"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Emeğin sermaye ile barışması, faizin kaldırılması ve zekâtın tesisi

Caner KUTLU
31 Ağustos 2017, Perşembe
Emek ve İttihad -8-

Bir bütün dünya tarihi zihninizde yoksa, bir medeniyet tasavvurunuz da olamaz. 

Bu mü’min için çok daha geçerlidir:

Hattâ mü’min olan bir insanın dünyanın kuruluşundan sonuna kadar uzanan manevî bir ömrü vardır. Ve insanın bu manevî ömrü ezelden ebede uzanan bir hayatın nurundan meded ve yardım alır. Ve keza cihat-ı sitteyi tenvir eden iman sayesinde insanın şu dar zaman ve mekânı geniş ve rahat bir âleme inkılâb eder. Ve bu büyük âlem, bir insanın hanesi gibi olur. Ve mazi, müstakbel zamanları, insanın ruhuna, kalbine bir zaman-ı hal hükmünde olur. Aralarında uzaklık kalkıyor. (Şuâlar) 

Şüphesiz “nebevî tarih” bizi aydınlatan ışıltıyı veriyor. Bunun da kaynağı Kur’ândır. 

(Fudayl b. İyaz’a ait sözün: “Yârân istersen Kur’ân yeter” kısmını Bediüzzaman “nebevî tarih okuması” olarak alıyor). Bu durum sadece Müslüman zihni için değil, medeniyet kuracak ya da yönetecek her “cemaat” ve “topluluk” için de kısmen geçerlidir. Tarih okuması şunu da gösteriyor ki, din (kitap) bozulursa tarih de bozuluyor; tarih bozulursa anlam dünyası (mecaz ve hakikat ilişkisi) ve dil de bozuluyor, insan da bozuluyor. Buna Yahudiler üzerinden bakmakla günümüzdeki “doğru İslâmiyet ve İslâmiyete lâyık doğruluk” ilişkisi de yorumlanabilecektir.  

Tevrat’ın bölümleri olarak (Hz. Musa’nın (as) Beş Kitabı) şöyledir: 

Tekvin: Dünyanın ve insanın yaratılışını, Cennetten çıkarılması, Nuh Tufanını, İbrani halkının ataları olan İbrahim (as), İshak (as), Yakup (as) ve Yusuf’u (as) anlatır.

Çıkış: Yahudi halkının Musa (as) önderliğinde Mısır’dan çıkışını ve 40 yıl boyunca Sina Çölü’nde dolaşmasını, on emrin indirilişini, temel yasaların kabulünü anlatır.

Levililer:

Hz. Harun’un (as) oğullarının kâhin atanmasını ve eski İsrail’in ibadet düzenini anlatır.

Sayılar:

İsrail halkının Sina Dağı’ndan göçüp Kenan ülkesinin doğu sınırına varıncaya kadar başından geçenleri anlatır. Ayrıca Kenan sınırında Rabb’in Musa (as) aracılığıyla verdiği yasaları ihtiva eder.

Tesniye: Hz. Musa’nın (as) ölümünden önce Moav Çölü’nde halkına verdiği öğütleri ihtiva eder.

Jacques Attali, “Yahudiler, Dünya ve Para” adlı kitabına başlarken: “Gerçekten Tevrat’ın konuları dikkatlice sınırlanmış beş kitaba bölünmüş olması, Yahudi halkının tarihini ana evrelerinin en iyi metaforudur” der. Bu tefsire göre: Birinci bölüm, Yaratılış, İkinci Tapınağın yıkılışına kadar geçen safhayı aydınlatır. Her iki durumda da bir halkın, bu halkın kanunlarının, dünya ve para ile olan ilişkisinin oluşumu söz konusudur. Her iki durumda da süreç, Yahudilerin bir sürgün yerine gelmesiyle son bulur: Birinde Mısır, diğerinde Roma İmparatorluğu. Çıkış bölümü ise Hırıstiyan Avrupa’ya yapılan yolculuğa kadar geçen süreyi... Levililer Kitabında Amerikan İhtilâline kadar İspanya, Hollanda, Brezilya, Hindistan ve Polonya’da Avrupalı hükümdarların pençesinde çektiği sıkıntılarda hayatta kalmalarının sırrı kanunlardır. Sayılar Kitabı, Aydınlanma Çağı’nın muhteşem vaatlerinin dolaylı yoldan Holokost’u, ardından da İsrail’in kuruluşunu tetiklemesi... 

Attali beşinci dönemi ise şöyle anlatır: Bu dönem; ahlâkî toplumun, halkların kendi kimliklerini parayla ve paraya karşı savunmalarını sağlayacak kanunlarının anlatıldığı Tesniye’nin yansımasıdır.  

Bu tarihin özellikle son iki dönemi ısrarlı bir inşa sürecini anlatıyor. Batı Medeniyeti bir anlamda Yahudi idealleri ve tarih bakışı ile hem mücadeleyi hem de birleşmeyi ifade edecektir. Bediüzzaman’a göre nasıl bir bina temel direkleri üzerinde yükselir, o taşı çekersen bina yıkılır; hâzır medeniyet de (Bediüzzaman’ın başta istifasını verdiği; ki yine Üstad’ın ifadesiyle kendisine bu memlekette zulmedenler Türkler değildir, kimlerdir o halde!?) faiz ve bankalar üzerine inşa edilmiştir. 

Dostoyevski de aynı görüşteydi: “Bugün Yahudiler ve bankaları her yere, Avrupa’ya ve Aydınlanma felsefesine, bütün medeniyete, özellikle de sosyalizme hâkim durumda. Zira, sosyalizmin de yardımıyla Yahudiler, Hırıstiyanlığı ortadan kaldıracak, Hırıstiyan uygarlığını yok edecekler. O vakit geriye anarşiden başka bir şey kalmayacak. Yahudiler evrene hâkim olacaklar...” 

Bediüzzaman ise Dostoyevski’nin son öngörüsünü “Rus da dinsiz kalamaz” diye düzeltiyor, “... geri dönüp Hırıstiyan da olamaz. Olsa olsa küfr-ü mutlakı kıran ve hak ve hakikata dayanan ve hüccet ve delile istinad eden ve aklı ve kalbi ikna’ eden Kur’ân ile bir musalaha veya tâbi’ olabilir.” (Emirdağ Lâhikası) 

Füzyon şirketler ve bankalar ile Yahudiler Hırıstiyanlığı yuttu. (Anglikan Kilisesi’nin fonksiyonu ayrıca önemlidir). Finans ve iletişim yatırımlarıyla oyun kurucu oldular; böylece kazanan ya da kaybeden risklerini de ortadan kaldırdılar. Şu gerçeği tekrar etmek gerekir: Medeniyet göçlere bağlı kurulurlar. (Deniz Zeyrek: “Anadolu’yu ayağa kaldırmak, o kahramanları onurlandırmak, biraz da “keşifler çağı”nı yakalamaktan geçiyor” dedi ki bu da doğrudur.) 

Yahudiler göçler sayesinde Avrupa’da yeni medeniyete söz koyacak insanlar yetiştirdiler: David Ricardo gibi iktisadçılar, Emil Berliner gibi mühendisler, Albert Einstein gibi bilim adamları ve Nathan Wildenstein gibi san’at tacirleri Doğu Avrupa ve Rusya’dan Avrupa’ya göçün neticesi ortaya çıktılar. Bugün de bilimden san’ata belirli bir hegemonyanın kurucusu oldular. Temelde ise bir “ahlâk” taşıdılar.

Yahudiler, Attali’nin de vurguladığı gibi, maddî açıdan çok kültürel bir elit oluşturur. İşaretleri gözlemlemekten oluşan bu meslek (bankacılık) sanki insanı, entelektüel spekülasyonu sofistike şekilde kullanmaya hazır hale getirmektedir. Para dolaşmalıdır. Para, Yahudiler için bir çalışma aracı olup, tek başına bir amaç değildir. Bu yüzden asalaklık etmekle, yani başkalarına hiçbir şey kazandırmadan, hiçbir şey vermeden almakla suçlanırlar. Aslında bütün hikâyeyi Bediüzzaman şöyle özetlemişti: 

- Şu âlemin ihtilâli nedir?

   - Sa’yin sermaye ile mücadelesidir.

   - Acaba ikisini barıştırmak çaresi yok mudur?

Evet vücûb-u zekât, hurmet-i riba, karz-ı hasen (güzel borç; yalnız Allah rızası için verilen borç) şerait-i sulhiyedir. Şu riba taşını altından çeksen, şu zâlim medeniyet kasrı çökecektir. (Asar-ı Bediiye)

Okunma Sayısı: 4112
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı