"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şükrün mikyası kanaattır

Cahit ÖZPINAR
15 Haziran 2018, Cuma

''Şimdi görüyoruz ki her şey nasıl ki Rızkın etrafında toplanmış ona bakıyor: Öylede Rızık dahi bütün emvaile, manen ve maddeten, halen ve kalen şükür ile kaimdir, şükür ile oluyor. Şükrü yetiştiriyor, şükrü gösteriyor çünkü Rızka içtiha ve iştiyak, bir nevi şükr-ü Fıtrîdir. Telezzüz ve zevk dahi gayr-i şuurî (bilinçsizce) bir şükürdür ki bütün hayvanatta bu şükür vardır. Yalnız insan, dalâlet ve küfür ile o fıtrî şükrün mahiyetini değiştiriyor, şükürden şirke gidiyor”

İnsan oğlu bu yaratılıştan gelen halen ve kalen manen ve maddeten bu şükre büyük bir özlem duymaktadır. Bu şükür ile insan büyük mertebeler kazanır, gayet güzel süslü suretler gayet güzel kokular ve güzel tatmaklar bir nevi şükrün dâvetçileridir. Canlılar âlemini; şükür şevke ve ihtirama ve saygıya dâvet eder. Canlıların şevke dâvet eden şükür nimetinin manevî bir yönü vardır.

Şuurlu insanların nazarlarını dikkate celbeder, İstihsana ve övgüye teşvik eder, verilen nimetleri saygıya ve ihtirama teşvik eder. Onunla sözle ve fiil ile şükre yöneltir ve insanlara şükrü ettirir. Şükür içinde en yüksek ve en tatlı lezzeti ve zevki o insan tattırır. Bu bağlamda gösterir ki lezzetli rızık ve nimet kısa bir zahiri lezzetle beraber, sürekli, hakikî, pek çok bir lezzeti ve zevki taşıyan Rahmanî iltifatı şükür ve kanaatla kazandırır. Allah’ın Rahmet hazinelerinin pek çok zevkli olan iltifatını düşündürüp, bu fani dünyada dahi ebedî Cennetin baki bir zevkini manen tattırır.

Rızık , şükür vasıtası ile o kadar kıymetli ve çok zengin bir hazine olduğu halde, şükürsüzlük ile nihayet derecede sukut eder. Şükür etmediğimiz sürece verilen rızıklar ve nimetler insanoğlunun aleyhinde işler. Meselâ dildeki tat alma kuvveti, Yüce Yaratıcının hesabına, manevî bir şükür vazifesi ile Rızka müteveccih olduğu vakitte, dildeki tat alma kuvveti Allah’ın nihayetsiz Rahmetinin, hadsiz matbahlarına şükreden bir müfettiş, şükreden bir nazır hükmündedir. Eğer nefis hesabına olsa Rızkı verenin şükrü düşünmeyerek müteveccih olsa, o dildeki tat alma kuvveti bir nazır makamından batın fabrikasının bir yasakçısı, mide tavlasının bir kapıcısı derecesine iner.

Şükrün ölçüsü, iktisattır, kanaattır, nimetlere karşı memnuniyet duymaktır. Şükürsüzlüğün mizanı ise; hırstır ve israftır ve hümetsizliktir. Haram helâl demeden rastgelen şeyleri yemektir. İnsan da aşırı hırs, şükürsüzlük olduğu gibi, zillete sebeptir. Oysa sosyal hayata sahip olan karınca dahi hırs vasıtasıyla daima ayaklar altında kalmış, ezilmektedir. Eğer bir tane buğdaya kanaat etseydi ayaklar altında ezilmeyecekti. Arı kanaat ettiğinden dolayı başlar üstünde uçar. Kanaat ettiğinde balı insanlara İlâhî bir ikram olarak sunar. İnsanoğlu da Arı gibi kanaat edip, hayatta daima mutlu olmanın sırlarına erişmek zorundadır.

Okunma Sayısı: 1139
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı