"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Öğretmeni yenen ”talebe!” (3)

Caner KUTLU
27 Nisan 2017, Perşembe
Her bir fenni dinlemek... fıtratı dinlemektir. Hâzır medeniyetin iki büyük problemi vardır: Bilimde evrim ve sosyal hayatta bankacılık.

Bu ikisi kalktığı anda bina çökecektir. Bilimde evrim temelinin “kayyumiyet” ile bankacılık sisteminin faizin kaldırılıp zekât ile yer değiştirmesi sayesinde insanlık güçlendirilebilecektir... Bunun için Esma-i İlâhî üzerine bilim dili ve şeriat-ı Ahmediye (asm) üzerine sınıflar ilişkisi esas yapılmalı...

Bediüzzaman’ın; uçakların geçişine bakarak “Nevimle iftihar ediyorum” dediği gibi “hevarık-ı beşer” elbette değerli verilerdir. 

Ancak talebe “evrensel” bakar: “Çünki medeniyet-i beşeriye hârikalarının hakları, bahs-i Kur’ânîde o kadar olabilir. 

Zira Kur’ân’ın vazife-i asliyesi: Daire-i rububiyetin kemalât ve şuunatını ve daire-i ubudiyetin vezaif ve ahvalini talim etmektir. Öyle ise şu havârık-ı beşeriyenin o iki dairede hakları; yalnız bir zaîf remz, bir hafif işaret, ancak düşer. Çünki onlar, daire-i rububiyetten haklarını isteseler, o vakit pek az hak alabilirler. 

Meselâ; tayyare-i beşer Kur’âna dese: Bana bir hakk-ı kelâm ver, âyâtında bir mevki ver. 

Elbette o daire-i rububiyetin tayyareleri olan Seyyarat, Arz, Kamer; Kur’ân namına diyecekler: Burada cirmin kadar bir mevki alabilirsin.” (Sözler) 

Evrensel bakış diğer taraftan deney ve gözlemi ister. Bilim insanları her şekilde desteklenmelidir. 

Anadolu’nun zengin kaynakları günümüzde de pek çok değerler yetiştiriyor: Aziz Sancar, Canan Dağdeviren, Mete Atatüre, Ali Erdemir gibi... Bunlardan en çok talebeler şeref duyar. 

Hatta bu bakış Anadolu’yla da sınırlı değildir. Yahudi filozoflarının en büyüğü kabul edilen Meymunides, Müslüman İspanya’da yetişti; Katolik Kilisesi’nin 10. yüzyıldaki lideri Papa II. Sylvester gençliğinde Endülüs’te eğitim almıştı... “Binaenaleyh Müslüman olan bir sıfatı veya bir san’atı, istihsan etmekle iktibas etmek neden caiz olmasın?” (Münâzarât) Müfredatta amaç, taklidî de olsa imanı vermesi, en azından tahkike yol açmasıdır... taklid tahkike yol açabilir... Bilim adamları niye referans verir? Araştırmaya teşvik için... Talebenin işi doğru kelime ve anlayışı geliştirmede pratik sürece destek olmaktır. Fransa’da yayınlanan “Fizik ve Allah” kitabı en çok satılanlardan olabiliyorsa... Bunun muadilleri elbette talebeler tarafından yazılacaktır. 

Meşrûtiyetten sonra Abdülhamid iyi niyetle modern okullar açıyordu; ancak bunlar sadece “modern” okullardı. Bir füzyon etkisi değil, zihinlerde karışma ve kargaşaya sebep oluyordu. Van’daki  azınlık okulları ise sayıca ve kalite olarak daha üstün ve etkindi. 

Molla Said’in “Horhor”una gelmek isterdi talebeler... 

O zaman da muallimlerden benzer şikâyetler olurdu: “Bize Allah’tan bahsetmiyorlar.” Bediüzzaman’ın “Horhor Medresesi” ise bir laboratuvardı. 

3. Abdurrahman, Kurtuba’nın dışında dev bir saray şehri inşa ettiğinde dünyevî alanda mimarî başarılar ortaya konulmuştu. Zamanının Versailles’i olan Medînetü’z-Zehra (Güzel Şehir) diplomatik elçilik görevleri ile uzak ülkelerden Endülüs’ün başşehrine gelmiş ziyaretçileri de cezbediyordu. Van’da ise yeni medeniyetin Medresetü’z-Zehra’sı (Güzel Medrese) kurulacak; benzer etkiyi uyandıracaktı. Şöyle tarif ediliyordu bu güzellik: 

“Hayâ ve hamiyetten neş’et eden civanmerdane humret (1); hürmet ve merhametten tevellüd eden masumane tebessüm (2); fesahat ve melahattan hasıl olan ruhanî halâvet (3); aşk-ı şebabîden, şevk-i baharîden neş’et eden semavî neş’e (4); hüzn-ü gurubîden, ferah-ı seherîden vücuda gelen melekûtî lezzet (5); hüsn-ü mücerredden, cemal-i mücelladan tecelli eden mukaddes zînet (6); birbiri ile imtizac edip, ondan çıkan levn-i nuranî ancak o şark ve garbın kab-ı kavseyni olan kâ’be-i saadetinin tâk-ı muallâsının kavs-i kuzahının elvan-ı seb’asının lacivert levninin timsali, belki şu levnin manzarası bir derece irae edilebilir. “ (Münâzarât)

İşte füzyon!.. Ancak, tarih bu kez kesintiye uğrayacaktı. 

Sonrasının Medrese-i Nuriye’si ise yeni bir Anadolu inşa edecekti. Dini, bir “kültür” bağlamından çıkarıp çocuktan ihtiyara, köylüden en medeniye; hatta farklı mezheplerden ehli dine, pek çok kesimi bir sözde “Allah’ın sözü” ve kelimesi ile birleştirmekle.. “tevhid-i kelime”der buna Üstad... 

Sadece bir örnek: Hem nasıl ki, bir harika şehirde, milyonlar elektrik lâmbaları, hareket ederek her yeri gezerler; yanmak maddeleri tükenmiyor bir tarzdaki elektrik lâmbaları ve fabrikası, şeksiz, bedahetle, elektriği idare eden ve seyyar lâmbaları yapan ve fabrikayı kuran ve iştial maddelerini getiren bir mu’cizekâr ustayı ve fevkalâde kudretli bir elektrikçiyi hayretler ve tebriklerle tanıttırır, yaşasınlar ile sevdirir. Aynen öyle de, bu âlem şehrinde, dünya sarayının damındaki yıldız lâmbaları, bir kısmı, kozmoğrafyanın dediğine bakılsa küre-i arzdan bin defa büyük ve top güllesinden yetmiş defa sür’atli hareket ettikleri halde, intizamını bozmuyor, birbirine çarpmıyor, sönmüyor, yanmak maddeleri tükenmiyor. Okuduğunuz kozmoğrafyanın dediğine göre, küre-i arzdan bir milyon defadan ziyade büyük ve bir milyon seneden ziyade yaşayan ve bir misafirhane-i Rahmaniyede bir lâmba ve soba olan güneşimizin yanmasının devamı için, her gün küre-i arzın denizleri kadar gaz yağı ve dağları kadar kömür veya bin arz kadar odun yığınları lâzımdır ki, sönmesin. Ve onu ve onun gibi ulvî yıldızları gaz yağsız, odunsuz, kömürsüz yandıran ve söndürmeyen ve beraber ve çabuk gezdiren ve birbirine çarptırmayan bir nihayetsiz kudreti ve saltanatı, ışık parmaklarıyla gösteren bu kâinat şehr-i muhteşemindeki dünya sarayının elektrik lâmbaları ve idareleri, ne derece o misalden daha büyük, daha mükemmeldir, o derecede, sizin okuduğunuz veya okuyacağınız fenn-i elektrik mikyasıyla, bu meşher-i a’zam-ı kâinatın Sultan’ını, Münevvir’ini, Müdebbir’ini, Sâniini o nuranî yıldızları şahit göstererek tanıttırır, tesbihatla, takdisatla sevdirir, perestiş ettirir.”

Selçuk Şirin, yazısında, “hakikat sonrası dönem” tahripkârlığına karşı geliştirilmeye çalışılan yeni bir alandan bahsediyor: Metafor uzmanlığı...

“ABD Bilimler Akademisi’nde iki yıldır bir komitede görev alıyorum. Alanlarında seçkin 18 bilim insanıyla çocuk gelişimi üzerine bir rapor hazırlarken fark etmiştim. İlk toplantımıza bizim dışımızda iki uzman da katılmıştı. Daha sonra bizim komitenin bütün faaliyetlerinde bizimle olan bu uzmanların işi ne biliyor musunuz? Metafor bulmak! İletişim alanında tecrübeli bu arkadaşlar bizim bilimsel olarak altına imza attığımız verileri daha geniş kesimlerin kolayca anlayabilmesi için metaforlara dönüştürüyor. Ama dikkat edin, projenin sonunda değil, taa ilk başında ve bizlerle yola çıkan uzmanlardan söz ediyorum”

Medrese-i Nuriyelerde, talebenin, Anadolu’da tahsil ettiği “Risaleler”in bu konuda nasıl bir hazine taşıdıklarını göstermek gerekiyor, değil mi?

Okunma Sayısı: 2913
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı