Elbette meseleyi “Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam” diyen Bediüzzaman Hazretleri’nin siyasete baktığı zaviyeden, yani hürriyetler ve hukuk alanından bakmak en doğru bakış açısı olacaktır.

“Yıldırım seçim” kararını aldıran düşüncenin altında yatan nedir?” diye herkes merak ediyor.

Öyle ki; seçim kararı alınmadan daha on üç gün önce (4 Nisan 2018) Devlet Bahçeli “Erken seçim yok 2019’a hazırlanıyoruz” derken, 17 Nisan 2018’de ise “Türkiye’nin bugünkü şartların ağırlığı altında kalması ve dayanması mümkün değildir” diyerek erken seçim kararı alması elbette normal değil.

Meclis çoğunluğu elinizde, koalisyon sıkıntınız yok, ekonominin de süper olduğunu ifade ediyorsunuz, nereden çıktı bu erken seçim kararı? Erken seçim teklifi genel olarak muhalefet tarafından gelir. Demek ki işler sanılandan da kötü.

Tabiî ki tek bir şey kalıyor, muhalefeti hazırlıksız yakalamak planı. Ancak bu plan da kendilerinin çıkardığı “partilere ittifak imkânı sağlayan kanun”la geri tepecek gibi.

Bu kanunla doğacak sonuçlar ise; yüzde on seçim barajı yüzünden “oy’um boşa gideceğine, barajı geçebilecek partiye vereyim” gibi, yıllardır inandığı misyona değil de başka partiye oy verenleri bir araya toplayacak.

İşte ey Demokratlar! Artık himmeti ve gücü tek merkezde toplamanın zamanı geldi. Haydi Demokratlar “Nerde galmıştık” deyip iş başına. İlk iş olarak; tabulardan sıyrılmış medeni ülkelerdeki gibi 12 Eylül ihtilâl anayasasını çöpe atıp sivil bir anayasa yapmak olmalı.

Hukukun, hürriyetin, insan haklarının, adaletin teessüs edeceği ittifak, Avrupa Birliği ittifakıdır. 16 yıllık tek başına iktidarlarına rağmen bir türlü rayına oturtulamayan ve yaz-boz tahtasına dönen eğitim, yüksek öğretim, adalet, seçim kanunu, v.b. gibi kanunları bir daha tartışılmayacak şekilde düzenlemek gerek.

Kuvvetler ayrılığı prensibinin işletilmesi, demokratik parlamenter sistemin kuvvetlendirilmesi, meclisin ve adaletin güvenilirliği de geri getirilmeli.

Ey Demokratlar, sizlerin hedefiniz Risale-i Nurlar’ı okullarda ders olarak okutmak olmalı. İstanbul’un fetih nişanı ve tapusu olan Ayasofya’yı ibadete açmak olmalı. Etrafımızda yanan savaş ateşlerini söndürüp, sağlanacak barışla Âlem-i İslâmın özlediği ağabey olduğu gösterilmeli. Milletin büyük çoğunluğu bu kanaatte.

Osmanlı’nın son elli yılında Ahmet Cevdet Paşa’nın “Mecelle” diye anılan medeni kanununun temel prensiplerinden olan “Def-i mefasid, celb-i menafiden evlâdır” düsturu doğrultusunda vazifemizi yapalım.

Cenâb-ı Allah huzur ve güven içinde seçim nasip etsin. Sonucunun da memleketimize hayırlar getirmesi duâlarıyla.