"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kreş eken, huzurevi biçer

Çetin ACAR
10 Nisan 2016, Pazar
Tarihte İslâm dinini ve devletlerini ayakta tutan en önemli unsurlardan biri de, cemiyetlerin çekirdeği ve temel taşı olarak nitelendirilen aile yapısıdır.

Zındıka komiteleri bu aile sistemini aşmak ve yıkmak için çok gayret göstermelerine rağmen muvaffak olamayışlarının sebebi ise dinine ve ananelerine sıkı sıkıya bağlı olan saygı, hürmet ve merhamet temeline dayanan sağlam aile sisteminden kaynaklanmaktadır.          

Ancak ne var ki Cumhuriyetle birlikte dinin ve Kur’ân nurunun toplum hayatından ve eğitiminden çıkarılması sonucu, toplumu kökünden sarsan ve bulaşıcı hastalık gibi yayılan, içinde bulunduğumuz ahir zamanın en büyük bir fitnesi olan israf ve görenek belâsını karşımıza çıkarmıştır.

Bunun neticesi olarak, İslâm toplumlarının bir ayıbı olan, temel fikriyatta ve açıkça söylemek gerekirse “ölüm evleri” olarak da adlandıracağımız, huzurevleri mantar gibi çoğalmıştır.

Bediüzzaman Hazretleri Beşinci Şuâ’da deccalın özellikleri arasında, Rivayette var ki; “Ahir zamanın eşhas-ı mühimmesinden olan süfyanın eli delinecek” bunun tevili şudur ki “Süfyan israfı teşvik etmekle, şiddetli bir hırs ve tama uyandırarak, insanların o zayıf damarlarından tutup, kendine musahhar eder. . . . israf eden ona esir olur onun damına (tuzağına) düşer.”

İsrafın çoğalması sonucu olarak da karşımıza çıkan durum aynen Üstadımızın dediği gibidir. “.. . . mim’siz medeniyetin icabatından olarak hâcât-ı zaruriye dörtden yirmiye çıkmış. Tiryakilikle, görenekle, itiyatla (alışkanlıkla) hâcât-ı gayri zaruriye, hâcât-ı zarurîye (zarurî ihtiyaç olmayanlar, zarurî ihtiyaç haline gelmiş) hükmüne geçmiş. (Emirdağ Lâhikası)

Zincirleme olarak birbirini takip eden bu tuzaklar sonucu ilk olarak “. . .  rahatları evlerde, hayat-ı ailede, temizlik ziynetleri, haşmetleri hüsn-ü hulk (güzel ahlâk) lütuf ve cemali ismet (günahsızlık) hüsn-ü kemali şefkat, eğlencesi evlâdı. . . .) (Lemaat) olan kadını “mim’siz medeniyet yuvalarından uçurmuş” ihtiyaç olmayan ihtiyaçların çoğalması ile birlikte kadınlar iş hayatına atılmışlardır.

Peki geride kalan çocuk; dünya ve içindeki servetlerin bile satın alamayacağı ve en çok ihtiyaç duyduğu “ana şefkatinden” mahrum ve sabah uyandığında annesinin güler yüzü, tatlı sesi ve annesinin kokusu yerine, kalabalık ve gürültülü bir kreşte büyüdüğünden, küçüklüğünde almadığı, tatmadığı şefkati, güler yüzü ve tatlı dili tabiî olarak ebeveynlerine de gösteremiyor.

Aradan geçen yıllar sonunda şefkat, hürmet ve merhamet duyguları gelişmeyen bu çocuk da annesini, babasını huzurevlerine teslim ediyor. İşte deccalın bu tuzaklarına düşen toplum “ne ekersen onu biçersin” darb-ı meseli gibi “Kreş ekiyor, huzurevi biçiyor.”                  

Oysa evimizin has köşesinde, onlara baş tacı yaparak, hayat tecrübelerinden istifade edeceğimiz tatlı sohbetleri ile birlikte, torunlarını sevme, okşama, koklama zevkini onlara yaşatarak ömürlerinin son günlerinde mutlu olmalarına sebep olup onların duâlarına muhatap olmak kadar güzel bir şey olmasa gerek.

Üstadımız bu konu ile alâkalı olarak dedikten sonra, şu âyet-i kerimeyi hatırlatıyor:  “Onlardan biri veya her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına erişecek olursa, onlara sakın ‘Öf’ bile deme, onları azarlama; onlara güzel söz söyle. Onlara merhamet ve tevazu kanadını ger ve de ki: ‘Ey Rabbim, nasıl onlar beni küçükken besleyip büyüttülerse, Sen de onlara öylece merhamet buyur.’ Sizin içinizde olanı Rabbiniz hakkıyla bilir. Eğer siz salih kimseler olursanız, muhakkak ki O, kendisine yönelenler için çok bağışlayıcıdır.” (İsrâ, 17/23-25) 

Resulullah (asm) da hadis-i şeriflerinde şöyle buyuruyor: “Anne-babasının yüzüne sevgi ile bakmak ibadettir.” bir başka hadislerinde de “Allah’ın rızası ana-baba rızasındadır” gibi daha birçok hadis-i şeriflerin de önemine işaret etmiştir.             

Kreşlerle doğru orantılı olarak Huzurevlerinin çoğalması Müslüman toplumumuzdaki aile bağlarının zayıfladığının delilidir.

Üstadımız bu feci aile durumunu şöyle izah ediyor: “İşte, o mübarek ihtiyarların vücutlarını istiskal edip ölümlerini arzu etmek ne kadar vicdansızlık, ne kadar alçaklıktır, bil ve ayıl. Evet hayatını senin hayatına feda edenin zeval-i hayatını arzu etmek, ne kadar çirkin bir zulüm, bir vicdansızlık olduğunu anla.” (Mektubat 438)

Cenâb-ı Hak cümlemizi bu konudaki âyet ve hadislere masadak ve Üstadımızın tavsiyelerine uyanlardan eylesin. Amin.

Okunma Sayısı: 3306
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı