Sır gibi saklanan Ak Saray mâliyetini önce Mâliye Bakanı açıkladı. Meclis Plân ve Bütçe Komisyonu’nda sarayın inşaat harcamasının 1 milyar 370 milyon lira (bir katrilyon 370 trilyon) olduğunu açıkladı. Erdoğan’a alınan uçağın maliyetinin ise 185 milyon dolar olduğunu söyledi. Peşinden Kalkınma Bakanı da sarayın maliyetinin 1 milyar 370 milyon olduğunu doğruladı.
Oysa Erdoğan daha birkaç gün önce sarayın mâliyetine ilişkin, “Bunlar sağır duymaz uydurur cinstendir” demiş, esas maliyetin 500 milyon dolar ‘civarında’ olduğunu iddia etmişti.  
Bu arada, Başbakan Yardımcısı ve hükûmet sözcüsü Arınç’tan açık itiraflar geldi. 8 Kasım’da Bursa’daki MÜSİAD faaliyetinde israfa dikkat çekip yüreğinin sızladığını dile getirdi. “Bazı kamu kurumlarının ödediği aylık veya yıllık kira ücretlerini duydukça ben hükümetteki bir bakan olmama rağmen, üzülüyorum, utanıyorum. İsraf olmamalı. Allah israf edenleri sevmez” diye konuştu.
Akabinde demokrasiye vurgu yapıp, “Eleştiriye kulak asmazsan, sözünü dinlemezsen, sözünü kesmeye çalışırsan, birikir Türkiye yönetilemez hale gelir. Sokaklara çıkarlar. Konuşmanın ötesinde kötü şeyler yapmaya başlarlar. Onlarla baş etmek de giderek zorlaşır” diye âdeta Türkiye’nin vaziyetini ortaya koydu. “Görüşmekten, dinlemekten, eleştirilmekten korkmayalım” tavsiyesinde bulundu. (aa)
Ne var ki, bu ikrarlardan sonra, ne bakanlardan ve ne de hükûmet sözcüsünden halk arasında AKP iktidarında “israf sembolü” olarak gösterilen ve uçakla birlikte 1.5 milyonu bulan, tefrişatıyla iki milyona varacak yeni saray hakkında tek kelime edilmedi.
Suskunluk devam ediyor. Peki neden?

TUTANAK

Risalelere müdahale ve cemaatlerin bastırılması

MâlÛm, “torba kanun”da Nur Risaleleri için çıkarıldığı açıkça ikrar edilen Fikir ve Sanat Eserleri 47. maddesi Anamuhalefet Partisi tarafından Anayasa Mahkemesi’ne götürüldü. 
Eserlerin “devletleştirilmesi”nin baştan sona “hukuk devleti” esasına, “temel hak ve hürriyetler”e, “sosyal devlet ve adâlet ilkesi”ne, “düşünceyi açıklama, yayma ve bilim ve sanat hürriyeti teminatı”na, “mülkiyet ve miras hakkı”na aykırı olduğu, mânevî ve malî haklara “yasa”yla el konulduğu gerçeğiyle iptali ve yürürlüğünün durdurulması istendi. 
Meclis Plân ve Bütçe Komisyonu’nda ve Genel Kurul’da bu konuda önemli konuşmalar yapan CHP Ankara milletvekili Bülent Kuşoğlu, komisyonun 5 Kasım’daki dördüncü oturumunda da, değişiklikle kitap basımı ve yayımının devlet tekeline alınmasından yakınıyor.
“Özellikle bu Risale-i Nur’lar için yapılmıştı” diyen Kuşoğlu’nun, “Buradan amaç, özellikle, dinî cemaatlerin bastırılması, onlara yönelik bir hareketti, onların mümkün olduğunca maddî kaynaklarını kurutmak, onların gelişmesini, büyümesini yok etmeye çalışmaktı. Aslında birçok cemaate yönelikti bu, sadece Nur cemaatlerine yönelik değil, birçok cemaate yönelikti” ifâdesiyle, bilhassa Risalelerin basımının ve yayımının devlet tekeline alınmasıyla Nur Cemaatlerinin bastırılmak istenmesine dikkat çekmesi, Risalelere müdahalenin arka plânını açığa çıkarması açısından anlamlı. 

GARABET

Sarayın israf rakamları…

Saray rakamları, sadece 1.5 milyonu bulan inşaatı ve tefrişatıyla kalmıyor, birçok garabetleri de açığa çıkarıyor. 
Ayrıca saraya harcanan 1 milyar 370 milyon lira ile tanesi 250 bin dolara mal olan 40 kişi kapasiteli 2 bin 462 hayat odası veya biri 2 milyon liraya mal olan 24 derslikli 685 okul yapılabileceği, 24 bin 415 deneyimli öğretmenin maaşının ödenebileceği hesaplanıyor.
Türkiye nüfusunun 75 milyon olduğunu yazan USA Today’ın hesabıyla, saraya harcanan parayla, Türkiye’de herkese ise 8 dolar verilebilirdi. Birleşmiş Milletler İnsanî İlişkiler Koordinasyon Dairesi’nin rakamlarıyla, diğer ülkelerin bağışlarıyla Ebola salgınını durdurmak için gereken 987 milyon 800 bin dolar rahatlıkla temin edilebilirdi.
Suriye, Sudan, Güney Sudan, Demokratik Kongo, Somali, Afganistan, Irak, Orta Afrika Cumhuriyeti ve Yemen’in aralarında bulunduğu çok sayıda ülkenin insanî yardım ihtiyacının tamamı karşılanabilirdi. Veya Türkiye’deki Suriyeli mülteci kriziyle rahatlıkla baş edilebilirdi.
İsraf sadece “saray soruları”yla kalmıyor. Erdoğan’ın on bir yıllık başbakanlığı süresinde örtülü ödenekten toplam 6 milyar 424 milyon TL harcama yapması da bir diğer rakamı ele veriyor. Önceki üç Başbakan, Çiller, Yılmaz ve Erbakan’ın toplam 10 yıllık dönemlerindeki 312 milyon lira örtülü ödenek harcamasıyla kıyaslandığında, Erdoğan döneminde önceki üç başbakandan 20 kat fazla olan örtülü ödenek harcaması da dikkat çekici. 

İKTİBAS

“Bu çocuğa dikkat edin, geleceğin başvekilidir”

Henüz 30 yaşındayken Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne getirilen Süleyman Demirel, yurt çapında barajlar hamlesini başlatır, hidroelektrik santrallerin inşasına öncülük eder, Anadolu’da çorak arazileri sulama projelerini uygulamaya koyar. 
Siyasetçi ve gazeteci merhum Firuzan Tekin, o yıllara dair şu çarpıcı tabloyu nakleder: 
“Rahmetli Menderes, yurt gezilerinden birinde, Trakya’da beraberinde seyahat eden DSİ Genel Müdürünü imtihan ediyordu. Devrin Başbakanı, Demirel’e, bölgenin sulama projeleri hakkında sorular yöneltiyor, genç yaşta saçını dökmüş bu teknik adam da, hemen oracıkta, bölgenin sulama meselelerini anlatmakla kalmayıp, bütün bir Türkiye’nin su problemini isim isim, nehir nehir, ırmak ırmak dile getiriyordu. Meriç Nehri’nin taşkınına set çekme projesini büyük bir ustalıkla anlatan Demirel, Başbakan Menderes’in takdirini kazanmaktaydı.”
Ve bu hâtırayı, Demokrat Parti Rize milletvekilli ve Devlet Bakanı merhum İzzet Akçal’ın, Menderes’in başkanlığındaki Bakanlar Kurulu toplantısından aktardığı hâtırası tamamlar:
“DSİ Genel Müdürü Demirel, sık sık Bakanlar Kuruluna çağrılır, kendisinden ülkenin su ve elektrik meseleleri konusunda brifing alınırdı. Hatta bir defasında, Demirel Bakanlar Kuruluna bilgi verip, toplantıdan çıktıktan sonra, Başbakan Menderes bizlere hitaben aynen şunları söylemişti: ‘Bu çocuğa dikkat edin, geleceğin başvekilidir…”