Üstad Bediüzzaman, zaruriyete binaen azimet-i şer’iyeyi bırakıp ruhsata tabi hocalarla ilgili Ahmed Hamdi Akseki’ye şunları yazmış:
“Muhterem Ahmed Hamdi Efendi Hazretleri, Bir hadise-i ruhiyemi size beyan ediyorum: Çok zaman evvel zatınız ve sizin mesleğinizdeki hocaların, zarurete binaen ruhsata tâbi ve azîmet-i şer’iyeyi bırakan fikirler, benim fikrime muvafık gelmiyordu. Ben hem onlara, hem sana hiddet ederdim. ‘Neden azîmeti terk edip ruhsata tâbi oluyorlar?’ diye, Risale-i Nur’u doğrudan doğruya sizlere göndermezdim. Fakat, üç dört sene evvel, yine şiddetli, kalbime, size tenkitkârâne bir teessüf geldi.” 1
“Hiçbir yerde kıskanç hocalardan, hem meşrepçe Said’e çok muhalif oldukları halde Nur Risalelerine karşı mukabil çıkmamaları, bu halin bir hikmeti olduğuna kanaatim gelmiş. Yoksa böyle acip bir zamanda ehl-i medresenin itirazı başlasaydı, dinsizlik taraftarları olan gizli düşmanlarımız hem Nurlar’ı, hem ulemayı çürütmek için ehemmiyetli bir vesile yapacaklardı. Cenab-ı Hakk’a hadsiz şükrolsun ki, en ziyade Nurlar’ın dokunduğu resmî ulema, aleyhinde bulunamadılar.” 2
Risale-i Nur’a hocaların sahip çıkmalarının sebepleri: “Onun için biçare Said Nursî ve Nur Talebelerinden yüz derece ziyade Diyanet Riyaseti âzaları, hocaları alâkadar olmak lâzım. Tâ ki, Risale-i Nur dinsizlerin taarruzlarına karşı muhafaza ve himaye edilsin. Mükerrer beraatler verildiği halde intişarına mâni olan desisecileri susturmak lâzım...”
Üstadın bir talebesinin bid’at taraftarı ve hatt-ı Kur’ân’a karşı bir kısım hocaların kitaplarını almaları ve ikaz edilmeleri: “Hem şimdilik bazı ulemanın yeni eserlerinde meslek ve meşrep ayrı ve bid’atlara müsait gittiği için, Risaletü’n-Nur zındıkaya karşı hakaik-i imaniyeyi muhafazaya çalışması gibi, bid’ata karşı da huruf ve hatt-ı Kur’ân’ı muhafaza etmek bir vazifesi iken, has talebelerden birisi bilfiil huruf ve hatt-ı Kur’âniye’yi ders verdiği halde, sırrı bilinmez bir hevesle, huruf ve hatt-ı Kur’âniye’ye, ilm-i din perdesinde tesirli bir surette darbe vuran bazı hocaların darbede istimal ettikleri eserleri almışlar. Haberim olmadan, dağda, şiddetli bir tarzda o has talebelere karşı bir gerginlik hissettim, sonra ikaz ettim. Elhamdülillâh ayıldılar. İnşaallah tamamen kurtuldular.” 3
Hocaları Risale-i Nur’dan soğutmak için Üstad hakkında ‘Yanında başka kitap bulundurmuyor ve İmam-ı Gazali’yi beğenmiyor’ demeleri: “Şimdi, biçare bazı hocaları ve sofuları Risale-i Nur’a karşı bir çekinmek, bir soğukluk vermek için hiç hatıra gelmeyen bir vesileyi bulmuşlar. Diyorlar: “Said yanında başka kitapları bulundurmuyor; demek onları beğenmiyor. Ve İmam-ı Gazâlî’yi de (ra) tam beğenmiyor ki, eserlerini yanına getirmiyor.” İşte bu acip, manasız sözlerle bir bulantı veriyorlar. Bu nevi hileleri yapan, perde altında ehl-i zındıkadır; fakat, safdil hocaları ve bazı sofuları vasıta yapıyorlar.” 4
Dipnotlar:
1- Bediüzzaman Said Nursî, Emirdağ Lâhikası, 262.
2- A.g.e. s. 315.
3- A.g.e. s. 401.
4- Bediüzzaman Said Nursî, Lem’alar, 178.