Kitabımız Ku’rân şüphesiz ölülere inmemiştir.
Dirilerin ölü hükmündeki kalplerini diriltmek üzere inmiştir. Ama ölüler de yüce Rabbimizin rahmetine muhtaçtır. Hayatlarında Kur’ân-ı Hakîmi kendilerine rehber edinmiş, Kur’ândan feyiz almış, onu öğrenmiş ve öğretmiş kimselerin öldükten sonra, Kur’ân’ın feyiz ve sevabından mahrum kalmaları düşünülebilir mi? Müslüman kişi, Kur’ân’ı okur, devamlı bir şekilde sevabından hissedardır. Kur’ân okuduktan sonra çok sevap kazanırız. İşte bu sevabı ölülerimize bağışlayabiliriz. Onlar için Allah’tan rahmet ve mağfiret istemeliyiz. Ölülerimizin azapları varsa Yüce Rabbimizden azaplarının kaldırılması için duâ etmeliyiz. Peygamberimiz Efendimiz (asm) şöyle buyurmuştur: “Ölülerinize Yasin Sûresi’ni okuyunuz.”
Evet Kur’ân’ı çok okumalıyız. Üstad Hazretleri, okunan bir Fatiha’nın ya da Yasin’in ölülerimize nasıl ulaştığını hikmetleriyle şöyle açıklıyor: “Fâtır-ı Hakîm nasıl ki unsur-u havayı kelimelerin berk gibi intişarlarına ve tekessürlerine bir mezraa ve bir vasıta yapmış. Ve radyo vasıtasıyla bir minarede okunan ezan-ı Muhammedî (asm) umum yerlerde ve umum insanlara aynı anda yetiştirmek gibi; öyle de, okunan bir Fâtiha dahi, meselâ umum ehl-i iman emvâtına aynı anda yetiştirmek için hadsiz kudret ve nihayetsiz hikmetiyle mânevî âlemde, mânevî havada çok mânevî elektrikleri, mânevî radyoları sermiş, serpmiş, fıtrî telsiz telefonlarda istihdam ediyor, çalıştırıyor” (Birinci Şuâ)
Biz şahıslar olarak, Kur’ân hürmetine ölmüşlerimiz adına mağfiret dileyelim. Her iki dünyamız için barış ve huzur isteyelim. Bütün Müslümanlar için, ferahlık ve aydınlık dileyelim. Günahlarımızın affını isteyelim. Kur’ân’a çok kuvvetli bir gönül verelim ki, O bizim hem dünyamız hem de ahiretimiz için, hem kendimiz için, hem de ölenlerimiz için ebedî kurtuluş vesikamız olsun.
Kur’ân’ın ve İslâm’ın yolundan ayrılmadan iki dünyamızı da tenvir edecek yararlı işler yapalım. Bir zikir, İlim ve duâ kitabı olan Kur’ân’ı sürekli okuyup geçmişlerimize bağışlamalı, dünyamızı da onun nuruyla aydınlatmalıyız.