"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Fıtrat yalan söylemez

Caner KUTLU
19 Nisan 2018, Perşembe
Evrenselleşmek, Medenîleşmek, Cemaatleşmek... -20-

Bilişim alanında Asya’nın ürettiği yeni teknolojiler Avrupa’nın endüstri medeniyetinin temsilcilerine, Almanya gibi, yeni değerleri içine katma zorunluluğunu getiriyor. Alman idealizmi Asya’nın Japonların Toplum 5.0 sürümlerinde olduğu gibi “Sanal dünya ile gerçek dünyanın beraber işler hale getirilmesi” olan hedeflerini maddiyat ile maneviyat olarak ya da Bediüzzaman’ın ifade ettiği fen-din mezcini birlikte uygulayabilir mi? Bu Bismarck’ın siyasetinde uyguladığı dinler arasında bir dengeler sistemi gibi nihayette “hakikat”e teslimiyeti üretebilir mi?

Bediüzzaman Bismarck’ı Avrupa’nın kurucu zekâ tarlalarından kabul ediyordu. Medeniyet ve siyaset noktasında da bir bağlantı noktası olabileceğini düşünüyordu. Ortak nokta ise Kur’ân ve Sünnet olmak üzere: “Evet bir asır evvel dünyanın en akıllı ve en müdakkiki ve feylesofu ve saltanatlı hâkimi telâkki edilen ve kendi Hıristiyan iken bütün eski dinleri ve kitapları hiçe indiren, belki inkâr etmek cür’etini gösteren, (Üstad burada Bismarck’ın özellikle “Kültür Savaşı” politikasını hatırlatıyor olsa gerek) gayet enaniyetli ve şöhretli olan Prens Bismark’ın Kur’ân-ı Hakîm’in önünde kendi imzasıyla ve bütün kuvvetiyle tasdikkârane secde etmesini yazan ve inad ve enaniyetini ve dinsizliğini bırakıp Kur’ana teslim olduğunu âleme ilân ettiğini ceridelerde neşredildiği...” (Emirdağ-1) şeklinde benzer haberleri kanıt olarak kullanıyordu.

Bismarck Birleşik Almanya’yı “Kan ve Demir” siyaseti ile inşa etmişti. Ondan yıllar sonra Adolf Hitler Alman milletini harekete geçiren bir başka stratejiyi uyguladı. İnşaat ve silâh sanayiini müthiş bir atakla öne çıkardı, yüksek bir teknoloji ve üretim hızına ulaştırdı. Ancak insaniyetten ve dinden feragat etti. Hırs ile dünyayı bir vahşete mahkûm etti. Eskinin intikamları (Versailles Antlaşması ve sonuçları) üzerinde nihayet halkın ahlâkını bozdu. (Halbuki başta bu sebeplerle -özellikle san’atı ve dili dolayısıyla- Yahudiler’i suçluyordu.)

Hitler, “Kavgam” adlı eserinde sözkonusu “başarı” için şöyle söylüyordu: “Bir siyasî yenilik hareketini başarıya götürmenin yolu, hiçbir zaman idareci sınıfları aydınlatmak veya etki altına almak demek değildir. Gerekli olan şey, siyasî gücü elde etmektir. Dünyayı altüst edecek bir fikir kendi uyarlamalarını ve telkinlerini yapmayı imkân dahiline sokacak araçları elde etmek hakkına sahip olmaktan çok, bu işi yerine getirme görevi ile yükümlüdür. Bu dünyada böyle bir teşebbüsün doğru olduğuna veya olmadığına karar verecek tek hâkim, “başarıdan” ibarettir.”

Bediüzzaman, Müslümanları şöyle uyarıyor: “İşte bu esaslara binaen ehl-i İslâm, dünyaya ve hırsa sevk olunmaya ve teşvik edilmeye muhtaç değildirler. Terakkiyat ve asayişler, bununla temin edilmez. Belki mesaîlerin tanzimine ve mabeynlerindeki emniyetin tesisine ve teavün düsturunun teshiline muhtaçtırlar. Bu ihtiyaç da, dinin evamir-i kudsiyesiyle ve takva ve salâbet-i diniye ile olur.” (Mesnevî-i Nuriye)

Bütün bu tarih kavşağında Müslümanlar için örnek nedir o halde? Çokça başarıya endeksli dünyaya bağlı, “seyreltilmiş dindarlık” ya da “adem-i kabul”e giden bir dinde laubalilik mi? Yoksa Bediüzzaman’ın tam da şimdi konuşulması gereken (..cebhesinde insan yazılan ve iki ayak üstünde olan sandık içindeki.. (Münâzarât) “mezc”lerden ibaret yeni birleşme ve buluşmalar mı? Kültüre karşı “fıtrat” merkez alınarak...

Bir nokta daha var:

Modernizm her şeyi basitleştiriyor. Belki de teknoloji ve bilişimin kültürü belirlemesi bu basitlikten olabilir. Meselâ, akıllı cihazlar insan yeteneğine neredeyse ihtiyaç bırakmadan “bir düğmeye basmak” basitliğinde iş yapabiliyor. Hatta bu “makineler” karar verebiliyor, yönlendirebiliyor. Elbette burada “uygulama bağımlısı” kültür he-men belirlenebiliyor. Üretim karakteri güdük kalıyor bu sebeple “maker hareketleri” ile durum kontrol edilmeye çalışılıyor. Anlam değil şekil ve işten ibaret amaçlar kalıyor. Çünkü her teknoloji kendi yaklaşım ve hareket biçimini geliştiriyor. Bunlar davranış olarak şahıslar üzerinden benzeşiyor ve hatta eşitleniyor. Kültür de böylelikle birikiyor, şişiyor. “Dijital”, mahremiyeti yok ediyor. Burada şahsın iradesi görece “küllî irade” karşısında ne kadar yer işgal edebilir? Halbuki fıtrat yalan söylemez. Kültür ise yalan ve aldatma üzerine inşâ edilebilir.

 Bediüzzaman bu zamanı anlatırken: “İşte bu mezkûr hakikat içindir ki, bu zamanda, hususan kırk-elli sene sonra seyyie, fenalık işleyenin üstünde kalmaz.” (Hutbe-i Şamiye) diyordu. Kötülük şahsî kalmıyor kısa sürede yayılıyor. 

Aynı şekilde: “İşte seyyie böyle binlere çıktığı gibi, bu zamanda hasene -yani İslâmiyetin kudsiyetine temas eden iyilik- yalnız işleyene münhasır kalmaz. Belki o hasene, milyonlar ehl-i imana manen faide verebilir. Hayat-ı maneviye ve maddiyesinin rabıtasına kuvvet verebilir. Onun için “Neme lâzım” deyip kendini tenbellik döşeğine atmak zamanı değil!..” (Hutbe-i Şamiye)

O halde zaman “füzyon hareketi” istiyor... Tekliklerden ikililer üretmek; sonra bunları mezcedebilmek yeni dönemde Bediüzzaman’ın “cemaat” kavramını evrensel seviyede bütün çoklu birleşimler için kullanmak gerekecektir. 

Şu ifade: “Evet üç elif ittihad etmezse, üç kıymeti var. Sırr-ı adediyet ile ittihad etse, yüz onbir kıymet alır. Dört kerre dört ayrı ayrı olsa, onaltı kıymeti var. Eğer sırr-ı uhuvvet ve ittihad-ı maksad ve ittifak-ı vazife ile tevafuk edip bir çizgi üstünde omuz omuza verseler, o vakit dörtbin dörtyüz kırkdört kuvvetinde ve kıymetinde olduğu gibi..” (Lemalar)  “Nurcuların ihlâs doktrini”nin evrensel bir insanî kalkınmanın da temeli olduğu anlatılıyor. Birleşmelerin sırrı, iksiri ihlâs ve samimiyetten başka bir şey değildir. Fıtrat kültür baskısından ancak bu sırla kurtularak yeni toplumda “sanal dünya ile gerçek dünya”nın beraber işlerliğini sağlayabilecektir. Yine Cemil Meriç’in “Kültürden İrfana” ideal noktası da böyle bir şeydir.

Okunma Sayısı: 3329
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı