15 Temmuz gecesi memleketimizin üzerine bir kabus gibi çöküp, darbeden de öte önü alınamayacak bir iç savaşa sürüklenmekten, önce Allah’ın izni, lütfu, yardımı ile daha sonra fedakar, cesaretli vatansever kardeşlerimizin vesilesiyle büyük bir faciadan kurtarıldı.
Bu musibetin içinden çıkan bir başka olumlu gelişme ise televizyon ve gazetelerimizin bir ağızdan “demokrasi” diye haykırarak milli iradeye sahip çıkmalarıdır. Daha sonra ise meclisteki partilerin bir araya gelerek bu menfur olayı tel’in etmeleri.
Ümit edelim ki bundan sonra da ülkemizin ilerlemesine mani olan prangalardan kurtulmak için de hislerimizden, şahsi ve siyasi menfaatlerimizden ziyade aklımızı kullanmaya başlarsak kısa zamanda büyük mesafeler alacağımıza inanıyorum.
Cenab-ı Hak Kur’an-ı Kerim’in birçok yerinde ayetleriyle aklımızı kullanmamızı emreden ayetlerden birkaç örnek verecek olursak; “Umulur ki aklınızı kullanırsınız. (Mü’min suresi, 80)” “Biz bu ayetleri size aklınızı kullanasınız diye açıkladık. (Hadid suresi, 17) “Ey akıl sahipleri ! umulur ki haksız yere kan dökmekten böylece sakınırsınız. (Bakara suresi, 179) ”Bunu ancak akıl sahipleri düşünüp anlar. (Bakara suresi, 269)“ v.b.
Ahir zaman müceddidi Üstad Bediüzzaman Said Nursi ise konu ile alakalı olarak Muhakemat adlı eserinde “...istikbalde bitamamihi hükümferma, kuvvete bedel hak ve safsataya (gerçek dışı kıyas) bedel bürhan (delil) ve tab’a (karakter) bedel akıl ve hevaya bedel (istek, arzu) hüda (doğruluk) taassuba bedel metanet ve garaza bedel hamiyet (vatan, millet sevgisi) ve müyülat-ı nefsaniyeye (nefsin arzusu) bedel temeyülat-ı ukul (akılların yönelmesi) ve hissiyata bedel efkar (fikirler) olacaklardır…” demiştir.
Evet ayetlerde ve Risale-i Nur’da geçen bu değerlendirmeleri hayatımızın her safhasında uygulayacağımız gibi devlet idaresinde ve hassaten 15 temmuz’daki felaketten sonra “hislerimizle değil aklımızla” hareket etmemizi, neyi nasıl yapacağımızı ve gelecek neslimize nasıl bir Türkiye bırakacağımız hususunda da önemli nasihat ve tavsiyeleri almış olmamız gerekir.
Türkiye mazisinde adaleti ve medeniyeti ile numune-i imtisal olmuş bir tarihe sahiptir. Allah’ın gadabını celbetmemek için “Vela vaziretun vizra uhra” (birinin suçuyla başkası cezalandırılamaz) ayet-i kerimesini hiç unutmadan ve suçun şahsiliği gibi temel hukuk prensiplerini unutmamak büyük devlet olmanın icabıdır.
Şahsımın da büyük sıkıntılar ve işkenceler gördüğü, birçok masumun idam edildiği, birçok gencin hapishanelerde hastalıktan öldüğü ve kaybolduğu 12 eylül ihtilalini ve onun başı olan diktatörün akıbetini unutmayalım. O halde öncelikle bu zulmün meyvesi olan ihtilal anayasasını olduğu gibi çöpe atıp demokratik bir anayasayı hep beraber yeniden yazalım.
Elbette bu vatana kastedenler, kin ve garazla değil hukukun emrettiği adil yargılama sonucu hak ettikleri en ağır cezaları almalıdırlar.
Hislerimiz “asalım-keselim” diyor. Aklımız ise “sakin ol, geleceğini düşün” diyor. Aklın yolu birdir.