"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Evrenselleşmek, medenîleşmek, cemaatleşmek... -15-

Caner KUTLU
15 Mart 2018, Perşembe
Risale-i Nurlar’da en çok geçen âyet-i kerîmelerden biridir:

“Seni her türlü noksandan tenzih ederiz. Senin bize öğrettiğinden başka bilgimiz yoktur. Muhakkak ki Sen, ilmi ve hikmeti her şeyi kuşatan Alîm-i Hakîmsin.” (Bakara, 2/32) 

Hakikat-sonrası dönem için doğru çok önemli değil; arkada güçlü bir destek ve dille her şey mümkün görülüyor. Bediüzzaman’ın “Ulûm ve fünunun en parlağı olan belâgat ve cezalet, bütün enva’ıyla âhirzamanda en mergub bir suret alacaktır. Hattâ insanlar, kendi fikirlerini birbirlerine kabul ettirmek ve hükümlerini birbirine icra ettirmek için, en keskin silâhını cezalet-i beyandan ve en mukavemet-sûz kuvvetini belâgat-ı edadan alacaktır” (Sözler) tefsiri ile durum bir yerde çakışıyor. Bu durumda Üstad’ın geliştirdiği “ihlâs” prensiplerinden: “Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.” (İhlâs Risalesi) bize çözümün önemli bir parçasını veriyor. 

Doğruların doğruluklarla ve doğru biçimde işlendiği bir söylem ve eylem eşleniğinin (mütemmim cüzleri/tamamlayıcı parçalar) ifadesi olarak; müsbet hareket gereği Bediüzzaman düşünce ve tavrına biçim veriyor. Bu evrensel bir gereklilik olmakla birlikte asırlardır fikir meydanında biriken kir ve pasları da çözecek “bileşim”ler üretecektir. Bu bileşimler zıtların eşlenikler şeklinde tamamlayıcı unsurlara dönüşerek mezcini mümkün kılacaktır. Bediüzzaman’ın “hem de bir kimyager olmak” mesleği bunun üzerine çokça çalışmaktadır.

Yenidönemdeki “Semantik (anlambilim) gelecek” öngörüleri kısaca şunu söylüyor: Masalları gerçek yapabilirsiniz! Bir ayna varsa, bunu bir sihirli aynaya dönüştürebilirsin. 

Bir halı, pekâlâ uçan bir halı da olabilir. O halde şu soru soruluyor: Nereye kadar?

Bu hedefleri yıllarca önce Bediüzzaman tarihin ve hakikatın doğru rehberi Kur’ân’daki Peygamber mu’cizelerden çıkarmıştı. Sınırın da orada belirlendiğini göstermişti. 

Şöyle: Evet Kur’ânın üstadiyetinden ve dersinin işaratından fehmediyoruz ki: Kur’ân’da mu’cizat-ı enbiyayı zikretmesiyle; beşerin istikbalde terakki edeceğini ve o mu’cizatın nazireleri istikbalde vücuda geleceğini beşere ders verip teşvik ediyor:

“Haydi çalış, bu mu’cizatın numunelerini göster. Süleyman Aleyhisselâm gibi iki aylık yolu bir günde git! İsa Aleyhisselâm gibi en dehşetli hastalığın tedavisine çalış! Hazret-i Musa’nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! İbrahim Aleyhisselâm gibi ateş seni yakmayacak maddeleri bul, giy! Bazı enbiyalar gibi şark ve garbda en uzak sesleri işit, suretleri gör! Davud Aleyhisselâm gibi demiri hamur gibi yumuşat, beşerin bütün san’atına medar olmak için demiri balmumu gibi yap! Yusuf Aleyhisselâm ve Nuh Aleyhisselâm’ın birer mu’cizesi olan saat ve gemiden nasıl çok istifade ediyorsunuz. Öyle de, sair enbiyanın size ders verdiği mu’cizelerden dahi o saat ve sefine gibi istifade ediniz, taklidlerini yapınız.”

İşte buna kıyasen Kur’ân, her cihetle beşeri maddî-manevî terakkiyata sevk etmek için ders veriyor, üstad-ı küll olduğunu isbat ediyor. (Hutbe-i Şamiye)

Buna bir örnek; yeni geleceğin ifadesi olarak “dijital” 90’ların başında dilimize girdi. Dijital dönüşüm aynı anda kültürel değişimi de tetikledi. 

Marshall Mcluhan: “Medya mesajdır” derken diğer taraftan “amacınız aracınızı aşamaz” denmişti. Meselâ Sokrates’in medyası havaydı; Bediüzzaman’ın ise Làhikalarıydı. 

Batı’nın modern dönem medyası ise romanlarıdır. Roman ön yargılar ve sezgiler (çoklukla hevesât) üzerinden işlenerek sonunda pek çok hükümler çıkarır. Bunlar hayatın içinden çıkarılan kesin sonuçlar, yargılar kabul edilir. Bu yargıların “temyiz”i neredeyse yoktur; çünkü roman artık evrensel bir sonuç olarak kendini kabul ettirir. 

Doğu geleneğinde roman yoktur. Çünkü “kader” hükmünü verir; insan ancak yapıp ettiklerinden sorumludur. Sözgelimi; Osmanlı’da tezkireler vardır; Tezkiretü’l Bünyân’da Mimar Sinan’ın mektupları Şair Sai’nin edebî ifadelerinde hayat bulmuştur. Burada Rabb’in ihsan ettiği nimetler, kulun şükrünü ifadesi olarak yaptığı “sanatsal gazâ”lar (Ayasofya’yı aşan mimarî zaferler) anlatılır.  

Bediüzzaman’ın Làhikaları da aynı yol izlenirse “roman yerinde” “tezkireler” şeklinde mükemmel bir eser ortaya çıkarılabilir. 

Çünkü: “Hayatım Rabbanî bir mektubdur; kardeşlerim olan zîşuur mahlûkata kendini okutturur, yaratanı bildirir bir mütalâagâhtır” (Şuâlar) demiştir.

Mimar Sinan doğruları tam olarak uygulanabilir ortama form ve biçim olarak getirebilmişti. Sinan bunu mimaride şaheser seviyelerinde pek çok kereler tekrarlayabilmişti. Bunun için bilindik uygulama ve keşifler dışında kendine özel “işlemler” de kullandığı söylenir. Bunları ifadeden de kaçınmamış ve tevazuû da elden bırakmamıştı. Elbette son dönemde iddia edilen insan beyninin onbir boyuta kadar biçim ve form kurucu işlevi böyle dehalarda mutlaka geçerli olmalıdır. 

Bediüzzaman da ulaştığı imanî, ilmî ve fikri noktaları işaretlemede, paylaşmada ve göstermede cömert görünse de bunların üretici bağlantılarını açmada kesinlik üzerindeki belirlemelerini hassasiyetle ve “özel”likle anlatmıştı. Bunlar zihnin çarklarında “havâs işlemleri” gibi çalışmaları “muhakemât” (akıl yürütme) çerçevesinde akıl oyunlarından “zekâ tarlaları”ndan iman ve İslâmiyet hakkında büyük meyveler çıkaracak “hakikat mesleği”ne yollar ve belirli yerlerde menfezler bulmakla başarmıştı. Bediüzzaman’ın medyası da yeni gelecekte bunları şüphesiz ince bir dille deşifre etmiş olacaktır. 

Okunma Sayısı: 2611
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı