"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

En büyük istibdat ilmî istibdattır

Caner KUTLU
21 Aralık 2017, Perşembe
Öğretmeni yenen “talebe!”: 12

Şöyle bir iddia ortaya konulabilir: insanı besleyen şey zamanla eskimeye (yaşlanmaya) da sebep olabilir. Bu bedenin midesi olduğu gibi diğer mideler için de geçerlidir. Yani “öldürmeyen güçlendirir” aksine de işler. Yani güçlendiren  öldürür. Hücrelerdeki mitokondriler de buna örnektir. Biz buna insan içindeki “enerji sorunu” diyelim. Çünkü: İnsan, bir kitle-i mevattan bir zîhayat değildir. Belki de milyarlarla zîhayat hüceyratından mürekkeb ve zîhayat bir hücre-i insanî. (Sözler) Dolayısıyla: Fâtır-ı Hakîm, insanın vücudunu mükemmel bir saray suretinde ve muntazam bir şehir misalinde yaratmış. (Lemalar) O halde “insaniyet” demek olan medeniyetler de böyle; büyürken yaşlanır. O halde bir “hüsn-ü münezzeh” (bu imandır) bütün bu süreçlerden ayrı olarak muhataplarını hem bu kirlerden temizlerken hem de yeni organizmalar, mekanizmalar getirir. Çünkü iman sürekli bir arınma ve yükselmeden doğan bir yenilenmedir. 

Batı medeniyetinin modern dayanağı bilimlerinden biri de antropolojidir; bu bilim çoğu “modern inanışlar”a köken icad ve inşa etmekle de uğraşmıştır. Diğer taraftan köklerine indiği gelenek ve inanışları “uygarlaştırmayı” kendi  ürettiği - ve dayattığı- “disiplin”lerle sağlamaya çalışmıştır. Halbuki çözüm “mezcetmek”te.

Cesaret Çemberi, böyle bir füzyon (mezc) denemesi kabul edilebilecek “pozitif bir insan geliştirme modeli”dir. Bu model, Amerikan yerlilerinin felsefeleriyle, eğitim çalışmalarının mirasını ve çağdaş esneklik ve dayanıklılık araştırmalarının bir birleşimidir. Dört temele dayanır: Aidiyet, ustalık, bağımsızlık ve cömertlik.Bunların anlamları Bediüzzaman’ın özellikle Münazarat gibi ilk dönem eserlerinde teorisini ortaya koyduğu, Şark aşiretleri içinde tartıştığı Eğitim modeli ile birlikte düşünülebilecek değerleri taşır.

Öncelikle, Ella Deloris “ait olma” temel değerini şöyle tanımlıyor: “Bildiğiniz herkesle, bir şekilde ilişkili olmak”.. Diğer insanlara akraba gibi davranmak, herkesi saygılı ilişkilerin içine çekerek güçlü sosyal bağlar üretir; buna göre, kültürün hayatta kalmasını sağlayan şey “cemaat” olmuştur. Ebeveynler hayatını kaybetse ya da sorumluluk almasa bile, gelecek nesli yetiştirmek için “cemaat” her zaman orada olmuştur.

Bediüzzaman’ın Müsbet hareketinin bir parçası buraya da uyumlu:  “Halbuki şu zaman, cemaat zamanıdır; şahıs zamanı değil! Şahıs ne kadar dâhî ve hattâ yüz dâhî derecesinde olsa, bir cemaatın mümessili olmazsa, bir cemaatın şahs-ı manevîsini temsil etmezse; muhalif bir cemaatın şahs-ı manevîsine karşı mağlubdur. (Mektubat) Yani yeteneklerin  cemaatleşmesi gereği... Şerif Mardin’in dediğine göre öğretmeni yenen “mahalle”nin “müsbet” yönü...

Yetkinlik, cemaat (ya da mahalle) içinde daha fazla deneyimi olanları dikkatlice gözlemlemeleri ve dinlemeleri sayesinde kazanılır. Daha yüksek becerisi olan bir insan, öğrenme için bir model olarak görülür; bir rakip olarak değil. Her insan kişisel gelişiminde ustalaşmak için gayret gösterir, bir başkasına üstün gelmek için değil. Olsa olsa, kardeş kardeşe muavin ve zahîr olur; hizmetini tekmil eder. (Lemalar) Ya da “Olsa olsa bir üstadlık ortaya girer.”(Lemalar) Burada modern düşüncenin “bilgi odaklı” gördüğü ve uygulama ve keşfetme yetisini eksik bıraktığını eleştirdiği “üstadlık” meselesinin aslında bir takım çalışmasının “müsbet hareket”i içinde kritik bir unsur olduğu görülüyor. Üstad’ın fikir ve mâneviyatta gerek şart gördüğü “teavün” düsturunun buradaki davranış biçimini, “edeb”i belirleyecek erdem olduğunu söylemek gerek. Bunun da “mahalle” içinde öğretmeni yenen unsurları (Mardin’in “imam”ı bu anlamda geleneği temsil eder) anlattığı ortaya çıkıyor. 

Batı kültüründe güç, üstünlüğe dayanır; ancak “cemaatçi” geleneklerde bağımsızlık hakkına saygı anlamına gelir. İtaate dayalı (modern eğitim) disiplin modellerinin aksine bu eğitimler, saygı oluşturmak ve iç disiplini (nefsini ıslah edemeyen başkasını ıslah edemez) öğretmek için tasarlanmıştır. Çocukluğun ilk yıllarından itibaren kararlar vermeye, sorunları çözmeye ve kişisel sorumluluk göstermeye teşvik edilir. Yetişkinler model olur, değerleri öğretir ve geribildirim verir. Ancak bir taraftan hiçbir zorlama olmadan kararlar vermeleri için bolca fırsat sunulur. Seçenek sunulur, “ihtiyar” elinden alınmaz. Bediüzzaman’ın Eğitim modelinin büyük kısmı buradaki incelikleri işler. Bu zamanına göre -hâlâ da öyle- çok yeni kombinasyonları bir bütünlük içinde üretebilir. 

Çünkü en büyük istibdat (baskılara, bozulma, yıkım, yaşlanma) ve bütün diğer istibdadların da kaynağı ilmi istibdattır. Dolayısıyla en büyük ve temel özgürlük de ilmî özgürlükler oluyor. Bu nasıl bir uygulama biçimi üretecektir. İhlas’ın “dördüncü düsturu”ndan alınabilir: Kardeşlerinizin meziyetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirane iftihar etmektir. Ehl-i tasavvufun mabeyninde “fena fi’ş-şeyh, fena fi’r-resul” ıstılahatı var. Ben sofi değilim. Fakat onların bu düsturu, bizim meslekte “fena fi’l-ihvan” suretinde güzel bir düsturdur. Kardeşler arasında buna “tefani” denilir. Yani, birbirinde fâni olmaktır. Yani: Kendi hissiyat-ı nefsaniyesini unutup, kardeşlerinin meziyat ve hissiyatıyla fikren yaşamaktır. Zâten mesleğimizin esası uhuvvettir. Peder ile evlâd, şeyh ile mürid mabeynindeki vasıta değildir. Belki hakikî kardeşlik vasıtalarıdır. Lemalar -

Son olarak erdem, cömertliğin üstün değerinde hayat bulur.İnsan yetiştirmedeki ana hedef, cömert olmanın ve bencil olmamanın önemini öğretmektir. Lakota halkından bir bilgenin dediği gibi: “Sahip olduğun ve el üstünde tuttuğun en değerli varlıklarını kalbinin atışı hızlanmadan elden çıkarabilmelisin.” Başkalarına yardım ederek çocuklar ve gençler kendi gerçek değerlerini ispatlarlar: Bir başka insan hayatına olumlu bir katkıda bulunurlar.

Bu da zekât ve ardılları, mütemmim cüzleri ile birlikte “diğergamlık” yani başkasının dertleriyle dertlenmek... İktisadın temel prensipleri ile birleştirilerek yüksek bir tavra dönüştürülebilir. Bu İslâm’ın ahlâkını da temsil eder. Eğitimin bir “ekonomi” olduğu günümüzde o halde “Eğitimin iktisadî anlamı” üzerine Bediüzzaman’ın söyledikleri ortaya çıkarılmalıdır.

Okunma Sayısı: 2129
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı