir.

Hatta insanın gen haritası çıkartılarak bir çok hastalığın önü alınmaya çalışılmaktadır. Bazı ilim adamları ise gen teknolojisinden istifade ederek, insan ömrünün şu an için en az % 50 gibi bir miktar uzatılabileceğini iddia etmektedirler!

Görünen o ki bu teknoloji, bazı riskleri beraberinde taşımakla birlikte, önümüzdeki yılların en dikkat çekici teknolojisi olacaktır.

İşte DNA ve Genetik gibi hayat için çok mühim bir hususun Nurlarda yer alması oldukça dikkat çekici bir konudur. Üstelik bu konu için kullanılan tabirlerin DNA yapı ve fonksiyonuna tam olarak uyum sağlaması ayrıca üzerinde durulması gereken bir husustur.

Demek ki Risale-i Nurlar dikkatli incelense daha bir çok ilmî hakikate işaret ettiği ortaya çıkartılabilir.

Yeni Asya Yazarı Halil AKGÜNLER

Haber Merkezi

Okunma Sayısı: 9655
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı