Bediüzzaman Hazretleri, “Küfrün beli kırılmıştır” diye müjde verir.
Çünkü Üstad Hazretleri, eserlerde geçen iman hakikatlerini, yaşadıklarımızla, gördüklerimizle haşri tasdik ettiriyor. “Tamam, doğru” dedirttikten sonra, onları vahidiyete, ehadiyete, rezzakiyete, ahirete ve hakeza diğer esma-i hüsnaların tecellileri olduğunu ifade ediyor.
Evet, Onuncu Söz insanın haşrini ispat ettiği gibi, Yirmi Dokuzuncu Söz de kıyametle harap olacak arzın ve kâinatın tekrar ihya olacağını ispat eder.
İbn-i Sina’nın “İman ederiz, fakat akıl bu yolda gidemez” dediği haşir konusunu Risale-i Nur ispat ediyor: “Kur’an-ı Hakîm’in feyziyle ve Hâlık-ı Rahîm’in rahmetiyle, şu taklidi kırılmış ve teslimi bozulmuş asırda, o derin ve yüksek yolu şu derece ihsan ettiğinden bin şükür etmeliyiz. Çünkü imanımızın kurtulmasına kâfi gelir. Fehmettiğimiz miktarına memnun olup tekrar mütalaa ile izdiyadına çalışmalıyız.“ (Onuncu Söz 156)
Onuncu Sözün başında biri mantıklı ve imanlı arkadaş ile diğer sersem olan arkadaşına, dünyadaki hadiselerin bir sahibi olduğunu on iki suret ile anlatır: “Şu gidişata icraata bak! Nasıl en fakir, en zayıftan tut, tâ herkese mükemmel, mükellef erzak veriliyor, kimsesiz hastalara çok güzel bakılıyor. Hem gayet kıymettar ve şahane taamlar, kaplar, murassa nişanlar, müzeyyen elbiseler, muhteşem ziyafetler vardır… Demek, şu saltanat sahibinin pek büyük bir keremi, pek geniş bir merhameti var… Demek şu memlekette o merhamet, o namusa lâyık hiçbiri yapılmıyor. Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp, buradan göçüp gidiyorlar. Demek, bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor.” (10. Söz, s. 86)
Bu karşı çıkılmayan misaller karşısında, her akıl ve mantık sahibini “tamam, doğru” diye tasdik eder.
“Hiç mümkün müdür ki, gösterdiği âsâr ile nihayetsiz bir kerem, nihayetsiz bir rahmet ve nihayetsiz bir izzet ve nihayetsiz bir gayret sahibi olan şu âlemin Rabbi, Kerem ve Rahmetine lâyık mükâfat, izzet ve gayretine şayeste mücazatta bulunmasın…?” (Sözler, s. 110)
…İnsanın Rabbi de, insana bu kadar muntazam masnuatıyla Kendini tanıttırsa, mukabilinde insan O’nu tanımazsa cezasız kalır mı?