"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

12 Mart “darbe muhtırası” - 2

Cevher İLHAN
13 Mart 2019, Çarşamba
1950’den bu yana on yedi genel seçimin yapılmasına karşı başarısızlar da hesaplandığında onlarca darbe, muhtıra ve darbe teşebbüsünün dayatıldığı Türkiye’de, 12 Mart 1971 “darbe muhtırası” da tam bir darbe dayatmasıydı.

İlginçtir; 27 Mayıs 1960’ta merhum Adnan Menderes ve 12 Eylül 1980’de merhum Süleyman Demirel hükûmetlerinin devrilmesinde de ileri sürüldüğü gibi, cuntanın millet irâdesini gaspla Demokratlara dayattığı darbelerde, “darbe bildirileri”nde, “darbe anayasaları”nın dibâcesinde, hep “Türk milleti adına yönetime el koyup darbe yapıldığı” ve “milletin mevcut iktidarı istemediği” isnadında bulunulur.

Aslında 12 Mart’a Başbakan olarak muhatap olan Demirel’in, “Türkiye’de darbeleri Silâhlı Kuvvetler yapıyor. Bunun karşısına o günkü hükûmet veya devletin organları, Meclisi vesâiresi neyle çıkacaklar? İkinci bir orduları yok ki!” tesbitiyle “12 Mart muhtırası”nın Meclis’te okunmasına Senato dahil sadece bir kişinin ayağa kalkarak itiraz etti” ifâdesi, Demirel ve Adalet Partisi iktidarının neden 12 Mart muhtırasına karşı demokratik direnç göstermediği” bühtanını bir defa daha ortaya çıkarıyor.

YAPILAN İTHAMLARIN AKSİNE…

Gerçek şu ki, başta Nahit Menteşe ve Esat Kıratlıoğlu olmak üzere, 12 Mart sürecinde baskılara mâruz kalan bakanların ve en yakın şâhitlerin ifâdesiyle, Demirel, 12 Mart öncesi dönemin Cumhurbaşkanı’ndan muhtıracı generalleri engellemesi için destek arar; ancak makamında kalma güvencesi alan Sunay “Beni de devreden çıkardılar” diye muhtıracılardan yana tavır takınır.

12 Mart muhtırasının “tam bir darbe tehdidi”ne karşı Bakanlar Kurulu’yla AP Genel İdare Kurulu’nu âcilen toplayan Demirel, saatlerce süren toplantıda muhtıraya karşı çok sert bir bildiri yazdırır; ithamların aksine muhtırayı asla kabul etmez, müzâkere edilmesine bile katiyyen yanaşmak istemez; muhtıraya karşı “Çıkacağım, Kızılay’ın ortasında vatandaşlara, ‘Ey ahali gelin irâdenize sahip çıkın!’ çağrısında bulunacağım; hükûmet asla istifa etmeyecek!” diye diretir.

Lâkin muhtırada “hükûmet istifa etmediği takdirde Silâhlı Kuvvetlerin parlamentoya el koyacağı ve parlamentonun kapatılacağı” tehdidi ve şantajının savrulduğuna dikkat çeken dönemin bakanları, en azından Meclis’in açık kalması ve sürecin sühûletle atlatılması için vazgeçirmeye çalışırlar.

“Hiç olmazsa parlamentoyu açık tutalım, Meclis’te mücadelemizi devam ettiririz” diye istifanın kabulünü ısrarlarına karşı Demirel, bu kez toplantıda “muhtıracılar”a karşı kamuoyuna yönelik çok sert bir “açıklama” yazdırır. Açıklamayı Osmanlıca olarak kaleme alan dönemin Adalet Bakanı Hasan Dinçer, ona rağmen ibâreleri kısmen yumuşatır; ancak muhtıracılara “muhtıranın anayasa ve hukuk devleti ile bağdaşmadığı” açık itirazını sürdürür. 

Nitekim 17 Haziran 2012’de Meclis Darbeleri ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’da, “Akşam Başbakandım, sabahleyin sokak ortasında kendimi yalnız buldun” diye halkın demokrasinin gasbına bigâneliğinden yakınan Demirel, uçakların Meclis’in üstünde uçup gözdağı verdiği, subayların Meclis kulislerine kadar girip silâhlarını Adalet Partisi milletvekillerine göstererek tehditler savurduğu ortamda, Adalet Partisi grubuyla büyük bir demokratik direnç ve duruş sergilediğini, o dönemdeki olaylarla açıklar. (Darbe Tutanakları, 25)

Ve “şapkasını aldı gitti” insafsızca iftirasına karşı, “Bu Parlamentoyu biz kapattırmayalım. Meclis açık kalsın, biz burada birtakım işleri gene yaparız.’ Benim yaptığım en önemli hâdiselerden birisi o Parlamentoyu kurtarmaktır” tasrihi, bu isnadın mesnetsizliğini açığa çıkarıyor.

DEMİREL VE AP’NİN DEMOKRATİK DİRENCİ

Özetle, Demirel’in “Geliyor size kumanda heyeti muhtıra veriyor; diyor ki ‘Parlamento ve hükûmet süre gelen tutum ve davranışlarıyla memleketi uçurumun kenarına getirdiler. Atatürk reformlarını, Anayasanın istediği şeyleri yapmadılar. En kısa zamanda bu hükûmetin gidip, yerine güvenilir kişilerden kurulu bir hükûmet gelsin. Bu yapılmadığı takdirde İç Hizmet Tâlimatı’nın işleyeceği, tarafımızdan böyle bir hükûmet kurulacak’ tehdidinde bulunan cunta zaten hükûmeti devirmeyi kafaya koymuş” açıklaması, 12 Mart muhtırasının arka plânını deşifre ediyor. (a.g.e.)

Bu bakımdan, 12 Mart’ın üzerindeki çarpıtma ve yanıltmaların aydınlığa kavuşturulmasıyla Demokrat Parti’nin demokrasi ve hizmet verâsetini alan Adalet Partisi hükûmetine ve Demirel’e isnad edilen “12 Mart ithamı”nın aksine,darbe tehdidi karşısında Meclisin açık kalmasını sağlayan fevkalâde önemli bir demokratik direnç ve mücadele verdiği ortaya çıkıyor.

Yıllardır yapılan insafsızca isnad ve iftiraların aksine, gün geçtikçe 28 Şubat “postmodern darbesi”nin içyüzünün ve arka plânındaki gerçeklerin ortaya çıkmasında olduğu gibi…

Okunma Sayısı: 2194
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı