Kıyaslama ne kadar ilginç değil mi? Lezzetli bir gıda denilince “kuru ekmeği” söyleyen olur mu? Peki, kuru ekmeğin baklavadan daha lezzetli olmasının sebebi nedir? Fakirde açlık ve iktisat var. Padişahta israf ve iştahsızlık. Açlığın ne kadar büyük bir ihsan olmasının yanı sıra lezzete olan etkisini Ramazan Risalesi’ndeki “Kuru bir parça ekmek, tok olan adamlara, hususan zengin olsa ondaki derece-i nimet anlaşılmıyor. Halbuki iftar vaktinde o kuru ekmek, bir mü’minin nazarında çok kıymettar bir nimet-i İlâhiye olduğuna kuvve-i zaikası şehadet eder.”1 tesbitler son derece çarpıcıdır. Zira açlık çektiğimizde kuru ekmek dahi en leziz nimet haline geliyor. Elbetteki açlığı bilmeyenler, çok çeşitli yiyecekler yiyerek israf eden zenginlerin bu lezzetten mahrum kalmaları kaçınılmazdır.
Bu servet sahiplerinin en zirvesinde yer alan ABD vatandaşları, 1970-2000 yılları arasında önceki yıllara oranla yılda yüz litre daha fazla şekerli meşrûbat, on beş kilogram daha fazla tatlandırıcı madde ve otuz kilogram daha fazla unlu mamul tükettiler. ABD’de son otuz beş yılda früktozdan zengin mısır şurubu tüketimi kişi başına yılda iki yüz gramdan otuz dört kilograma yükseldi. Bütün bu rakamlar tüketim miktarını arttırmanın lezzete ulaşmakta çözüm olmadığını çarpıcı bir şekilde ortaya koyuyor.
İbn-i Sina’nın muhteşem reçetesi…
Sözü İbn-i Sina’ya verelim:
“İslâm hükemasının Eflatun’u ve hekimlerin şeyhi ve feylesofların üstadı, dâhî-i meşhur Ebu Ali İbn-i Sina, yalnız tıp noktasında ‘Yiyin için, fakat israf etmeyin’ mealindeki âyeti şöyle tefsir etmiş. Demiş: Yani ‘İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Sözün güzelliği kısalığındadır: Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa, hazımdadır. Yani, kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, taam taam üstüne yemektir.’
Hâşiye: Yani vücuda en muzır, dört beş saat fâsıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, s. 259-260.