Bir kadın, iki kızıyla birlikte, bir gün Peygamber Efendimizin (asm) hanımı Hz. Aişe’yi (ra) ziyarete geldi.
Üç tane kuru hurmayı, Hz. Aişe, o kadına ikram etti. Kadın çocuklarına birer hurma verdi, bir tanesini de kendi aldı. Kızlar, kendi hurmalarını yediler. Sonra annelerinin elindeki hurmayı da ister gibi baktılar. Bu durumu fark eden kadın, kalan 3’üncü hurmayı da çocukları arasında paylaştırdı. Bu durum, Hazret-i Aişe’yi de ziyadesiyle duygulandırmıştı. Biraz zaman sonra, Peygamber Efendimiz asm) eve geldiğinde; Hz. Aişe (ra) annemiz, gecikmeden bu olayı anlatacaktı. Peygamberimiz (asm) Efendimiz (asm), “Ey Aişe, o kadın bu davranışı sebebiyle, Cennet’e girdi. O kızlarına acıdı, şefkat etti. Allah da o kadına acıdı ve günahlarını bağışladı.”
Bir şair şöyle der:
Anne başa taç imiş
Her derde ilâç imiş
Bir evlât pir olsa da
Anneye muhtaç imiş.
Hakikaten, bu bağlamda, bütün annelerin hakkı ödenemez. Anneler, insanların en büyük muallimidir. Anneler olmasaydı başımıza belâlar çığ gibi inerdi.
“Cennet, annelerin ayaklarının altındadır” diyen Peygamberimiz (asm) çok önemli bir uyarıyı bütün insanlığa yapmıştır. Annelerin ayaklarının altı Cennet bahçelerinden bir bahçedir. Onlara daima iyilik yapmalıyız. Gönüllerini kırmadan, incitmeden, merhamet ellerimizi açarak annelerimize iyi davranmalıyız. Çünkü Cenneti anne ve babaya iyi davranmak suretiyle kazanacağız. Onlara ‘’Öf’’ bile demeden, saygılı olmalıyız. Hatta anneler isterse, dünyayı Cennet yaparlar. Bir insanın en etkili öğretmeni, onun annesidir. Onlar şefkat kahramanlarıdırlar. Çocuklarını dinine ve milletine bağlı inançlı insanlar olarak yetiştirmek için büyük gayret gösterirler. Dünyanın gerçek saadeti, anne ve babaya iyi davranmakla elde edilir. Anneler çocuklarının sadece dünya hayatını mamur etmemeli, aynı zamanda ebedî ahiret hayatını da kazanma yollarını göstermelidir. En tesirli muallim olan, annelere ne kadar iyilik yapsak yine de azdır. Dünya ve Ahirette, mutluluk annelere ihlâsla yardım etmekten geçer.