Madem ömür kısadır, madem dünya fanidir.
Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur, öyleyse insanlara kötülük yapmaktan uzak durmalıyız. Bu görkemli dünyada yaptığımız işler ve faaliyetler sürekli olarak kayıt altına alınmakta olup, her hadise bizleri uyarmaktadır. Her şey bir hikmet tahtında hareket etmektedir.
Büyük Müceddid Bediüzzaman şöyle der: “Madem dünya fanidir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem, şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakim ve Kerim bir Müdebbiri var. Hem madem, ne iyilik ve ne de fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem, Allah bir kimseye gücünün yettiğinden başka sorumluluk yüklemez, sırrınca teklif-i malayutak yoktur. Hem madem, zararsız yol, zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyeviye için bozmasın, malayani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telakki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.”
Şu kâinatta hiçbir şey lüzumsuz ve gayesiz değildir. Her işimiz ve her hareketimiz İlâhî kameralar tarafında kaydedilmektedir. Oysa insanımız özellikle çağımızda, gaflet karanlıklarında yuvarlanmaktadır. Allah’a inanç zayıflamaktadır. Bu manevî açlıktan kurtulmak gayesiyle, İmanın ve İslâmın engin şefkatine sığınmalıyız. Şairin dediği gibi, “Yüksel ki yerin bu yer değildir/ Dünyaya gelmek hüner değildir.”
Dünyaya imanı kazanmak için, iyilik ve güzellikleri arttırmak için, güzel ameller işlemek için geldik. Öyleyse çokça iyilik yapmalıdır. En büyük iyilik Kur’ân’ın manevî bir tefsiri olan Nurlar’ı okuyup, anlayıp güzel işlerle iştiğal etmektir.
Allah’ı tanıyan ve O’nu bilen zindanda dahi olsa, huzurludur, mutludur. Allah’ı unutan saraylarda dahi olsa zindandadır, mutsuzdur. Öyleyse, sürekli bir biçimde iyilik yapmalı, fenalıklardan kaçınmalıyız. “İyilik yap denize at, balık bilmezse Hâlık bilir” diye tevekkeli dememişler. Her iki cihanda mutluluğun anahtarı, iyiliği en güzel yaygınlaştırıp, Allah’ın emirlerine sımsıkı sarılmakla elde edilecektir. Elbette ne iyilik, ne de kötülük cezasız kalmayacaktır. Öyleyse, iyilik yapmalı, kötülükten kaçınmalıyız.